İki büyük tehliye
Bu ülkenin üzerinde kara bulutların
dolaşması asla tesadüf değildir. Allah adili mutlaktır, hiç kimseye zulmetmez.
Baştan aşağıya vahşet
kokan batının batıl kanunları bu milletin başına zorla geçirildi. Bunu anladık
ki, geçmişte ne bir muhalefet ne de karşı koyacak bir güç vardı.
Peki ya şimdi?
İstanbul sözleşmesi Meclisten şimşek hızıyla geçti, hiç bir parti, hatta bir
tek milletvekili dahi muhalefet etmedi. Altı yüz milletvekilinin tamamı bu
kanuna onay verdi.
İstanbul sözleşmesinin
sonuçlarının bir facia olduğu anlaşıldı ve her ne kadar bu sözleşme yürürlükten
kaldırıldı ise de o kanunun geride bıraktığı tüm uygulamalar halen devam
ediyor.
Evet 6284 sayılı
kanunun yürürlüğe girmesiyle bir çok insanın boşanma ve mal bölüşümü sebebiyle
iktisadı hayatı alt üst oldu ve erkekleri adeta kadınların kölesi haline
getirdi.
Sonrası malum, birçok
aile darmadağın ve belki yüz binlerce erkek evine gidemez oldu. Evine metresini
alan kadınlar boy gösterdi. Bazı kızlar babalarının gözü önünde evlerine
sevgililerini getirdiler. İhanetler olunca cinayetler peş peşe geldi.
Boşanmalar sebebiyle ortada kalan o körpecik yavrular ya annesiz veya babasız kaldılar.
Aynı zamanda anne ve babalar arasındaki çekişmelerin çocukları ne hale
getirdiğini ancak Allah bilir. Boşanmalar sebebiyle için mahkemeler davaların
çokluğu sebebiyle bir yıl sonraya gün vermeye başladı. Her şey çığırından
çıktı. Mutluluk yuvası olan aile hayatı zehirlendi. Bir tek kanunun yürürlüğe
girmesi hiç yaşamadığımız felaketlerin meydana gelmesine sebebiyet verdi.
Evet 6284 sayılı kanun
yürürlükte olduğu müddetçe bu facialar hep yaşanacaktır. Bu kanunun vakit
kaybetmeden ve başka aileler perişan olmadan bir an evvel yürürlükten kaldırılması
farzı ayndır.
İslam’ın o muhteşem
aile nizamını rafa kaldırmakla aile hayatını zehirledik ve mutluluğu unuttuk.
Bir de işin ekonomik
boyutuna kısaca bir göz atalım. İslam’ın bir emri olan "haramda şifa yoktur"
emrini bir kenara bırakıp faiz sistemiyle ekonomik hayatı kurtarmaya çalıştık.
Bakınız faiz düşürüldü,
döviz yükseldi, faiz yükseldi döviz yine yükseldi, borsa yükseldi, döviz
durmadı yine yükseldi. İhracat arttı döviz yükselmeye devam etti. Çünkü güle
oynaya davet ettiğimiz o yabancı bankalar birer hançer gibi ekonomik hayatımıza
çoktan saplanmıştı.
Aslında bir
müstemlekeden farksız hale gelen bu sistem içerisinde yatırım yapanlar perişan
oldu, sermayeleri dövizin, faizin ve maliyetin artmasıyla küçüldü ve birçokları
iflas ederek perişan oldu. Ancak para ile para kazananlar hiç bir risk almadan
kazandıkça kazandı. Bankalar daha büyük servetler elde ettiler.
Saymakla bitmeyen
olumsuzluklar ve bir çok alanda adaletin adeta rayından çıkması da ortalığı
kasıp kavurdu..
Hakkı hakka teslim
etmek gerek. Silah sanayinde elde edilen büyük gelişmeler ülkenin dünyadaki
gücünü arttırdı. Karadeniz’ de doğal gaz bulundu. Çok güzel yollar, tüneller,
köprüler ve havaalanları yapıldı, Ayasofya açıldı, başörtüsü meselesi gündemden
düştü. İstanbul Taksim Meydanı’nda bir caminin yapılması kolay olmadı. Bunlar
gibi bir çok olumlu gelişmeleri elbette inkar edemeyiz.
Yukarıda arz ettiğim
olumsuzluklar düzelmediği müddetçe bu toplum asla huzura kavuşamaz ve Allah'ın
rahmeti de tecelli etmez. Çünkü hak ile batıl iç içe girmiş ve her ikisi de
aynı dükkânda birlikte satılıyor.
Peki ya çözüm; siyasilerin
bir an evvel olumsuzlukların üzerine cesaretle gitmeleridir. Faizi kaldırıp
dövizi kontrol etmek gerekir. Biz kendimizi düzeltmedikçe Allah bizi düzeltir
mi hiç? Haydi kalın sağlıcakla