Dolar (USD)
32.39
Euro (EUR)
34.74
Gram Altın
2394.47
BIST 100
10226.73
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Her Sabahki Dram Geleceğimizdir!

Yıllardır bu mevzuyu yazmamak için direndim. Bu sabahki manzara tak etti canıma.

Sabahın karanlığında çocukların okula gitmesiyle başlamıştı dram. Servisler erkenden almıştı yavruları yuvalarından. Ben de işe gitmek için çıkmıştım evden. Zihnim ve hislerim sabahın karanlığında okulun yolunu tutan çocuklarla meşgulken ayaklarım gidilecek yolu arşınlıyordu. Her zamanki gibi caddenin üzerinde duran anaokulun önünden geçecektim ki;

— Haydi anneciğim. Haydi anneciğim. Bak işe geç kalıyoruz, sesleriyle irkildim. Lüks bir arabanın içinde genç bir çift vardı. Baba içeriden anne dışarıdan arabadaki küçük yavrucağızı kreşe bırakmak için çaba sarf ediyorlardı. Göz ucuyla arabanın içine baktım. Minik yavru sanki koltuklara yapışmıştı. Sırtını da her ikisine dönmüş bir vaziyette küskün gibi duruyordu.

“Ben gitmem de gitmem oraya” der gibi direniyordu inmeye. Anne çaresiz, baba ise umutsuz bir vaziyette gibiydiler. Yüreğim burkuldu. Sabahın karanlığında okula giden çocukların hüznüne bu masum yavrunun hüznü de eklenince ayaklarım yürüyemez oldu.

Yıllardır yaşarım bu acıyı, her sabah sokak aralarında veya cadde başlarında bilhassa anaokulu veya kreş önlerinde. Kendi ellerimizle çocuklarımıza bunca kötülüğü nasıl yaparız diye.

Sabah saat yedi. Evinde ve sıcak yatağında hem de uykunun en tatlı anında iken zorla kaldırılır yavrucağız. Anneciğim anneciğim babacığım babacığım diye sevgi sözleri ile çocukların yuvalarından ayrılışı ve geleceklerinden koparılışı hazin değil mi! Neden? Çünkü bir anne işe gidecek. Kimin için, tabii ki çocuğu için.

Sabah saat yedi buçuk. Çocuk kreşte, anne işte.

— Kahvaltın beslenme çantanda, ya da “al sana para, okulda bir şeyler alırsın. Annecim zaten kahvaltı yapmayı pek sevmiyorsun. Aralarda bir şeyler yersin. Akşam görüşürüz annecim. Seni çok seviyorum bunu bilesin.”

Sabah saat altı. “Gara veya otogara yetişmeliyim bey. Hocamı ihmal edemem ve derslerimi aksatamam. Akşam yavrumuza anlattım beden diliyle. O anlayacaktır. Zaten bütün bu zahmetler onun için değil mi.”

Ve anne yollarda yüksek lisans ya da doktora vesilesiyle veya iş kadını hevesiyle. Bebek/çocuk ise kreşte veya bakıcının kolları arasında.

Sabah saat 6.30 veya 7.30. Çocuk endişeyle uyanmakta. Hemen annesinin kucağına atılmakta. Anne ise hızlıca işe gitmek için hazırlanmaktadır.

Bak anneciğim! Dedenler ve ninenler evdeler. Zaten ben de akşam geleceğim. Sen şimdi uslu dur. Onları üzme. Sana neler alacağım böylece.

Kim anlayacak hem çocuğun hem de çocuklaşmış, yaşlılığı dahi yük olmuş ve acizleşmiş yaşlı ninenin veya dedenin halinden.

Sabah saat sekiz. Ebeveynin gözü kapıda. Yavrucağızın gözü ise onlarda. Lakin çıkmak istemiyor yatağından. Gidecek anne işe. Gelecek bakıcı eve. Başlayacaktır mahrumiyetler. Evvela fiziksel temastan mahrumiyet sonra sevgi dili yoksunluğu ve anneden ayrılık.

Sabahın bilmem hangi saati. Anne yollarda çocuk da kreş veya okul korkusuyla sinmiş bir şekilde hazırlanmakta.

— Aferin anneciğime! Benim oğlum/kızım ne kadar akıllı. Bak başkalarının çocukları gibi hiç ağlamıyor.

“Bir bilsen anneciğim benim ne kadar üzüldüğümü bir bilsen. Bütün gün sana tutunmak için neler vermezdim ki. Seni görmediğim her an senden nasıl uzaklaştığımı bir bilseydin anneciğim. Beni hiç terk eder miydin en çok muhtaç olduğum bebeklik ve çocukluk anımda.”

....

Çocukların ömrünün üstünden yıllar geçti. Okul ya da kreşlere, yaşlı nine ile dedelere hatta bakıcılara bırakılanlar büyüdüler ve evlendiler.

Yaşamak, yaşlanmaktır derler. Onlar büyüdükçe ebeveynleri de yaşlanmaya doğru gidiyordu. Çocukluklarını ihmal ettiklerinin kendilerinin yaşlılık demlerinde ne yapacaklarını merak ediyorlardı.

Sabah saat bilmem kaç. Gururla ve isminin önüne getirilen çeşitli sıfatlarla hayata uyandılar evlatlar. Sabahın erken saatinde kendine sığınmış yaşlı ebeveynini hemen uyandırır işe geç kalacak diye. Bir iki bir şey yemeden yükselir yıllar önceki aynı sesler birden.

— Kusura bakmayın anneciğim. Ben çalışıyorum. Oğlunuz da işe gidecek. Sizi evde yalnız bırakamayız.

Ben kalabilirim tek başıma evladım.

Olur mu anne bu kocaman evde tek başınıza. Aklımız sende kalır. Hem maazallah bir şey olursa sana, ömür boyu vicdan azabından kurtulamayız.

Peki evladım. O zaman hazırlanayım. Haydi çıkalım. Beni nereye götürüyorsunuz?

Anneciğim bize yakın bir yerdir. Yolumuzun üstündedir. Merak etmeyin! Sizin gibilere çok iyi bakıyorlar orada. Yine yanımıza alacağız. Bu defa biraz uzun kalabilirsiniz. Merak etmeyiniz bizi.

Desenize çocukluğunuzda sizi bıraktığım gibi siz de beni bırakıyorsunuz şimdi.

Haydi anneciğim. Haydi anneciğim. Bak geç kalıyoruz. Bunları sonra konuşuruz.

Haklısın evladım. Çocuk neyi yaşarsa onu yaşatır. Çocukken sizi bırakmıştım kreşe işe gideceğim diye. Şimdi bırakıyorsunuz beni huzur evine işe gideceksiniz diye.

Eh ne yapalım! Bu dünya etme bulma dünyasıdır.