Dolar (USD)
32.34
Euro (EUR)
34.75
Gram Altın
2388.70
BIST 100
10264.53
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

19 Nisan 2019

Hayvanat Bahçesi’nde ne işimiz var?

Şimdiye kadar dünyadaki eğitim sisteminin nereye gittiği, nasıl bir yolculuk içinde olduğu çok tartışıldı. Bugün dünyadaki eğitim sisteminin nereye gittiği eskiye göre önem arz ediyor. Çünkü eğitim, artık kendi kavramsal çerçevesinde kalmayıp, bilim, endüstri ve kişisel hayatın belirgin bir parçası haline geldi. Eğitim seviyesi dünyada artıkça, dünyadaki obezite ve açlık aynı anda artıyor. Çok ilginç, eğitim seviyesi yükseldikçe çevre kirliliği daha da artıyor. İlimin gücü arttıkça ölümün gücü artıyor. Bu temel soruları kendimize sormamız gerektiğini gösteriyor. Eğitim eğer etik temele sahip olmazsa, insanlara ve insanlığa zarar veren bir kurum haline de dönüşebilir. Eğer etik bir hizadan yoksunsa verilen eğitim, bunun insanlığın yararına olduğunu söylemek zordur.

Dünyada yapılagelen eğitim, endüstrinin ihtiyaçlarını karşılamaya dönükse bu eğitimi yeniden yorumlamaya ihtiyacımız var. Eğitim endüstriye belirli beceri sevklerine sahip olan bir birey yetiştirmeyi amaçlayan bir kurum değil. Eğitim, endüstriye hizmet etmenin yanı sıra insanın kendi varoluşuna da hizmet etmesini de sağlamalı. İnsanın maddi ve manevi alanın birlikte kuşatması gereken bir kurum haline gelmelidir. Şayet bu olmazsa, o zaman eğitim sadece tek kanatlı olarak küresel sermayenin emrine girmiş olan bir bilimin aracı haline dönüştürülür.

Bir arz politikası var. Yani, çocukların ne istediğine, toplumun ne istediğini bazı kurumlar, kuruluşlar ve yetişkinler karar veriyor. Bir talep politikası göremiyoruz. Arz talep arasındaki dengenin yeniden sağlanması lazım. Eğer biz çocukların ne istediğini sormazsak, sadece müfredat adı altında özel okullarda çocukların zihninden aşağı bir kova su boşaltıyoruz gibi, çocuklara müfredat boşaltırız. Aslında eğitim insana dışarıdan içeriye dönük verilen bir kurum değil. Eğitim içeriden dışarıya doğru yeşermesi gerek bir harekettir. Eğer bizim eğitim ile ilgili temel kavramları tekrar gözden geçirmemiz söz konusu olmaz ise, o zaman eğitimin aslında demokratikmiş gibi görünen ama aslında tamamen formatlama amaçlı ve belirli küresel politikaların yürütülmesi için amaçsal değil, araçsal bir pozisyona sürüklenmesi söz konusu olacaktır. Bu anlamda eğitimin temel kavramlarını yeniden gözden geçirmek zorundayız

Bilimin gücü arttıkça, savaşların ve açlığın artması beni rahatsız ediyor. Bilimin doğru kullanılıp kullanılmıyor olması konusunda bir sorgulamaya ihtiyacımız var. Bu anlamda yurttaş yetiştirmek, bu tür kavramların da yeniden ele alınması gerekiyor.

***

Yukarıdaki satırlar Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk'a ait. ‘Avrupa'da Özel Okulların Geleceği ve Öğrenci Katılımı’ başlıklı konferansta konuşan MEB Bakanı alıntıladığım konuşmayı yapıyor. Büyük kısmına sanırım çoğunluğun katılacağı bu konuşmayı niye aktarıyorum?

Konuşma güzel elbette. Ama alıntılamamın sebebi bu değil! Şunun için alıntılıyorum: Bu okuma ile yürüttüğümüz gerçeklik arasında ne tür bir bağ var? Sıkıntı burada! Yürüttüğümüz veya başkalarından devralarak yürütmek mecburiyetinde olduğumuz yapı ile bu söylem arasındaki irtibat nerede?

Bu söylemin sahici bir anlamı varsa yürüttüğümüz bu düzenek neyin nesi. Daha önceki bir yazımda yine kullanmıştım. Yeri gelmişken yeniden kullanmakta bir sakınca görmüyorum. Rivayete göre anne deve ile yavrusu arasında uzun bir konuşma gerçekleşir. Annesinden aldığı tüm cevaplar neticesinde yavrunun yaptığı -Anladım, hörgüçlerimiz çölde daha uzun dayanabilmemiz için su depolar, bacaklarımız uzun ve böylece çölde daha hızlı ve rahat hareket edebiliriz, kirpiklerimiz gözlerimizi çölün kumlarından korur... Anlayamadığım şey o zaman bu Allah'ın cezası hayvanat bahçesinde ne işimiz var? şeklindeki çıkış son derece önemli ve bizim ahvali çağrıştırıyor. Hoş bizde aldığı cevaplar, muhatap olduğu sözler üzerine cellallenip söylem ile gerçeklik arasındaki mesafeyi sorun eden birilerini bulmak da zor. Yavru devenin yaptığı gibi yukarıda uzun uzun alıntıladığım konuşmaya muhatap olduktan sonra devasa cüssesiyle hayatiyetini o söylem hilafına sürdüren yapıya ‘Anlayamadığım şey, o zaman bu Allah'ın cezası hayvanat bahçesinde ne işimiz var?’ yakıcı sorusuyla mukabele etmek gerekmez mi? ‘Eğitim şöyle, eğitim böyle’ demelerimiz laf-ı güzaf. Nihayetinde söylemin efsunkar etkisinden azıcık ayılıp kendimize geldiğimizde içinde kapana kısıldığımız ‘Hayvanat Bahçesi’nde başka bir şey görmüyoruz.