Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

24 Ocak 2020

Hey İnsan! Tanrı değilsin...

İnsan hakları, hukukun üstünlüğü, özgürlük ve demokrasi; bu kavramları elimizin tersi ile itmek öncelikli işimiz olmalı. Şayet amacımız yeni bir dünya kurmak ise.

Nereden? Elbette zihnimizden. Zira zihnimiz pratik hayatı yeniden kuracak donanımdan henüz yoksun. Üstelik bu kavramlarla da çok fena kirlenmiş vaziyette.

Neden? Çünkü bu kavramlar Batı referanslı. Batının iki büyük açmazı var: İlki “insan” deyince sadece batılıyı kastediyor, ikincisi ve daha da vahimi insanın mahiyeti hakkında son derece yanılıyor.

Immanuel Wallerstein boş yere bas bas bağırmıyordu “beş asırlık kapitalist dünya-sistemi bitti, dünya yeni bir sisteme geçecek, daha mı iyi olacak yoksa daha mı kötü buna bizler karar vereceğiz “diye…

Sorunlar say say bitmiyor. Sebebi çok basit: Batılı adamın kendisini “tanrı” vehmetmesi. Meşruiyetini, içi boş parlak kavramların dünya üzerindeki sihirli tedavülüne borçlu...

***

Küresel ısınma, ozon tabakasının delinmesi, toprakların çölleşmesi, suyun ve havanın kirlenmesi; ayrıca güneyin yoksulluğu, kitlesel ölümlerle neticelenen savaşlar, bölgeler ve ülkeler arasındaki korkunç uçurum, kitle halinde göçler, baskı, şiddet, sömürü.

Ve bir de insanlığın avutulması için geliştirilen eğlence kültürü.

Bunun en son örneği Avustralya, küresel ısınma nedeni ile cayır cayır yanarken Başbakanının Hawaii’ye tatile gitmesi hadisesi.

Sorunların müsebbibi olan Batı, Avustralya’daki yangın için kılını kıpırdattı mı? Milyonlarca canlı telef olurken, tabiat tahrip olurken en ufak bir çaba gösterdi mi? Hayır.

Ama körfez savaşında denize akıtılan petrole bulanan iki karabatak kuşu günlerce insanlığı meşgul etmişti. Etmeliydi de çünkü Irak’ta hukuk devleti yoktu, insan haklarını hiçe sayan diktatör vardı, Batı koalisyon kurarak demokrasi ve özgürlük getirmek zorundaydı. Zorundaydı çünkü Irak’ın götürülmesi gereken petrolü ve zenginlikleri vardı. ‘Al takke ver külah’ hesabı yani. Kısacası Batı helvadan putlarının aşkına gerektiği zaman savaş gemilerini göndermekten hiçbir zaman imtina etmedi.

Yeter ki o coğrafyada petrol gibi çıkarları söz konusu olsun.

***

Artık yeni bir dünyaya ihtiyaç var. Birilerinin Batılı adamın yakasına yapışıp “Sen tanrı değilsin kendine gel” diye sarsması lazım. İlahlık taslamamasını, insan/kul olduğunu hatırlatması lazım.

Daha da önemlisi birilerinin Batılı adama Tanrının olduğunu söylemesi lazım.

Nietzsche’ye “Tanrı öldü” dedirten gelecek kaygısı ile Heidegger’e atfedilen “bizi ancak bir tanrı kurtarabilir” sözündeki çaresizlik, aynı endişenin mahsulü.

Evet, dünyada yeni bir söze ve yeni bir ruha ihtiyaç var. Geleneksel toplumdan modern topluma geçişin sosyolojisini yapan Marks, Weber, Tönnies, Durkheim ve benzerleri “kapitalizm”, “ulus-devlet”, “sekülerleşme” ve “bireyleşme” gibi modern kurum ve kuramların oluşturacağı acı sonuçları öngörememiş bilakis olması gereken ilerlemeler şeklinde nitelemişlerdi.

Geleneksel toplum bitti. Kaldırmaya çalışmak ölüyü diriltmek gibi beyhude bir çaba. Ama modern dünya da insanlığa her gün daha belirginleşen bir tehlikenin sinyalini veriyor.

Tekrar sözü Wallerstein’e bırakalım: Kapitalizm bitti yeni bir dünya-sisteme ihtiyaç var. Gelecek daha mı iyi olacak yoksa daha mı kötü buna insanlık karar verecek.

Ne kadar da haklı bir tespit!

Peki, bu gelecekte Müslümanların rolü ne olacak yahut ne olmalı?

Müslümanlar henüz bu tür sorunlarla kafalarını yoramayacak kadar meşguller. Sakal kılının kaç santim olacağı; Caner Taslaman- Ebubekir Sifil mahreçli deve sidiği konusu; mezhep severliğin ehemmiyeti; ahlaklı değil ahlakçı olmak, birbirinin dedikodusunu yapıp arkadan çukurunu kazmak gibi meşguliyetleri ne zaman hitam bulursa o vakit ikincil önemdeki bu ve benzeri konulara kafa yorabilecekler.

Bir de Peygamberi anlatırken onun terinin gül kokup kokmadığı meselesini halledip O’nun merhamet, adalet ve sadeliğine bir gelebilseler. Veya sözü Kur’an şöyle veciz böyle mucize söyleminden Kur’an’ın günümüz insanlığına ne dediğine bir getirebilseler.

İşte o zaman geleceğin dünyasının daha iyi olmasına hizmet etmiş olacaklar.