Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

22 Ocak 2014

Hrant'ın Gözleri

19 Ocak 2007.

Hrant Dink öldürüldü.

7 yıl oldu.

Yargıtay'ın bozma kararlarının ardından dava, 17 Eylül 2013'te İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yeniden görülmeye başlandı.

Biz, bu 7 yılda "güvercin tedirginliği" ile aramızda yaşamaya mahku00fbm edilen ve bizlerle birlikte olduğu halde canına kast edilen Hrant'ın ve onun şahsında, koruyamadığımız, kollayamadığımız nice mazlumun utancıyla, gözü yaşlı eşi ve çocukları, arkadaşları ve sevenleri ve her vicdan sahibi insanın adalet talebinin karşılığını bulması ümidi ile bekliyoruz.

Herkesin maktulü ve katili bildiği ancak sustuğu yerde, cinayet kolektiftir. Bu memleketin her ferdi içinse bu durum ağır bir vebaldir.

Adaletin tehiri, zulmün tescili anlamına geldiği gibi kanayan vicdanlarından hareketle duyarlılıklarını muhafaza etmeye çalışanların, insan olarak kalabilmenin mücadelesini verenlerin bu vebal ile yaşayabilmeleri hiçbir biçimde katlanılabilir değildir.

Bu noktada yargı kurumunun bürokratik işleyişini beklemekten çok daha fazlasını yapabilme iradesi gösterebilmeliyiz.

Sessizlik cinayetin sürekli tekrarı, vicdanın ise fasılasız katlinden başka nedir ki?

Her gün aynı sabaha uyandığımız, sokağımızı paylaştığımız, birlikte hayata dahil olduğumuz herkes için, inancı ve kimliği ne olursa olsun, onların ifade ve yaşama alanını ihlal edecek her türden baskıya, önyargıya ve sindirme girişimine karşı sesimizi yükselterek; adaleti, mahkeme kararlarından önce toplumsal ilişkiler ağının ve kişiler arası münasebetlerin her köşesine nüfuz ettirerek mümkün hale getirebilmeliyiz. Adalet ya bu sözünü ettiğimiz ağ içerisinde, bizlerin katkısı ile var olacak ya da hiçbir yerde olmayacak. Bu durum ise meselenin hukuktan ibaret olmadığını esasında etik bir temeli olduğunu ima ediyor.

Kahraman Tazeoğlu'nun sözleriyle"Allah bize sadece secde ederken degu0306il, bazen sahip çıktıgu0306ımız bir yetimin gou0308zuu0308nden, bazen de kırdıgu0306ımız bir kalbin icu0327inden bakar. Biz bazen unutsak da, farkına varamasak da o bizim hep farkımızdadır."

Ve emin olun, Allah bize Hrant'ın ve onun gibi nice kurbanın, yitip giden canın gözlerinden de bakacaktır.

Hrant'tan Roboski'ye adaletin 'şeyleşmesi'

Yargı kurumunun adaleti tesis etme kapasitesi, toplamda ortaya çıkan döküm dikkate alındığında pek de ümit vermiyorsa eğer, adalete dair kavrayış ve anlayışımız noktasında yeniden düşünmek için bizlere bundan daha uygun bir davet olamaz.

Adalet, kişiler arasında; karşılaşmalarda, etkileşimlerde ve işleyen bir diyalog sürecinde vuku bulmadığında, herhangi bir kuruma havale edilmesi ile varlık kazanabilir mi?

Adaleti, orada tam da kişiler arasındaki o aralıkta inşa edemediğimiz, var kılamadığımız için kurumların insafında arıyoruz.

Kurumların standartlaşmış prosedürleri, teknik usu00fbl ve düzenlemeleri, belki onları rasyonel kılmaya yetebilir; lakin bu onların duyarlılığına işaret etmiyor veya insanu00ee duyarlılığı dikkate alacakları anlamına gelmiyor.Dolayısıyla vicdanlar ile kararlar arasında çoğu zaman kapanmayan yarıklar oluşuyor. Modern bürokrasinin daha çok rasyonel lakin insana karşı daha çok sorumsuz hale gelmesinin tipik bir sonucu bu.

Maddi kurumlar her şeyden önce uyguladıkları kuralların devamına hizmet ederek kendi bekalarını her şeyin üstünde tutarlar. Dolayısıyla insanu00ee duyarlılık ile beka arasındaki tercihin sonucu "kaçınılmaz" olur. Bu noktada kendi kendini koruma dürtüsünün eşlik ettiği kararlar önümüze çıkar.

Roboski'de 28 Aralık 2011'de34 vatandaşımızın canına mal olan olayın "kaçınılmaz hata" olarak nitelendirilerek askeri savcılık tarafından "takipsizlik" ile nihayete erdirilmeye çalışılması, bu noktada, modern bürokrasinin kurgusu itibariyle hakikaten "kaçınılmaz" idi. Kaçınılmazlık vuku bulan olayda değil; sağır bürokrasideydi.

Bürokrasideki işitme zorluğunu ancak kişiler giderebilir.

Ses veren, kayıtsız kalmayan her girişim ve çaba bir şekilde karşılık bulacaktır.

Etki hiçbir zaman tek taraflı değildir, müdahale edilebildiğimiz kadar müdahale etme imkanımız da vardır. Zaman zaman bu durum tek taraflı tıkanabilir; lakin sürekli kılınamaz. Onun için kişi olarak her birimizin dinamik bir sürecin içinde olduğumuz unutulmamalı.

Askeri savcılığın'takipsizlik' kararının ardındanÖzgür Eğitim-Sen Genel Başkanı Yusuf Tanrıverdi'nin karara ilişkin tepkisi yukarıda sözünü ettiğimiz sağır bürokrasinin işitme zorluğunu ortadan kaldırmaya yönelikti.Yusuf Tanrıverdi kararı şöyle yorumladı:

"Askeri Mahkeme Roboski katliamı için karar verdi; çocuklarınız öldürdük, parasını da verdik. Parasıyla değil mi? Dava kapanmıştır. Adalet yerini bulana kadar bu dava kapanmayacaktır!"

Adalet yerini bulana kadar, onu yerine çağırmaya devam o zaman!

[email protected]

Twitter:twitter.com/_khora