İbrahim, Enes ve Ümmü Hamza
Seçimlerde muhalefetin en büyük vaadi muhacirlerin Suriye’ye hızlı bir şekilde gönderilmesi üzerine kurgulanmış bulunuyor. Muhacirlerin topyekûn iadesini yalnızca muhalefet bloku değil iktidar tabanı da istiyor. Memleketimizin ciddi bir yekûnu Suriyelileri istemiyor. 4-5 yaşında Türkiye’ye gelmiş, Anadolu’da doğmuş ve 10 yıldır bu coğrafyada yaşayan, dilini kavramış, eğitimini almış, buralarda büyümüş, uyum sorunu olmayan yüz binlerce Suriyeli vagonlara doldurulup sürgün edilince sorunlar çözülecek mi? Şirketler, fabrikalar kurup binlerce kişiye istihdam sağlayan Suriyeliler geri gönderilecek mi? Türkiye’de doğup büyüyen muhacirler geri gönderilecek mi? Uyum sorununu yıllar önce aşmış aileler ne olacak?
Ülkemizdeki
muhacirlerin gönderilmek istendiği bölgeler yeni nüfusları kaldırabilecek
durumda mı? Direnişin kalbi konumundaki İdlib’in merkez nüfusu savaş öncesi 150
bin civarında iken şu an 600 binden fazla insanı barındırıyor. Nüfusu dörde
katlanmış olan İdlib’te işsizlik, hayat pahalılığı, yoksulluk korkunç
boyutlarda. İdlib’in düzensiz kamplarda yaşayan genel nüfusu ise 5 milyon
kişiye dayanmış durumda. Devasa bir kitle barajda biriken sular gibi İdlib ve
civarına yığılmış halde. Bu baraj, Heyet Tahrir Şam (HTŞ) ve Türkiye’nin
kontrol noktaları sayesinde ayakta duruyor. Türkiye’de olası bir yönetim
değişikliği durumunda, tezkere yenilenmezse, İdlib civarındaki birlikler
çekilirse, barajın bentleri yıkılmış olacak. Korumasız kalacak insan selinin
sonuçlarını kim öngörebilir? Durum bu kadar vahim.
Geçtiğimiz
kışın başlarında eşini savaşta kaybetmiş 5 çocuklu Ümmü Hamza, yaşadığı
yoksulluklara katlanamayıp kendini yakmıştı. Bölgede intihara kalkışanların
5’te birini 18 yaş altı gençler oluşturuyor. Umutsuzluk, yılgınlık had safhada.
Yapılan araştırmalarda yetişkin hastaların %15’inin intihara meyilli olduğu bildiriliyor
ki, insani krizin geldiği noktanın büyüklüğü daha net anlaşılıyor. HTŞ, düzenli
ve güvenli bir yönetim oluşturmuş olsa da ekonomik sıkıntıların çözmesi mümkün
görünmüyor. İnsani kriz sadece direniş bölgelerinde değil Şam merkezli iktidarın tüm nüfuz
alanlarında da varlığını sürdürüyor. Birleşmiş
Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen, 21 Aralık 2022
tarihinde BM Güvenlik Konseyi’ne hitaben yaptığı konuşmada, “Suriye halkının
ihtiyaçları, savaşın başlangıcından bu yana en kötü seviyesine ulaştı”
ifadelerini kullandı. Türkiye’de muhalefet partileri Beşşar Esed’le anlaşıp
milyonları geri gönderme hayali kuruyor ama gidilecek her yerde insani kriz
bulunuyor.
Böylesine
sıkıntıların olduğu bölgeye geçtiğimiz ay sınır dışı edilen 17 yaşındaki
İbrahim El Samman, el-Bab’daki evinde kendini asarak intihar etti. Hemen aynı
vakitlerde Lübnan’daki kamplarda yaşayan Enes Al-Musaytif, Suriye’ye sınır dışı
edileceğini öğrenince Esed rejiminin elindeki bir bölgeye gitmektense intihar
etmeyi tercih etti. Manzaraya dışardan bakın; İdlib’in içindeki insanlar
yokluktan intihar ediyor. Suriye’ye geri gönderilen insanlar canına kıyıyor.
Ortada böyle bir durum varken geri dönüşlerin kolay olacağını kim öngörebilir?
Suriyeli bir
arkadaş grubu, İstanbul’da bir kafede muhabbet ediyorlar. Hepsi de Esed rejimi
tarafından aranan insanlar. Türkiye aniden bizi geri dönmeye zorlarsa neler
olabileceğini konuşurlarken çoğu dönmektense intihar edeceklerini beyan
ediyorlar. Bu insanların hepsi bir sonraki güne bu intihar haberleriyle
uyandılar. İnsanlar, ülkemizde geri dönmektense intihar etmeyi konuşuyorlar. Bu
hislerini paylaşan kullanıcıya yapılan yorum da önemli: “Bu kadar çok şey
yaşamış ve kelimelerin anlatamayacağı kadar çok şey görmüş mülteciler için
hiçbir psikolojik desteğin olmaması beni şaşırttı. Travmaları iyileştirmek için
dinlenebileceğiniz ve huzurlu hissedebileceğiniz bir yerde olmalısınız.”
Ölümlerle, kayıplarla, yokluklarla geçen yıllar sonrası sığınılan bir
coğrafyada faşizmle barbarlıkla ve acımasızlıkla karşılaşmaları bir o kadar
acı. Deprem sonrası Anadolu’ya savrulan depremzedelerin karşılaştıkları muamele
de farklı değil aslında. Ülkemizde genel olarak halden anlama, empati ve
merhamet zaafı giderek yok olan hasletler olsa gerek.
Geri gönderme
politikaları, seçim meydanlarında hamasete meze ediliyor ne yazık ki. Gerçekçi
politikalar üretmek şart. Ülkemizde sayıları en az 4 milyona yakın olan
Suriyelilerin büyük kısmı burada yaşama devam edecek. O nedenle gettolaşmayı
azaltacak, uyum sürecini hızlandıracak çalışmalara ağırlık verilmesi hayati
öneme sahip. Yeni intihar vakaları ve güvenlik sorunları yaşanmaması için, geri
dönecek insanların da yaşayacakları insani ve ruhsal krizler de hesap edilerek
çalışma yapılması da bir o kadar önemli. Temel mülteci hukuku ilkelerini hesap
ederek değil; insanların dönünce, kayıpları sebebiyle yaşayacakları travma ve
korkuları da dikkate alarak geri gönderme politikaları oluşturulması gerekiyor.