Dolar (USD)
32.32
Euro (EUR)
34.76
Gram Altın
2388.27
BIST 100
10255.33
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

06 May 2023

​İbrahim, Enes ve Ümmü Hamza

Seçimlerde muhalefetin en büyük vaadi muhacirlerin Suriye’ye hızlı bir şekilde gönderilmesi üzerine kurgulanmış bulunuyor. Muhacirlerin topyekûn iadesini yalnızca muhalefet bloku değil iktidar tabanı da istiyor. Memleketimizin ciddi bir yekûnu Suriyelileri istemiyor. 4-5 yaşında Türkiye’ye gelmiş, Anadolu’da doğmuş ve 10 yıldır bu coğrafyada yaşayan, dilini kavramış, eğitimini almış, buralarda büyümüş, uyum sorunu olmayan yüz binlerce Suriyeli vagonlara doldurulup sürgün edilince sorunlar çözülecek mi? Şirketler, fabrikalar kurup binlerce kişiye istihdam sağlayan Suriyeliler geri gönderilecek mi? Türkiye’de doğup büyüyen muhacirler geri gönderilecek mi? Uyum sorununu yıllar önce aşmış aileler ne olacak?

Ülkemizdeki muhacirlerin gönderilmek istendiği bölgeler yeni nüfusları kaldırabilecek durumda mı? Direnişin kalbi konumundaki İdlib’in merkez nüfusu savaş öncesi 150 bin civarında iken şu an 600 binden fazla insanı barındırıyor. Nüfusu dörde katlanmış olan İdlib’te işsizlik, hayat pahalılığı, yoksulluk korkunç boyutlarda. İdlib’in düzensiz kamplarda yaşayan genel nüfusu ise 5 milyon kişiye dayanmış durumda. Devasa bir kitle barajda biriken sular gibi İdlib ve civarına yığılmış halde. Bu baraj, Heyet Tahrir Şam (HTŞ) ve Türkiye’nin kontrol noktaları sayesinde ayakta duruyor. Türkiye’de olası bir yönetim değişikliği durumunda, tezkere yenilenmezse, İdlib civarındaki birlikler çekilirse, barajın bentleri yıkılmış olacak. Korumasız kalacak insan selinin sonuçlarını kim öngörebilir? Durum bu kadar vahim.

Geçtiğimiz kışın başlarında eşini savaşta kaybetmiş 5 çocuklu Ümmü Hamza, yaşadığı yoksulluklara katlanamayıp kendini yakmıştı. Bölgede intihara kalkışanların 5’te birini 18 yaş altı gençler oluşturuyor. Umutsuzluk, yılgınlık had safhada. Yapılan araştırmalarda yetişkin hastaların %15’inin intihara meyilli olduğu bildiriliyor ki, insani krizin geldiği noktanın büyüklüğü daha net anlaşılıyor. HTŞ, düzenli ve güvenli bir yönetim oluşturmuş olsa da ekonomik sıkıntıların çözmesi mümkün görünmüyor. İnsani kriz sadece direniş bölgelerinde değil Şam merkezli iktidarın tüm nüfuz alanlarında da varlığını sürdürüyor. Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen, 21 Aralık 2022 tarihinde BM Güvenlik Konseyi’ne hitaben yaptığı konuşmada, “Suriye halkının ihtiyaçları, savaşın başlangıcından bu yana en kötü seviyesine ulaştı” ifadelerini kullandı. Türkiye’de muhalefet partileri Beşşar Esed’le anlaşıp milyonları geri gönderme hayali kuruyor ama gidilecek her yerde insani kriz bulunuyor.

Böylesine sıkıntıların olduğu bölgeye geçtiğimiz ay sınır dışı edilen 17 yaşındaki İbrahim El Samman, el-Bab’daki evinde kendini asarak intihar etti. Hemen aynı vakitlerde Lübnan’daki kamplarda yaşayan Enes Al-Musaytif, Suriye’ye sınır dışı edileceğini öğrenince Esed rejiminin elindeki bir bölgeye gitmektense intihar etmeyi tercih etti. Manzaraya dışardan bakın; İdlib’in içindeki insanlar yokluktan intihar ediyor. Suriye’ye geri gönderilen insanlar canına kıyıyor. Ortada böyle bir durum varken geri dönüşlerin kolay olacağını kim öngörebilir?

Suriyeli bir arkadaş grubu, İstanbul’da bir kafede muhabbet ediyorlar. Hepsi de Esed rejimi tarafından aranan insanlar. Türkiye aniden bizi geri dönmeye zorlarsa neler olabileceğini konuşurlarken çoğu dönmektense intihar edeceklerini beyan ediyorlar. Bu insanların hepsi bir sonraki güne bu intihar haberleriyle uyandılar. İnsanlar, ülkemizde geri dönmektense intihar etmeyi konuşuyorlar. Bu hislerini paylaşan kullanıcıya yapılan yorum da önemli: “Bu kadar çok şey yaşamış ve kelimelerin anlatamayacağı kadar çok şey görmüş mülteciler için hiçbir psikolojik desteğin olmaması beni şaşırttı. Travmaları iyileştirmek için dinlenebileceğiniz ve huzurlu hissedebileceğiniz bir yerde olmalısınız.” Ölümlerle, kayıplarla, yokluklarla geçen yıllar sonrası sığınılan bir coğrafyada faşizmle barbarlıkla ve acımasızlıkla karşılaşmaları bir o kadar acı. Deprem sonrası Anadolu’ya savrulan depremzedelerin karşılaştıkları muamele de farklı değil aslında. Ülkemizde genel olarak halden anlama, empati ve merhamet zaafı giderek yok olan hasletler olsa gerek.

Geri gönderme politikaları, seçim meydanlarında hamasete meze ediliyor ne yazık ki. Gerçekçi politikalar üretmek şart. Ülkemizde sayıları en az 4 milyona yakın olan Suriyelilerin büyük kısmı burada yaşama devam edecek. O nedenle gettolaşmayı azaltacak, uyum sürecini hızlandıracak çalışmalara ağırlık verilmesi hayati öneme sahip. Yeni intihar vakaları ve güvenlik sorunları yaşanmaması için, geri dönecek insanların da yaşayacakları insani ve ruhsal krizler de hesap edilerek çalışma yapılması da bir o kadar önemli. Temel mülteci hukuku ilkelerini hesap ederek değil; insanların dönünce, kayıpları sebebiyle yaşayacakları travma ve korkuları da dikkate alarak geri gönderme politikaları oluşturulması gerekiyor.