Dolar (USD)
32.36
Euro (EUR)
34.58
Gram Altın
2396.57
BIST 100
10183.19
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

04 May 2023

İki kitap iki şair

İnsan, içinde yaşadığı şehre, topluma, topraklara yabancılaşmaya başladığı zaman iç dünyası ile dış dünyası arasında oluşan gel gitler artmaya başlar. Öyle bir zaman gelir ki, ruhunda yaşadığı duygu geçişleri dışına da sirayet etmeye başlar.

İkili ilişkiler yumağında bocalamaya başlayan insan, akıntıya kapılmış bir halde tutunacak bir dal, fırtınaya duçar olmuş gemi misali sığınacak bir liman arar. Böyle zamanlarda insanın onulmaz sanılan yarasına bazen bir türkü, bazen de bir şiirden gayrı bir derman bulmak zorlaşır. Bu dermanın mimarları olan şairleri taltif etmek toplumun boyun borcudur. Aksi takdirde mananın maddeye esir edilmeye çalışıldığı bu çağda, şairlerden artakalan boşlukları psikologlar yahut yan etkileri henüz daha tam tespit edilememiş ilaçlar dolduracaktır.

Dozunda şiir, en doğru ilaçtır. Maddeci çağın inadına ve ısrarla şiir diyerek, insanların duygularını anlamlandırmakta çaresiz kaldığı demlerde onlara yeni bir ışık yakan şairlere selam olsun. Bu hafta köşe yazımızda gönül dünyamızı aydınlatan iki şair ve kitaplarından bahsedeceğiz.

Gövdesi Hakkında Konuşan Kelebek * Zeynep Karaca

Kendi içindeki anaforları şiirin huzursuzluğuna sığınarak dışa vurmaya çalışan Zeynep Karaca, kendi iç dünyasıyla hesaplaşırcasına iç konuşmalarını dizelere dizip okuruna sunuyor. Her insan biraz yalnız, biraz keder, biraz da umut kokar. İnsanın ruhuna sinmiş bu duygular hayat rüzgârının her esişinde burnunu sızlatır ve insan herkesten gizlediği acılarıyla baş başa kalarak kendiyle konuşmaya başlar. Birileri, insanın bu haline delilik derken, biz şairlik diyoruz. Ki şiir olmasaydı, biz ne yapardık? İçimizdeki girdapları nasıl teskin ederdik? Zeynep Hanım da şiirin duldasına sığınarak hayatın yağmurlarından korunmaya çalışıyor. Diğer yandan da haylaz bir çocuk misali yaşamın yağmuruna çıkıp inadına ıslanıyor. Nihayetinde ruhundan dökülen kelimeleri de avuçlarında kurutarak şiir niyetine bize sunuyor. Ne de güzel yapıyor!

Dünyayı, sisler içinde ve hiç yola çıkmamaktan ve oturup vakit kaybından kaybetmekse kendi yaşamının içine dönerek nefes alıp vermeye devam etmeyi yeğliyor şairimiz. Bunun adına galibiyet denilemese de en azından kaybetmiş de olmuyor. Yaşamanın insanı kandırdığını ‘ölü doğmak’ olarak tanımlasa da umut ederek içe dönmeyi şiirin açtığı yolda yürüyerek imliyor okuruna.

Ketebe Yayınlarından çıkan ve 32 şiir ve 52 sayfadan oluşan kitabın sonundaki “Bir bebek önce hangi heceyi söyler” dizesini okuduğunuzda Zeynep Karaca’nın söyleyeceklerinin burada bitmediğini, bu kitabın bir bakıma ‘Gövdesi Hakkında Konuşan Kelebek’in tırtıl döneminde söyledikleri olduğunu anlıyorsunuz.

Zeynep Karaca’nın iç sesinin resmini bulacağınız Gövdesi Hakkında Konuşan Kelebek kitabını günün yoğunluğundan uzakta, gecenin yarısına yakın bir zamanda okumanızı tavsiye ederim. Zeynep Hanım’ın dizeleriyle noktayı koyalım.

“Hâlbuki insan nedir / İki toprak arasında devinen su / Bir de şu: / En beyaz giydiği gün dünyaya ait olmayan”

Beklerken Söylenen * Zeynep Yıldırım

Bazen okuduğunuz şiirleri içselleştirmek ve sizdeki karşılığını bulmak için farklı zamanlarda okumanız gerekebilir. Şairle aynı ruh haline denk geldiğiniz zaman işte o vakit şiir bütün gizeminden sıyrılarak kendisini size tanış eder. Zeynep Yıldırım’ın bazı şiirlerinde bu derinliği görmek için de farklı zamanlarda okumanız gerekebilir. “Dünyayı sessize aldım / Sesini açtığımda müziğin / Evet kimseler yok şimdi / / / Otobüsler niçin sürekli / Uzun yolculuklara çıkıyor?”

Hayatın içinden kavramlarla şiiri sadeleştirerek imleyen Şair, iç sohbet tadında okuyucuya sesleniyor. Şiiri anlamlandırmaktan öte hayatın gayesi olarak görerek yaşama biçimi kılıyor dizelerinde.

Sevgili Şair; “Tanrım! Üzgünüm / Provası yapılmamış bir aşk büyüttüm / İçinde çarmıhını taşırmış insan” dizelerinde de görüldüğü üzere pişmanlıklarla dolu olduğunu ve üzgünlüğünün nedeninin insanlara güvenmek olduğunu ince bir sitemle veriyor okuruna. Ki şair sadece şiir yazan kişi değildir. Aynı zamanda toplumun her türlü duygu ve düşüncesine tercüman olan kişidir. Nihayetinde herkes kendi çarmıhının hamalıdır.

İçinden geçenleri içinden geldiği gibi yazan Şair, şiiri gereksiz laf kalabalığından arındırarak olması gerektiği kadar kelimeyle almıştır. His dünyasını şiirleştirirken bir taraftan da şahit olduğu olayları tahlil ederek tasvirini yaparak okuruna sunuyor. Şiirin sesini daha iyi duyabilmek için dünyayı sessize almak gerektiğini de satır aralarına gizlerken kalp gözüyle görmenin azmini göstermeye çalışıyor.

Zeynep Yıldırım’ın kalemine sağlık olsun diyor ve 44 şiir ve 63 sayfadan oluşan ve Çıra Edebiyat Yayınlarından çıkan Beklerken Söylenen’in arka kapağındaki şiire kulak verelim: “İnce parmaklı kızların / Birikmiş mektupları okunur belki bir gün / Diyerek ilikledim sayfalarımı / Gökyüzüne çakılmış uçurtmalara / dalgın tarihine bildiklerimin / / Yeni bir gün dökülmeden sokağa / Ezberini bozmaya gidiyorum kentlerin”