Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

08 Şubat 2024

İkinci döneme başlarken...

Eğitim bilimciler eğitimi bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla kasıtlı ve istendik davranış değişikliği meydana getirme süreci olarak tanımlar. Her ne kadar eğitim istendik yönde davranış değişikliği olarak tarif edilse de aynı zamanda bireyin kendini keşfetme sürecidir. Öğrencilerimizin kendini keşfetme yolculuğunda onların en önemli rehberleri öğretmenleridir. Ebeveynler ise bu süreçte hem öğrencinin hem de öğretmenlerin en büyük destekçileridir. Bu yüzden eğitim öğretim faaliyeti, için üç sacayağı üzerine kuruludur denir. Bu sacayaklarından biri eksik kalırsa ortaya konacak eylem de kadük olacaktır. Bu sacayakları okul, öğretmen ve velidir. Bu sac üzerine ham olarak konan birey pişer. Geleceğe sağlam ve olgun adımlarla yürür.

Okullara iş kapısı olarak bakmak yerine öncelikle kendi geleceklerinin mimarları sonra da toplumun inşasında sorumluluk alacak mühendislerin yetiştirildiği yer olarak bakmak gerekir. Geleceğini geçmişten aldığı değerlerle kurgulayamayan topluluklar yarını bugünden kaybetmeye mahkûmdur. Günü kurtarma kaygısından kurtularak geleceğin mimarlarını yetiştirmek zorundayız. Bu, bir tercih değil zorunluluktur.

Eğitim ve öğretim sürecinde öğrencilerimizin başarısı ile birbirlerini önemseyen ve birbirlerine değer veren bireyler olması da önemlidir. İnsanın bireysel sorumluluklarının yanında toplumsal sorumluluklarını da önemsemek asıldır. Bu anlamda toplumsal birlikteliğimizin oluşturulma sürecinin başlangıç noktası okullarımızdır.

Çocuklarımız, toplumun öğretmenlere emanetleridir. Öğretmenlik bir meslekten öte gönül işidir. Halk ozanımız rahmetli Neşet Ertaş'ın “Aşk ile çalışan yorulmaz.” dediği gibi hangi işi yaparsak yapalım aşk ve sevgi ile yapmalıyız. Bir kalbe dokunmanın yüce bir erdem olduğu bilinciyle bizlere emanet edilen gönüllere girmenin ve onlara hayat yolculuğunda en doğru rehberliği yapabilmenin yollarını aramalıyız. Aksi takdirde yarından şikâyet ederken aslında bugünkü bizden davacı olmuş olacağız. Şikâyet, aciz insanların, çözüm ise kendini gerçekleştirmiş insanların işidir.

***

Öğretimin olmazsa olmazlarından biridir sınavlar. Sürecin değerlendirme aşamasıdır. Sınavlar öğretilen konularda eksik kalan yerlerin tespiti için yapılan bir uygulamadır. Maalesef, zaman içerisinde sınavlar sorun tespitinden ziyade sorunun asıl kaynağı haline gelmeye başladı. Bireylerde eksik kalan yanların tespiti için kullanılması gereken yöntem, şimdilerde bireyler arasındaki farkı ölçerek en iyisinin kazanmasına dönük olmaya başladı. İyiyi tespit etme fikri her ne kadar kulağa hoş geliyor olsa da bunun yanında kötünün de deşifre olma olasılığı yadsınamaz. Ayrıca arz talep dengesi arasındaki uçurum ne kadar derinse ölçmenin de o kadar acımasız olması gerektiği gerçeğini göz ardı edemeyiz. Arz talep dengesi açısından meseleye bakıldığında sınırlı sayıdaki kontenjana sınırsız sayıda başvuru yapılırsa birileri kazanırken birileri de kaybetmiş olacaktır. Kazananların mutluluğuna ortak olurken kaybedenlerin hüznünü ıskaladığımız zaman toplum olarak kaybetmiş olacağız. Böyle bir süreçte bireylerin birbirine sevgi ile yaklaşması mümkün olmayacaktır. Bilakis birbirine düşman bir nesil ortaya çıkacaktır. Arkadaşının başarısından rahatsız olan bireylere sınavların rolü ile ilgili gerekli bilgilendirmeler yapılması elzemdir. Aksi takdirde bir tarafı yaparken diğer tarafı yıkmış olacağız.

Sınavların kuşatıcı etkisini bir tarafa bırakarak eğitimin bireyin mesleğe hazırlama özelliğinin yanında toplumun bir ferdi olduğu konusu ile ilgili didaktik bir takım eylemler ortaya koymak zorunluluktur. Olaya bu açıdan bakıldığı zaman öğrencilerimize vereceğimiz ödevler günü, onların girecekleri sınavlar yarını, ancak onlara kazandırılacak erdemli davranışlar ise geleceği kurtaracaktır. Hepinizin malumu olan Çin atasözünü bir kez daha hatırlayalım. “Planınız bir yıl içinse pirinç ekin, on yıl içinse ağaç dikin, yüz yıl için ise insan eğitin.”

En kalıcı eğitim etkinliği ise kitap okumaktır. Kitap okuma eylemi boş zamanların doldurulması etkinliğinden kurtarılıp yeme, içme gibi hayatın temel ihtiyaçlarından biri olarak kabul edilmelidir. Geleceğin karanlıklarını bugünün kitapları ile aydınlatabilirsiniz. Okumak, geleceğe yapılacak en güzel yatırımdır.

Okumanın insanî sorumluluk olmasının yanında dini bir emir olduğunu da unutmadan eğitim öğretim döneminin eğitimin tüm paydaşlarına hayırlı olmasını diliyorum.