Dolar (USD)
32.29
Euro (EUR)
34.76
Gram Altın
2402.89
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

23 Eylül 2019

Her Şey Çok Güzel Oluyor (!)

Her şey çok güzel oluyor deyip de belediye başkanlığı seçimlerinden sonra birçok şehirde yaşanan sıradışı faaliyetlere sevindiğim anlamı çıkarılmasın. Böyle dememin sebebi; olması gerekenin yavaş yavaş hem de gözümüzün içine bakarak gerçekleşiyor olmasının tezahüründen başka bir şey değil.

Bugüne kadar yaşanan; işçilerin atılması, şov yaparak israfa dur (!) senaryolarının sahneye konması, kayyum atanan belediyelerin görevden alınan başkanlarına süslü püslü ziyaretler yapılması, zamların tıkır tıkır işler bir halde hayatın içine sokulması, başörtülülere sistemli bir saldırının başlatılması ve daha birçok şey var olması gerekenin sahnelendiği.

Neden olması gereken diyorum çünkü ne olursa olsun değişmeyecek birt zihniyet var karşımızda. Aldıkları oyların coşkusuyla herkesi kucaklama tiyatrosu sahneleyenler şimdi kimlerle kucaklaştıklarını çok iyi gösterdiler.

Bu kadar olup bitenden sonra şimdi de İBB Şehir Tiyatroları repertuvarından çıkarılan Necip Fazıl’ın Reis Bey, Mustafa Kutlu’nun Mavi Kuş ve İskender Pala’nın Aşk Bir Zamanlar adlı oyunlarının haberi gündeme düştü. Gerekçe yine aynı; israfı önlemek. Güler misin ağlar mısın konulu bir oyun bu.

Arabaları israf olduğu için meydana çekenler bir taraftan yeni araçların siparişini verirken acaba bu tiyatro oyunlarını yasaklayıp hangi oyunları sahneleyecekler göreceğiz.

Bunlar hep zihniyet meselesi. Değişmez çünkü. İstanbul Ak Parti’de iken her görüşten yazarın oyunlarının sahnelendiğini biliyoruz. Yapılan programlarda da şair, yazar olarak her görüşten yazar ayrım yapmadan sahnelerde arz-ı endam etmişti.

Aslında bu eski bir yara olarak duruyor içimizde. Bazen bizlerin bile yer alamadığı birçok programda Ak Partili belediyeler sadece her görüşten insana sesleniyor olmanın geniş yelpazesi altına birçok uç görüşteki yazara, şaire, sanatçıya yer vermişti. Adamlar her fırsatta muhafazakar kesim diyerek hakaret etmeye devam edip, 15 Temmuz’la dalga geçip bu programlarda dolgun teliflerle bütün köşe başlarını tutmuştu. Tutmaya da devam eden var tutturmaya devam ettiren de. O da ayrı bir mesele.

Şimdi durum nedir? Masrafları çok fazla diyerek İBB repertuvarından eserleri çıkarılan yazarlara bakıyoruz; Necip Fazıl, Mustafa Kutlu, İskender Pala. Her şey ortada, anlatmaya ne hacet.

Bunlar daha iyi günleriniz denir ya, daha bakalım neler yaşanacak, daha neler görecek bu gözler.

Her buldukları meydana heykel dikmeler, heykel şölenleri düzenlemeler, heykel fuarlarında poz vermeler gayet çağdaş bir görüntü olup israftan sayılmazken Üstad’ın onca eserinin arasında tartışmasız ilk sıralarda yer alan Reis Bey adlı eseri yasaklanıyor.

Reis Bey demek merhamet demektir, vicdan demektir, yüreğinin sesine kulak vermektir. Ama bazıları için bütün bunlar bir kenara atılır ve Necip Fazıl hâlâ korkulacak bir unsur olarak ötelenmeye çalışılır.

Rehavet çok büyük bir hastalık. Sakın ola ki her şey güllük gülistanlık sanılmasın. Çok uzağa gitmeyelim. 19 Eylül’de İzmir Foça’da Gaziler Günü programında sunucunun başörtülü olmasından dolayı tören alanını terk edenlerin yaptığı açıklamaya bakalım; “Sunucunun kıyafeti Cumhuriyet değerlerine uygun değil.” Uygun olan kıyafet nasıl acaba, onu da açıklasalar da öğrensek.

Cumhuriyetin arkasına gizlenerek içlerindeki her türlü zehri biraz güç sahibi olunca dışarı vuranların iktidarı ele geçirince neler yapabileceğini varın düşünün.

Düşünün diyorum da bunu düşünenlerin sayısı çok olsaydı durum şimdi böyle mi olurdu? Ders vermek, hizaya çekmek gibi hesaplarla yön değiştirenler acaba bu olup bitenleri nasıl izliyor acaba?

Toplu taşıma aracında başörtülü kadına; “Siz ne kadar da çok oldunuz, sizi görmeye tahammül edemiyorum.” diye avazı çıktığı kadar bağırırken Cumhuriyet kadını (!) herkesin olup biteni dizi izler gibi izlemesi de ayrı bir garebet. Ders verenler, ders alanlar, durumdan vaziyet çıkaranlar hayatımızın tam da ortasına yerleşmeye başladılar bile.

Küçük hesaplarla imamını seçen seçti. Yaşananları görünce bana da “Buyrun cenaze namazına.” demek düşüyor.