İade-i itibar geciktirilmemeli
Millî Güvenlik Kurulunca, Devletin millî güvenliğine karşı faaliyette bulunan FETÖ gibi terör örgütlerine üyeliği, mensubiyeti, aidiyeti, iltisakı veya bunlarla irtibatı nedeniyle kamu görevinden uzaklaştırılan ya da kurum ve kuruluşları kapatılan özel ve tüzel kişilerin verilen OHAL kararına itiraz merci olan Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu, incelemelerinde sona yaklaştı.
“Kurunun yanında yaşın da yanmasını” engellemek için kurulan OHAL Komisyonu, 80’i raportör (hâkim, uzman, müfettiş) olmak üzere toplam 250 personel ile 22 Aralık 2017 yılından itibaren başlattığı çalışmalarda bugüne kadar 126 bin 300 başvurunun 110 bin 250’si hakkında karar verdi.
12 bin 680 kabul, 97 bin 570 ret kararı veren Komisyon; 60 kapatılan kuruluşun (dernek, vakıf, öğrenci yurdu, televizyon kanalı, gazete) tekrar açılması yönünde karar açıkladı. 33 aylık çalışma süresinde toplam başvuruların yüzde 87’si hakkında karar veren Komisyon’un kararları, başvuran kişilerin son çalıştığı kurumlara gönderiliyor. Bu kurumlardan kişilere tebliğ ediliyor.
Komisyon tarafından aklanan ve temize çıkan kişilerin bir an önce işe iadesi gerekiyor. FETÖcüler ne kadar tehlikeliyse adaletin eksik işletilmesi de o kadar tehlikeli. Devlet öncelikli olarak kendi varlığını korumalı. Ardından ilk koruması gereken şey ise vatandaşlarının varlığı, resmi sicilidir.
“SOSYAL KONUT”TA İMZA TARİHLERİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkldığı 100 bin Sosyal Konut Projesi kapsamında 81 ilde sırasıyla başvurular yapılmaya devam ediyor. TOKİ tarafından yürütülen projede, başvuru ve kura aşamasından sonra belirlenen talihlilerin sözleşme imzalanması gerekiyor.
Birçok ilde aylar öncesinden sözleşme aşamasına gelinmesine rağmen hâlâ imzaların atılması için takvim belirlenmedi.
Vatandaşlardan konu ile ilgili gelen soruları TOKİ Başkanlığına sordum. Kurumdan yapılan açıklamada satış takvimine bağlı bir şekilde sözleşmelerin imzalanacağı açıklaması yapıldı.
SAĞLIKTA ŞİDDET DURMUYOR
Eylül ayında Ankara Keçiören’deki bir hastanede hasta yakınlarının saldırıları sonrasında kendilerini bir odaya kapatan ve kapının önüne barikat kuran sağlık çalışanlarının görüntüleri hafızalarımızdaki tazeliğini koruyor.
Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’nın da defalarca kez vurglamasına, hatta bu konuda birçok yasal düzenleme de yapılmasına rağmen sağlıkta şiddetin önüne bir türlü geçilemiyor.
Sağlık-Sen tarafından aylık periyotta yayımlanan “Sağlıkta Şiddet Raporu”nda yine üzücü rakamlarla durum ortaya koyuldu.
Eylül ayı boyunca 191 kişinin saldırganlığı ile gerçekleşen; 6 fiili, 7 sözlü ve 10 hem fili hem de sözlü saldırıyla toplam 23 şiddet olayı meydana geldi.
Olayların 16’sı hastanelerde gerçekleşirken 3’ü Aile Sağlığı Merkezlerinde 4’ü ise saha çalışmalarında gerçekleşti. Bu saldırılar sonrasında şiddete maruz kalan 69 sağlık çalışanının 8’i hekim, 5’i 112 çalışanı, 4’ü güvenlik görevlisi, 11’i hemşire, 41’i ise çeşitli birimlerdeki sağlık çalışanları...
23 olayın 14’ünde hasta yakınları başını çekerken 9 olayda ise bizzat hastaların kendisi şiddet uyguladı.
Saldırılar sonrasında emniyet güçlerinin devreye girmesi ile adli mercilere intikal eden olaylarda, 40 kişinin ifadesi alınarak serbest bırakılırken 20 kişi tutuklandı ve 131 şahıs hakkında ise hiçbir işlem yapılmadı.
Sağlık çalışanlarının yetersiz olduğu dönemlerde şanslı olanlar saatlerce hastane köşelerinde beklerdi. Çoğu kişi hastalığı için doktor bile bulamaz, en yakın eczaneden ilaç yazdırarak sorunlarına çözüm arardı. Şimdi acil servislerin poliklinik hizmeti verdiği bir dönemde birazcık sabır göstermemek gerçekten çok üzücü.
Pek tabii sağlık çalışanlarından da haksızlık yapanlar olabilir. Böyle bir durumda şiddet yerine üst amire şikayette bulunmak yolu tercih edilmeli.
Sağlık çalışanının şiddete maruz kalması durumunda görevden el çekme hakkı var. Bu durumda gerideki tüm insanların da tedavisi yarım kalmış oluyor. Herkes için bir hak kaybına neden olan bu duruma karşı öncelikle diğer hastaların bir refleks geliştirmesi gerekiyor.
