Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Helal Kazanç, Nasip ve Kanaat

Metrodan çıktığımda bir müddet yürüdükten sonra, gideceğim yere kadar bir taksi aradım. Etrafıma baktığımda yanımdan geçen taksiye el kaldırdığım halde, büyük ihtimalle şoför beni görmeyerek geçti ve yoluna devam etti. Trafiğin yoğunluğu içinde sarı araçları ayırt etmek için daha dikkat kesilip, geliş ve gidiş yönlerine bakıyordum. Nihayetinde caddenin karşı geliş tarafından bir taksinin yavaşladığını gördüm.

Dikkatlice baktığımda içindeki sürücünün beni fark ettiğini ve durduğunu hissettim. Bana dönüp geleceğini elleriyle işaret ederek anlatmaya çalışıyordu. Onu beklerken başka bir ticarî taksi yanıma kadar yaklaştı. Taksi ihtiyacım olup olmadığını farlarını yakıp kapatarak ve korna çalarak sordu. Söz verdiğim taksiciyi beklerken yanımda biten taksiye binmenin ahlakî olmadığını düşünerek vücut dili ve mimiklerimle onu yolculadım.

Bir iki yaş aşığıda veya yukarıda olabilir ama, tahminen altmış yaşlarında munis zayıf bir yüz ve az sakalıyla taksici, kavşaktan dönerek gelip önümde durdu. Beş dakika içinde yaşadıklarımdan, insanın nasibinin tek bir olayla veya olaylarla açıklanamayacağını bir kez daha anladım. Araçta bunu şoförle paylaştığımda, benden önce iki bayanı taksiye aldığını, onların başka taksicinin kısa mesafeden dolayı kendinden önceki arabaya almadığını anlattı ve ekledi: Benim için ‘hayırlı kazanç” önemlidir. Yüz liralık bir mesafe hayırsız, yirmi liralık kazanç ise, daha bereketli olabilir. Benim tercihim hayırlı ve bereketli olan yirmi liralık kısa mesafedir.

Taksicilerin yol esnasında araçları boş iken, etraflarına fazla bakmadıklarını ama siz yolun karşı caddesine bile bakıyordunuz dediğimde, şoför bey söylediklerimi onayladı. Aslen Diyarbakırlı ama, uzun yıllar Erzurum’da yaşamış olduğunu söyleyen şoförümüz, bereket ve helal kazanca çok inandığını ifade etti. Yakın veya uzak olsun, benim için fark etmez diyen taksici, saygılı ve babacan sesiyle helal kazanç ve kanaati anlattı.

Taksicinin söyledikleri de bana rahmetli Dedemi ve büyüklerimizin ticaret yaparken hallerini ve söylediklerini hatırlattı. Anadolu’nun farklı şehir ve ilçelerindeki esnaf kardeşlerimizin dükkanlarının görünecek mutena bir yerine, adeta atasının resmini asarcasına “müşteri veli nimetimizdir” levhasını koymaları herhalde tesadüfi bir uygulama olmasa gerektir.

Dükkanına giren müşteriyi ayağa kalkarak büyük bir saygıyla karşılayıp onun ihtiyaçlarını görmek, ahilik ahlâkının sıfatlarıyla bezenmiş esnaflarımız için çok hassas bir husustur. Alıcı kimseleri aldatmamak, onlara kötü ve ayıplı ürün satmamak, alış-veriş yapmasa da kaba davranmamak ahiliğin erdemlerindendir.

Bu güler yüzlü erdemli tavırlar, mal ve ürün almayacak kimseye alışveriş yaptırır. Aksi durumlar ise, sert, ekşi suratlı, kızgın bakışlı, zoraki iş yapan, kaba ve nobran satıcılar ise, ihtiyacını gidermek için işletmeye gelen müşterileri kaçırtır.

Helal rızık, kazanç, kanaatle buluştuğu zaman, ‘nasip’ dediğimiz huzurlu ve dingin anlar yaşanır. Borcu, derdi ve sıkıntısı olan ticaret ehli, Rezzâk olan Allah’ın verdiği ikram, nimet, lütuf ve inayetle rahatlık ve huzur iklimine geçer. Taksicinin ifadesiyle “eve gittiğimde rahat ve huzurlu uyuyorum, gerisi önemli değildir.” Bundan daha büyük bir kazanç olabilir mi?

Huzur ve mutluluk, sadece ticaret insanları için değil, tüm toplum katmanlarının sahip olmaya çalıştığı ve elde etmek için çabaladığı ortamlardır.

Çok kazanmak, daha çok kazanmak, her neye mal olursa ve ne şekilde olursa kazanmak, hakikat yolcusunun amacı ve karakteri olmasa gerektir. Böyle kazandığını zanneden insan, aslında kaybettiğinin farkında değildir. Erdemli tüccar, ürün sattığı müşteri ve alıcının yerine kendisini koymalı ve kendisine nasıl muamele edilmesini istiyorsa, ona göre davranmalıdır.

Hülasa, aldatmak, kandırmak, hakaret etmek, bağırmak yerine, hakikati söylemek, samimi bir şekilde gerçeği anlatmak, tatlı bir dille mukabelede bulunmak, helal kazancı amaçlamak, nasibine düşene kanaat etmek, medeniyetimizin yüzyıllarca yaşanan ve yaşatılan ahîlik geleneğinin düsturlarıdır.