Dolar (USD)
32.32
Euro (EUR)
34.54
Gram Altın
2410.31
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

20 Mart 2020

Hınç ve Erdoğan

Amacım asla Recep Tayyip Erdoğan avukatlığı yapmak değil. Bilakis makamı ve mevkii ne olursa olsun herkesin eleştirilmesinin gerekli olduğunu düşünüyorum. Zira kimse layüsel olmadığı gibi eleştirisizliğin bizzat o kişiye yapılabilecek en büyük kötülük olduğuna inanıyorum.

Ama bunun da bir ahlakının, vicdani sınırının ve akli ölçüsün olması gerektiğini göz ardı etmeden. Aksi halde yapılan eleştiri değil hak ihlali olacaktır ki bunu kabullenmek mümkün değildir.

Erdoğan düşmanlığı bazı kesimlerde adeta hınç ve kin yüklü... Bunların kahir ekseriyetini Kemalist kesim oluşturuyor. Onları anlayabiliyorum, kafalarındaki asrısaadetleri yıkılıyor. Aslında yıkan Erdoğan da değil, zaman... 1930’lu yılların çok geride kalması onların ise değişen dünyayı idrak edememeleri...

İdrakten vazgeçtik, yaşananlardan dahi ders çıkaramamaları. Mesela “İdlib’de ne işimiz var” tekerlemesi bunun baş delili. Bir ülke şayet kendi sınırlarından korunuyor olsaydı 40 yılımızı PKK ile harcamazdık. Keşke zamanında Irak’a müdahale edilseydi de yıllarımız heba olmasaydı.

Sanırım 10 yıl sonra “ne iyi ettikte İdlib’e zamanında müdahale ettik” diyeceğiz.

Benim asıl kastım Kemalist olmak bir yana İslami ağırlıkları ile temayüz eden bazı kişi, gurup ve partilerin de bu yarışta onlarla at başı gidiyor olmaları.

Peki, bunların derdi ne?

Bu soruyu bir dostuma sordum, o bana Kur’an’da bahsedilen Habil-Kabil olayını hatırlattı. Kabil, Habil’in sunağı Allah tarafından kabul edilince büyük bir kıskançlık içine düşmüş ve kardeşini öldürmüştü. Şimdi de olan buydu.

Yani “Neden biz değil de sen!?” demeye getirmişti dostum. Biz dururken nasıl olur da sen başarılı olursun! O zaman sen kötüsün biz iyiyiz!

Bu cevabın oldukça tatminkâr olması aklıma Nietzsche’nin Hıristiyan Ahlakının soy kütüğü ile iyi ve kötünün belirlenmesinde kullandığı kıstası aklıma getirdi: Hınç.

Evet, Erdoğan düşmanları aklıselim ile değil Hınç ile hareket ediyorlardı.

Dostum farklı sebeplerle de olsa Kemalistlerin de aynı saik ile hareket ettiğini söyledi. Onlar da zamanın yıktığı hayallerinin hıncını Erdoğan düşmanlığı ile çıkarıyorlardı. Onların da muhalefetleri hınç ve kin ile yüklü idi.

Aslında tarih boyunca bütün büyük olayların arkasında insan, yani duyguları ile hareket eden “insan” yok muydu? Nefret, kıskançlık, haset, bencillik, sevgi, korku, sevinç, ümit...

Hatta bir âlim sohbetinde hiç unutmayacağım şu cümleyi kurmuştu: “Kapitalizmin temelinde bencillik, komünizmin temelinde yatan ise hasettir”

Nietzsche, ahlakın soy kütüğünü rahip psikolojisine bağlar. Bunlar tepkisel kuvvetlerdir. Yaptıkları tek şey tepki göstermektir. Neye? Etkisel olanlara yani özgün, aktif ve olumlu olanlara. Tepkisel olanların başarılı olmalarının tek yolu, etkisel olanları hareketsiz hale getirmektir. İçerilerinde besledikleri hınç onlarda bir söylem geliştirir. “ Sen kötüsün öyleyse ben iyiyim”

Tepkisel olanlar yap(a)madıkları eylemlerden dolayı kâr talep ederler. Ve yapanları suçlarlar, değersizleştirmeye, olumsuzlaştırmaya çalışırlar. Kendilerini üstün olarak saydıkları için özgün bir şeyler ortaya koyanları eleştirirler. Onların nezdinde eyleyen kötü, eylemekten alıkoyan ise iyidir.

Bu aslında Kemalistlerin içerisinde yaşadıkları topluma ve değerlerine karşı gösterdikleri hıncın da sebebini ortaya çıkartıyor. Değişen dünyaya karşı tedbir almak isteyenlere karşı formülleri aynı: Sen kötüsün iyi olan benim.

Dindar ve kindar olanlar da aynı hastalık ile malul: Hınç. Tıpkı Kabil psikolojisi ile oluşturulmaya çalışılan bir atmosfer.

İnanın dün görünürde şehitlik edebiyatı yaparken iç dünyalarında “neden sayıları bu kadar az” diye hayıflanan kesimler ile bugün “korona neden bize bu kadar geç geldi, ölü sayısı neden artmıyor “diye üzülenler aynı kesimler.

Onları bir araya getiren duygu: Hınç ve kin.

Ve şayet bin sekiz yüz seksen bir çarpı ‘iki bin beş yüz TL’ kurnazı bir Mustafa Kemal tüccarı ülkemizde en çok okunan yazarlar arasında yer bulabiliyorsa, bu, “hınç”ın da en az korona kadar tehlike arz ettiğinin göstergesidir, aynı zamanda.