Dolar (USD)
32.21
Euro (EUR)
34.98
Gram Altın
2511.91
BIST 100
10739.57
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

11 Haziran 2020

Haziran Seminerlerinin muğlaklığı…

Mayıs ayının sonlarına doğru okulların Haziran ayında açılacağına yönelik bir tartışma başlamıştı kamuoyunda. O günlerde iki köşe yazısı yazıp okulların Haziran ayında açılmasının tarihi bir hata olacağına değinmiştim. Evet, hayatın birçok alanında normalleşmeye yönelik kararlar alınıyor ve hayata geçiriliyordu, doğru. Yalnız eğitim sektörü diğer sektörlerden bambaşka bir yapıya ve dinamizme sahip. Diğer sektörlerde yapılan hatanın telafisi belki kolay olabilir ama eğitimde yapılacak bir hatanın telafisi oldukça pahalıya mal olur. Bu nedenle Haziran’da okulların açılmaması yönünde kamuoyundan gelen talebi göz ardı etmeyen MEB yetkililerini tebrik etmek gerekiyor.

Şimdi de gündemde yeni bir tartışma konusu var. 22 Haziran’da öğretmenlerin mesleki çalışma seminerleri ile ilgili… 1 milyon civarında öğretmen Mesleki Çalışma seminerlerinde bulunmak üzere okullarda olacak. Daha doğrusu olacak mı, o da belli değil. Her ne kadar Öğretmen Yetiştirme ve Geliştirme Genel Müdürlüğü tarafından bu mesleki çalışma seminerlerinin “Okullarda, yüz yüze ve çevirim içi olacak” şekilde yapılacağını söylediyse de eğitim toplumunun hâlâ kafası karışık. Öğretmenler okullara gidecek mi? Gidecek ise çevirim içi yapılmasını nasıl anlamalıyız? Hem yüz yüze, hem çevirim içi yapılması ne anlama geliyor, gibi soruları soruyorlar. Sosyal medya ortamlarında çok sık bu konu tartışılıyor şu an. Doğrusu bana soranlar olduğu zaman net cevaplar vermek veya yorumlarda bulunmak yerine topu Bakanlığa atıyor ve yeni bir açıklama yapıp, muhakkak kafalardaki muğlaklığı gidereceklerine inandığımı söylüyorum.

Yaklaşık 4 aydır Pandemi merkezli yeni bir hayat tarzı oluşturan öğretmenlerin talepleri bir haftalık süre için tüm düzenlerini bozup okullara gitmemeleri yönünde. Öğretmen kökenli, eğitimci kimlikli bir Bakanın liderliğinde öğretmenlerden gelen talebin karşılanması, Bürokrasi tarafından muhatap kabul edilmeleri ve Bakanlık/öğretmen arası diyalogu ve sempatikliği elbette ki güçlendirecektir.

Diyarbakır, Antep, Mardin gibi bazı Güneydoğu illerinde ikinci bir dalgaya doğru gidildiği ve vaka sayısının çok arttığı, hatta hastanelerde yer kalmadığı söyleniyor. Böyle bir durumda öğretmenleri toplu yaşama alanlarına sokmanın ve Allah korusun taşıyıcı konumdaki bir öğretmenin, diğer meslektaşlarını enfekte etme olasılığı yüksek olacağı nedeni ile, seminerlerin okullarda yapılması açıkçası bana da doğru gelmiyor. Bu nedenle seminerlerin sadece online yapılması daha isabetli olacak gibi duruyor.

Öğretmenler okulları, öğrencilerini özlediler, evet, yalnız motivasyonları, adaptasyonlarını Eylül ayına göre yapmış durumdalar. Bu nedenle Haziran’a düşük enerji ile okullara gitmeleri pek bir verimlilik sağlamaz. Ayrıca öğretmen merkezli bir politika güden MEB’in öğretmenlerin taleplerini göz ardı etmesi büyük bir güven kaybı oluşturabilir. Şu an yapılan iki anket sonuçları elimde, incelediğimde katılımın yüksek olduğunu görüyorum. Birinde %86 diğerinde ise %83 ile, öğretmenler ve okul idarecileri seminerlerin okullarda değil, online yapılmasından yana görüş bildirmiş durumda. Bu, yüksek bir oran ve MEB tarafından dikkate alınır, yorumlanır kanaatindeyim.

Bir haftalık seminer döneminde pandemi ile ilgili öngörülemeyen bir gelişme yaşanması ve vefatların, vakaların eğitim camiasında artması gibi bir durum söz konusu olması halinde MEB yetkilileri aldıkları bu kararlar nedeni ile zor durumda kalabilirler. Bu nedenle yaklaşık 4 ay öğretmenleri idare edip idari izinli sayan MEB yetkilileri, bir hafta daha idari izinli sayabilirler. Açıkçası Ziya Selçuk’un öğretmenlerin taleplerini görmezden geleceğini sanmıyorum ve alacakları yeni bir kararla öğretmenlerin yüzlerini güldüreceğine inanıyorum. Öğretmenlerle iletişim bağı güçlü olan bir lider, eğitime daha çok şey katar, kendini de güçlü hisseder.

Mesela seminerlerin uzaktan eğitim, online şeklinde yapılması ya da okul idareleri tarafından zoom üzerinden öğretmenlerin katılımı ile gerçekleştirilmesi ve öğretmenlerin kendi evlerinde bu seminerlere katılması söz konusu olamaz mı?

Özellikle Ziya Selçuk döneminde her daim öğretmenlerden yana, öğretmenlerin lehine tutum sergileyen MEB’in, seminerlere yönelik tutumunda herhangi bir değişim söz konusu olacak mı, bekleyip göreceğiz. Bu konunun seyrinde Ziya Hoca’nın telkinleri de önemli olacağını belirtmekte fayda var.

Bir milyon öğretmenin gözü kulağı Ziya Hoca’da…

 
TDV kurban