Dolar (USD)
32.26
Euro (EUR)
35.01
Gram Altın
2478.31
BIST 100
10563.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

25 Ocak 2015

İçimdeki Yangın

İçimdeki Yangın (İncendies), 2010 yılı Kanada yapımı bir film. Kelimenin gerçek tercümesi "Yangın" olsa da Türkçeye "İçimdeki Yangın" olarak çevrilmiş. Film, Lübnan asıllı Kanadalı yazar, oyuncu ve yönetmen Wajdi Mouawad'ın bu isimle yazdığı tiyatro oyununa dayanmakta.

Oyunu filme dönüştüren Kanadalı yönetmen ve senarist Denis Villeneuve, oyunu ilk izlediğinde çenesine bir yumruk yemiş gibi hissettiğini söyler. Yönetmen, dört saatlik oyunda birtakım değişiklikler yaparak bunu iki saatlik başarılı bir filme dönüştürmüştür. İçimdeki Yangın, sadece film değil oyun olarak da çeşitli ülkelerde sergilenmiş, birçok ödül kazanmıştır.

Film, Kanada'dan annelerinin vasiyetini yerine getirmek için ismi belirtilmeyen bir Orta Doğu ülkesine yolculuk yapan ikiz kardeş çerçevesinde başlar. Çapraz giden kurguya flasbackler eşlik eder; merak, heyecan, gerilim duygusu tüm film boyunca sürdürülür. Her ne kadar yapıtta öykünün hangi ülkede geçtiği zikredilmese de filmle ilgilenen herkes hikayenin 1975-1990 yılları arasında devam eden yaklaşık çeyrek milyon insanın hayatını kaybetmesine, yine bu kadar insanın yaralanmasına, bir milyon insanın da topraklarını terk etmesine yol açan Lübnan iç savaşından bahsedildiğini bilir.

Ülkedeki Hıristiyan-Müslümanlar arasındaki savaşın tarafları arasında İsrail ve Suriye bulunduğunu, savaş yıllarında ülkedeki Filistinli mültecilerin, nüfusun %35'ini oluşturduğunu belirtmemiz gerekir. İç savaş sırasında birbiriyle savaşan yaklaşık yirmi fraksiyon/taraf bulunduğu bilgisi bizleri iç savaşın boyutu ve karmaşıklığı hakkında az çok fikir sahibi yapmaya yetecektir. Filmde, direkt olarak iç savaşa ait detaylar yer almasa da Hıristiyan-Müslümanlar arasında bir savaş yaşandığı anlatılır.

Filmin kahramanı Nawal Marwan üzerinden kurgulanmış öyküde iç savaşın yıkıcı etkisiyle birlikte buna zemin hazırlayan ötekileştirme duygusuna rastlamak da mümkün. Modern dünyanın yaygın ırkçılığı olarak tanımlanabilecek "ötekileştirme" iç savaş için ana malzeme olurken filme ait her karenin bizler için başka başka çağrışımlar yapması, farklı anlamlara gelmesi kaçınılmaz.

Nawal Marwan adlı bir Hıristiyan Arap kadın merkezinde oluşturulan senaryo, Orta Doğunun acıyla yoğrulmuş kaderine dair hatırlatmalarda bulunduğu gibi benzer kültlere, coğrafyalara sahip olduğumuzu görsel ve duygusal olarak bir kez daha hissettirmesi açısından da mühim.

Elbette filmi izleyen bir Oryantalistten farklı izdüşümler yaşamak, farklı mesajlara muhatap kılınmış olmak doğal. Her ne kadar çoğumuz tarafından reddi miras edilmeye çalışılsa da, Ortadoğulu kimliğimiz bu filmde bir şamar gibi suratımıza yapıştırılır. Filmde, savaşan tarafların suçlanması yahut aklanması çabasına değil savaşın, insanın içerisindeki gizil ve görülmek istenmeyen yönüne tanıklık edilir.

Dağlık, kurak topraklara nispet yaparcasına her yerde karşımıza çıkan zeytin ağaçları, acının/yorgunluğun sertleştirdiği yüzler, daracık sokakları, çaya sevdalı insanları, cesur çocukları ve dahi kadınlarıyla bize dair o kadar çok betimlenmişlik var ki ülkenin hiçbir yerine yabancı kalmamız mümkün değil.

"Bizi ele güne rezil ettin" mantığının hala doludizgin gittiği coğrafyamızdakine benzer tepkiler, dillendirmeler, bir tür töre cinayetleri bizlere inkara yeltendiğimiz Doğululuğumuzu tevil kabul etmez bir şekilde duygularımıza/vicdanlarımıza çarpıyor.

Günahın bir sır gibi kapatılmaya çalışılması çabasına kadına yüklenen edilgenlikle iç içe geçmiş erkin, zamana ayarlı verdiği rol model de bizdekine ne kadar çok benzerlik gösterir.

Doğuyu, Güneydoğuyu görmüş herkesin, ülkenin güneyinde çekilmiş bir film duygusuna kapılmasını sağlaması bir tarafa inanç, gelenek, kültün coğrafyayla bütünlüğüne gizliden gizliye gönderme de bulunur. Bu mesajları bir Avrupalının değil ancak Ortadoğulunun görebileceğini tekrar etmeye gerek olmasa da her bir sanat eserinin sunulana/muhataba göre anlam ve yankı uyandırmasına örnek gösterebiliriz.

Herhangi bir ülkede çıkacak iç savaşın yıkıcı etkileri, sonuçları konusunda hepimizin zihninde az çok bir şekil var kuşkusuz. Hele hele yanıbaşımızda devam eden Suriye iç savaşının sonuçlarıyla birinci dereceden ilgili bir ülke olarak birlik ve beraberlik duygusunu dış mihrakların oyunlarına, menfaatlerine peşkeş çekmenin saçmalığını görememiş olmak ironik/absürt kabul edilebilir.

İşte birlikteliğin, birlikte tarihe yürüme azim ve kararlılığının hiçbir dış menfaate kurban verilmeyeceğine dair hatırlatmalar yapacak olan bu filmi Carlie Hebdo saldırısı, İslamofobi, Kürt açılımı meseleleri bağlamında bir kez daha izlemenizden zararlı çıkmayacağınıza teminat vererek hepinize 'anlamlı seyirler' diyoruzu2026