Dolar (USD)
32.38
Euro (EUR)
34.67
Gram Altın
2433.76
BIST 100
10052.37
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

31 Ekim 2013

İKİ DİLVE TEK YÜREKLİ BİR ŞAİR: SEYYİT AHMET KAYA ve AŞK DİVANI

Seyyit Ahmet Kaya'nın "Aşk Divanı" isimli şiir kitabı 2013'ün Mart ayında okurlarıyla buluştu. Bu şiir kitabını diğerlerinden ayıran özellik, bir tarafının Türkçe; diğer tarafının da Kürtçe şiirlerden müteşekkil olmasıydı. Peygamber efendimizin 63 yaşında vefat etmesi nedeniyle kitap, 63 şiirden oluşuyor. Yine ilk kırk şiiri Türkçe yazan şairimiz bu şiirleri, peygamberimize 40 yaşında nübüvvetin gelmesi olayına ithaf etmiştir. Diğer 23 şiir de Kürtçedir ve bu da resul-ı ekrem efendimizin 23 yıllık bir nübüvvet çağına ithaftır.

Aşk Divanı iki dil ve tek yürekli şairimizin bu manada edebiyat severlerle buluşturduğu önemli bir eserdir. Çünkü şairimizin yüreği en yüce insan, Müslümanların rehberi, iki cihan serveri Hz. Muhammed sevdasıyla bu şiirleri kaleme almıştır.

Aşk Divanını biçimsel bir yaklaşım ve klasik bir anlayışla "mevlid" ya da "naat" karışımı bir yere oturtabiliriz. Ama şairimize göre bu Peygamber efendimize yazılmış bir mektuptur. Mektupta hikayet de vardır. Şikayet de vardır. Neden hikayet ve neden şikayet? Şairimiz insanlığın peygamber efendimizin yüce Allah'tan getirdiği kutsal mesajına sırt çevrildiğini, bu kutsal mesajın yine ve yeniden yaşanması için bir mimara ihtiyaç duyduğunu şu beytinde dile getiriyor.

Bütün hayat tepe taklak. Ona mimar gerek Yalnız ve tenha parklara sardunyalar gerek

Şairimiz Seyit Ahmet Kaya, yine mahşer gününde ümmeti olarak övündüğümüz Hz. Muhammed'in bize ulaştırdığı İslam mesajına karşı takındığımız tavır dolayısıyla peygamberimizin bizden dolayı Allah u Teala karşısında mahcubiyet hissedeceği endişesini taşımaktadır.

Sevgili! Rehberim! Teslim teslim yine teslim Ayaklarının eşiğinde yorgun gözlerim

Gerek Kürdu00ee olsun gerekse de Türku00ee olsun okuyucunun dimağında hoş bir seda bırakma becerisini göstermiştir bu şiir kitabı. Onun sade ve yalın söyleyişi bize ilk bakımdan kolay gibi görünür ama kelimenin ve terkibin arka planında bir hayal gücü ve dünya görüşü ile peygamber efendimizin de şairleri olan ilk Müslüman şairlerden, İslam dünyasına doğru genişçe bir gezintiye çıkar. Tarihimizle günümüzü bir arada sunmaya çalışır. Bu nedenle şiirlerinde bir sehl-i mümteni ilk gözümüze çarpan edebu00ee sanat olarak göze çarpıyor. Daha sonra şairimizin en çok başvurduğu sanatlarının başında telmih sanatı geliyor.

Şairimizin şiir serüveni 1980'li yılların başında Şair Mehmet Oymak'ın kuruculuğunu üstlendiği Harran Dergisi ile başlar. Ahmet Kaya'nın Oymak Hocamızın yanında başlayan şiir yolculuğu Mavera çevresi şairlerinden M. Akif İnan, Mehmet Atilla Maraş ve özellikle Cahit Zarifoğlu ile olan diyaloğu neticesinde şiirine yeni bir vizyon ve yeni bir misyon katmıştır.

Şairimizin ulusal dergilerde ilk olarak Yedi İklim dergisinde şiirlerini görüyoruz. Daha sonra şair Nurettin Durman ile olan muhabbeti onu Düş Çınarı dergisine yöneltir. Ve şiirleri bir süre burada çıkar. Düş Çınarının kapanmasıyla ve Nurettin Durman'ın da Ay Vakti dergisine yönelmesiyle Seyyit Ahmet Kaya da artık şiirlerini bu dergide yayımlar. Seyyit Ahmet Kaya iki binli yılların başında da Kurdu00ee lisanında şiirler de yazmaya başlar. Bu şiirlerini kendi dünya görüşüne yakın olan İslamu00ee bir dergi olan Nubihar'da yayınlar. Seyyit Ahmet Kaya böylece haklı olarak iki dilli tek yürekli bir şair unvanını alır. Bu süreçte şairimizin hem düşünce dünyasına hem de şiir estetiğine Sezai Karakoç ve Akif İnan'ın hatırı sayılır bir katkısı olmuştur.

Şairimiz şiir poetikasında "kavgacı bir şiiri benimsiyorum" demesi onun bir davaya adandığını ve bu dava adına da kavga ettiğinin de göstergesidir. Çünkü Sezai Karakoç ve M. Akif İnan davası uğruna sanatlarını icra eden İslam şairleridir. Aynı zamanda şairimizin Sezai Karakoç'da vuku' bulan bir fenomeni de vardır. Bilindiği gibi Sezai Karakoç bir kasaba adamıdır. Şehire kasabadan inmiştir. Karakoç'un "büyük nehirlerin kıyısından büyükşehirlerin ortasına bir tayf gibi inebilme meselesidir. Ahmet Kaya da şiirleriyle dağ havasını, doğallığı ve saf şiiri şehire taşımıştır.

Şiirleriyle taş duvarları yıkıp, demirleri söküp gelen Seyyit Ahmet Kaya, şiirini okuduğumuzda bu şairin zikredilen şairler arasında çoktan yerini aldığını söyleyebilirim. Seyyit Ahmet Kaya'nın şiirlerinde sade ve yalın bir kullanması bize fırtına öncesi sessizliği vermekle beraber onun özellikle Sebk-i Hindu00ee ekolünü takip ettiğini söyleyebiliriz.

Sebk-i Hindu00ee ekolünün en büyük temsilcileri olan Şeyh Galib'in edası ve Neşatu00ee'ninsedası Ahmet Kaya'nın üzerinde hatırı sayılır bir etki bırakmıştır. O bu şiir kanalına M. Akif İnan ve Ahmet Haşim vasıtasıyla ulaşmıştır. Yine Seyyit Ahmet Kaya'nın 90'lı yılların sonunda Klasik Kürd şairlerden Mellaye Cezire ve Ahmede Xane üzerine okumalar yapması onu iki dilli bir şair zaviyesine ulaştırır ki Kürdu00ee şiirleri de en az Türkçe şiirleri kadar etkilidir.

Çimku00eebihebu00fbnu00eaWayu00eeçem u00fb rojdimeşin Li ser ru00fbyu00eaerdu00eau2026 gelu00eamehlukatdilxweşin

"Çünkü onun varlığıyla nehirler akmakta ve güneş te dönmektedir. Yer yüzündekicümle mahlu00fbkat da onun( Hz. Muhammed) varlığıyla mutludurlar."

Seyyit Ahmet Kaya'nın imgesini hayattan almayan,kuru,karmaşık, anlaşmaz,niçin söylendiği belirsiz bir sürü nazım birikintisine karşı bir tavır alması ve bu tavrını bir kavga seviyesine taşıması onun şiirini anlamamız açısından önemlidir. O gelenekten kopmayıp modern çizgiler üzerinde şiirini geliştirme çabasındadır. Halk edebiyatından faydalandığı kadar Divan edebiyatından da faydalanmıştır. O mısralara dayalı olmaktan ziyade öykümsü bir şiir dilini tercih etmiştir. Bu, onun şiir kurgusunu bir bütün olarak kurma çabasından gelmektedir. Bu nedenle şairimiz Seyyit Ahmet Kaya, son dönemlerde Broy'un başını çektiği "Yenibütüncü Şiir" mecrasına da girmiştir.