Dolar (USD)
32.34
Euro (EUR)
34.74
Gram Altın
2454.33
BIST 100
10218.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

14 Ocak 2016

HENDEK DEĞİL ÇUKUR

Kavramların da içini kirletmeye başladılar. Özgürlük, mücadele, hak gibi bir asaleti olan kavramları aldılar, kendi kirli siyasetlerinin ve hesaplarının baş tacı yaparak sözüm ona bir direnişe giriştiler.

Kimden bahsettiğim artık malum. Türkiye'yi kucaklama vaatleriyle yola çıkan ve bırakın Türkiye'yi, temsil ettiklerini söyledikleri insanları bile derinden yaralayan bir yola girdiler. Hdp her gün biraz daha kavramları, zihinleri kirlettikçe bu topraklarla olan en küçük bağlarını da koparmaya devam ediyor.

Kirlenen kavramlar demiştim. Bugünlerde bir hendek sözü dolaşıp duruyor herkesin dilinde. Birçok şehri ve ilçeyi kazdıkları çukurlarla savunmaya(!) çalışan terör örgütü ve onların bu yaptıklarını gururla izleyip çukurları kazanların ellerini öpmeye kadar işi ileri götüren bir eş başkan.

Hendek değil çukur. Bu ayrıma dikkat etmek gerek. Kim olursa olsun terör örgütünün yaptığı bu hunharca saldırıları ve şehirleri alt üst etmeyi hendek olarak adlandırmamalı. Yapılan tamamen fiili, siyasi ve ahlaki olarak çukur olarak adlandırılmalı.

Biz hendek dendiğinde aklına Asr-ı Saadet gelen bir ümmetiz. Hendeğin bir asaleti vardır. Şimdilerde ülkemizin bir bölgesinde teröristlerin yaptıkları ancak çukurdur. Haklarını savundukları insanlara hayatı zehir etmenin adı ancak çukur siyaseti olabilir.

Terörü körükleyen, masum insanları çocuk yaşlı demeden öldüren; askeri, polisi şehit eden bir zihniyet öyle bir çember oluşturmuş ki içinde her kesimden insan var, kendilerini mağdur gösterme rolünü oynuyor, buna da birilerini inandırmaya çalışıyorlar. Yapılan her şeyin bir kurgu olduğuna şüphe yok.

En son sahnelenen tiyatro, Beyaz Şov'da karşımıza çıktı. Öğretmen olduğunu söyleyen bir kişi canlı yayına bağlandı. Terör örgütünün propagandasını yaptı. Teröristleri masum, ülkenin askerini ve polisini katil olarak işaret etti. Öldürülen çocukların katili olarak devleti gösterdi.

Bu sergilenen tiyatroya bir göz atalım. Beyaz Şov'un sunucusu Beyazıt Öztürk, çok az canlı telefon bağlantısı alır ve telefondaki kişi en az bir saat telefon başında bekletilir. Beyaz arada bir yoklar, izleyici telefon başında mı diye. Bu kez telefondaki kişi rahat rahat konuşturuldu. Ne bir müdahale vardı ne de sözü kesme.

Eylül ayında, Kanal D teröre destek veriyor diye Beyazıt Öztürk tepki olsun diye bu yıl Beyaz Şov yapmayacak diye bir haber atıldı ortaya. Beyazıt'a destek verenler de oldu, eleştirenler de. Tabii ki Beyaz Şov başlaması gereken zamanda Kanal D'de başladı.

Beyaz'ın hassasiyetleri, babasının polis olması gibi özellikleri sürekli ön plana çıkarılmaya çalışılsa da programında terör örgütünün propagandası yapılırken Beyazıt Öztürk en masum haliyle bütün anlatılanları dinledi. Sonunda da bol bol alkışlattı telefondaki öğretmeni(!)

Öğretmeni dedim çünkü telefondaki kişi öğretmen olduğunu söyleyerek anlatmıştı her şeyi. Kendi penceresinden, terörün bakış açısıyla. Milli Eğitim Bakanlığı'nın son yaptığı bir açıklama yayınlandı. Telefonda konuşan kişinin öğretmen olmadığı belirtildi. Artık böyle oyunlara, kurgulara sık sık rastladığımız için pek de şaşırmadık buna.

Twitter'de yapılan paylaşımlarda gördük ki terör örgütünün yeni taktiği bu; canlı yayınlara bağlanarak devleti katil ve her şeyin sebebi olarak göstermek, böylelikle zihinleri daha da fazla bulandırmak. Buna zemini müsait olan Beyaz Şov gibi programları kullanacaklarını da canlı canlı görmüş olduk.

Terör örgütü kendi üzerine düşeni yapıp çukurlarla beslediği zihniyetini yaymaya çalışacak. Televizyonların masum görünen, hepimizin evladı rolündeki medyatik tipleri de oyunlarına alet edecekler.

Para iyidir, sıcaktır. Şöhret ki baldan tatlıdır. Memleketi sevmek öyle sözde nutuklarla olmuyor maalesef. Her şeyi bir kenara itip; "Dur bakalım orada. Devlet korur, vatanı da insanlarını da. Terör neyin hesabına her gün biraz daha çukurlaşıyor, insanlara hayatı yaşanmaz kılıyor." diyebilecek vatan evlatlarına ihtiyacımız var. Ülkemizi dünyaya Suriye gibi göstermek için nefes nefese dolaşanlara artık bir an önce "Daha fazla çukurunuzu kazmayın." demenin vakti gelmedi mi?