Dolar (USD)
32.31
Euro (EUR)
34.54
Gram Altın
2410.08
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

29 Temmuz 2015

Her şeyin kaynağı var

Yaşayıp durduğumuz şu dünyada zamanla yeni alemler de hayatımıza giriyor ve tüm yaşantımızı egemenliği altına alabiliyor. Etki alanları farklı olsa da görüyoruz ki biz artık yeniliklere çabuk ayak uyduran bir toplum haline geldik.

Bir zamanlar toplum olarak değişimleri daha yavaş yaşayan ve değişimlere uzun zamanda ayak uyduran bir yapımız vardı. Örneğin; radyodan televizyona geçiş, siyah beyaz televizyondan renkli televizyonla tanışma süreçleri öyle sanıldığı kadar çabuk olmamıştı. Ekonomik sebeplerden dolayı da yeniliklerin hayata geçirilmesi de çok uzun zamanlar almaktaydı.

Ev telefonlarının yıllar süren sıralardan sonra evlere bağlanmasının ardından cep telefonunun hayatımıza girmesi de oldukça uzun sürmüştü. Ne olduysa 2000'den sonra oldu. Bir anda öyle hızlı bir değişim sürecine girdik ki sanki her birimiz teknolojiyle doğmuşçasına dört bir yanımızı dijital ağlarla ördük. Evden çıktığımızda telefonumuz yanımızda yoksa eve çılgınca dönüp telefonumuza kavuştuk. Bir zamanlar cep telefonunu büyük olduğu için çıkartmaktan utananlar varken şimdilerde ele avuca sığmaz telefonlar her yerde arz-ı endam ediyor. Değişimin hızına yetişmek güç. Her an yeni bir çılgınlığın ortaya çıkması ve insanların nefes nefese ona yetişmeye çalışması normal eylemler arasında görülmekte.

İnternet artık hayatımızın tam ortasında. Yapılacak her işte öncelik internete veriliyor. Çalışmalar, kampanyalar, bilgiye en kısa yoldan ulaşma gibi faaliyetlerin ilk kapısı internet. Ülke gündemi bile çoğu zaman internet ortamında şekillenebiliyor. Twitler, paylaşımlar, yorumlar bir anda olayların gidişatını değiştirebiliyor. Bilgisayarların yanında artık neredeyse her cep telefonunda bulunan internet bağlantıları sayesinde herkes her an gündemin içindeki yerini kimseye kaptırmıyor.

Düşünülecek ne varsa tek çıkış yolu olarak sanal alemin gizemli dünyasında çareler aranıyor. Ne yazık ki bilgi kirliliği ve kimin ne dediğine bakılmaksızın. Çünkü sanal alemin bir kaynağı yok. Tek kaynak paylaşımı yapan kişi. Onun da kim olduğu çoğu zaman muamma olabiliyor.

Elbette edebiyat dünyamız da sanal alemdeki yerini aldı. Artık herkes daha çok şair, daha çok yazar, daha çok okur oldu (!) İşini ciddi olarak yapan, amacı edebiyat olan sitelerin yanında insanların kendilerini tatmin etmek için açtıkları siteler de boy göstermeye devam ediyor. Ne de olsa herhangi bir sınır ve yasak yok.

Paylaşımda bir sınır olmadığından kimin olduğu belli olmayan cümleler de zihinleri meşgul etmeye devam ediyor. Örneğin afili bir cümle bulan kişi, bu cümleye ruhaniyet kazandırmak için Mevlana, Hz. Ali, Cemil Meriç, Necip Fazıl gibi isimleri yazının altına eklemeyi bir maharet sayar oldu. Elbette konuya vakıf olmayan kişiler de bu sözleri, şiirleri paylaşarak yanlışın yayılmasına ister istemez destek sağlamış oldular.

Can Yücel'in eşi, şairin ölüm yıldönümünde bir gazeteye verdiği röportajda, internette Can Yücel adıyla dolaşan şiirlerden, sözlerden duyduğu rahatsızlığı dile getirdi ve en doğru kaynak olarak şairin kitaplarını gösterdi. Röportajda sanal alemde dolaşan ve Can Yücel'in olarak bilinen şiirlerin isimlerine de yer verdi. Bağlanmayacaksın, Kadın Dediğin, Erkek Dediğin, Her Şey Sende Gizli, Tam Zamanında Yaşamak gibi sanal alem şiirlerinin Can Yücel'e ait olmadığını söylemesi, internet ortamındaki bilgi kirliliğinin ne boyutta olduğunun bir kanıtıydı.

Necip Fazıl için de durum aynı. Onun adıyla internet ortamında dolaşan o kadar söz var ki, artık hangisinin doğru hangisinin yanlış olduğunu anlamak bile uzmanlık isteyen bir duruma geldi. Necip Fazıl adıyla en sık görünen şu sözlerin ne yazık ki üstatla hiçbir ilgisi yok: "Örtüsüz kadın perdesiz eve benzer, perdesiz ev de ya satılıktır, ya kiralık", "Camiye dikey olarak gel, yatay olarak zaten geleceksin", "Yusuf baştan aşağı iffet olduktan sonra, Züleyha baştan aşağı afet olsa ne yazar", Yedi Hıristiyan bir danaya ortak olmadıkça, çam ağacı süslemem."u2026 Ve daha neler neler.

Mevlana'ya ait olmayan sözler de sanal alemde oldukça yer tutmakta. "Nice insanlar gördüm üzerinde elbise yok nice elbiseler gördüm içinde insan yok", "Gel ne olursan ol yine gel", "Bir lafa bakarım söz mü diye, bir de söyleyene bakarım adam mı diye" ve niceleri.

İnternette görülen, duyulan her şeye iki defa bakmakta fayda var. Hatta daha da doğrusu her şeyin kaynağı olan kitapları başucunda tutmak en doğrusu. Aklına esenin kolaylıkla internet kahramanı olduğu böyle bir zamanda kitaplar kadar sahih olan bir şey yok. Sanal alem, her gün yeni ağlarını üzerimizi örmeye devam ediyor. İyi ki kitaplar var.