Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

11 Eylül 2019

İmam-Hatipler ve tarihin sonu

Soğuk Savaş sona ererken ABD’li siyaset bilimci Francis Fukuyama 1989’da bir makale yayımladı. Makalesinde ileri sürdüğü tez ‘tarihin sonu’ tezi olarak adlandırıldı. Fukuyama cüretkâr sayılacak bir biçimde şunu söylüyordu: Soğuk Savaş sona eriyor. İnsanlığın ideolojik evriminin mükemmele ulaşmış noktası olan Batı’nın ekonomik ve siyasal düzeni yani kapitalizm ve demokrasi kesin olarak galip geldi ve Hegelci anlamda tarih sona erdi. Temel çatışma bitti ve dünyayı artık Batı liberalizmi yönetecek.

Ne var ki bu tezin Fukuyama’nın temennisi olduğunu görmek için dünya çok beklemeyecekti. Dünyada çatışmalar sona ermediği gibi derin katmanlarda gömülü olanlar da yüzeye çıktı. Nitekim Batı’nın zaferini ilan eden Fukuyama da bir süre sonra tezini revize etmek için kalemini oynatmak zorunda kaldı. Neticede tarihin sonu tezi acul bir zafer ilanı olarak kaldı.

Belki duygusal nedenlerle belki ideolojik saiklerle insanlar zaman zaman tarihin sonu tezlerine bel bağlayabiliyorlar. Gerçeği eğip bükerek elde edilen çarpıtılmış görüntüyü hakikat, nihai ve ebedi son olarak görmek rahatlatıcıdır muhakkak. Ne var ki bu geçici bir rahatlama olacaktır.

Konu eğitim olduğunda biz bunu sık deneyimliyoruz.

Türkiye’de eğitim ile ilgili olarak muhafazakâr ve laik kesimin birtakım kabulleri var. Farklı kelimeler ile ifade etseler de aynı mantık kurallarına iman ettikleri için çoğunlukla birbirinin zıddı gibi duran ikiz varsayımlar üretiyorlar.

Eğitim hakkında konuşan ve eğitim alanında hizmet veren teşekküllerin etkinlikleri öğretici veriler içeriyor. 16. İmam Hatipliler Kurultayı bu açıdan analiz edilmeyi hak ediyor bence.

16. İmam Hatipliler Kurultayı bu yıl Malatya’da bizzat Cumhurbaşkanı ve Milli Eğitim Bakanının katılımıyla gerçekleşmiş. Her yıl bir tema seçilerek gerçekleştirilen kurultayın bu yılki teması “ehliyet” ve “liyakat” olmuş. Beş maddelik sonuç bildirgesi özetle ehliyet ve liyakat önemlidir, diyor.

İmam Hatipliler Kurultay’ını düzenleyen ÖNDER ‘in bu temayı belirlerken ne tür bir sorun tespitinden hareket ettiğini bilmiyoruz? Ehliyet ve liyakat hususunda ülkemizde sorun mu var mesela? Varsa nerede var? Niye var? Müsebbipleri belli mi?

Bu arada kurultay merkezinde ÖNDER Genel Başkanı Kamber Çal Bey bir gazeteye mülakat vermiş. ÖNDER Genel Başkanının mülakatını dikkate aldığımızda şu çıkarımları yapabiliyoruz.

1) “İmam Hatip Liselerinin hiçbir sorunu yok”: ÖNDER Genel Başkanı bu başlık altında ifade edilmeye değer tek husus olarak İmam Hatip Liselerine yönelik önyargıyı işaret ediyor. “Maalesef bir kara propagandadan kurtulamıyoruz.” Sözleriyle bu durumu dile getiriyor.

2) “İmam Hatip Liseleri kemale ermiş bir modeldir”: Kamber Çal’ın ifadesiyle İmam Hatip Liseleri şu an Türkiye’nin bir ihraç ürünü haline gelmişler. Kemal Bey, “Biz, aslında şu an 22 ayrı ülkede 54 okula bu ihracı yapmış durumdayız. 10 yıldır Türkiye’deki bu eğitim anlayışını dünya Müslümanları modelliyor”, diyor.

3) “ÖNDER devletten destek istiyor”: Muhabirin; Sizce kültürel bir gelişim için devlet nasıl bir strateji uygulamalı?, sorusuna ÖNDER Genel Başkanı şöyle cevap vermiş:

“Bizim kanaatimiz şu; devlet özellikle sivil toplum kuruluşlarını desteklemeli. Yeteneği olan, bir konuda kendini geliştirebilecek gençleri keşfedip bunların üzerine yatırım yapmalı. Tekdüze bir kültür anlayışından hiçbir şey elde edemeyiz.”

Birincisi; İmam Hatip Liselerinin sorunu olarak sadece bu okullara yönelik kara propagandayı görmek başka da bir sorun tespitinde bulunmamak son derece sorunlu. İmam Hatip okulları mevcut eğitim sisteminin bir bileşeni. Sistemin kendisi baştan aşağıya sorunluyken onun sorundan münezzeh bir bileşenin olacağını düşünmek gayri kabil. Daha önce de ifade ettiğim gibi mevcut sistem içerisinde kurtarılmış bir ada yok.

İkincisi; İmam Hatip modelinin bir ihraç ürünü olması ile kıvanç duymak ayrı. Tek bir modelle iktifa etmek, buna rıza göstermek bunu neredeyse tarihin sonu olarak görmek ayrı. 81 milyonluk bir ülke olarak neden daha çok modelleme içine giremiyoruz? Yoksa bir engel mi var? Varsa bu engeller neler?

Üçüncüsü; Tekdüze bir kültür anlayışından hiçbir şey elde edemeyiz, diyen ÖNDER Genel Başkanı devletten STK’lara destek olmasını isterken bu desteğin ortaya çıkaracağı maliyet hakkında belli ki bir endişe taşımıyor. Devlet – kültür ilişkisi kültür, fikir sahasını tek düze hale getirmez mi? Desteklenen STK’lar devletin ideolojik aygıtı haline gelmez mi? Bu durumda gerçekten STK olarak anılmayı hak ederler mi?

Son olarak bir İmam Hatipli olarak ÖNDER’e bir öneride bulunmak istiyorum: 2020’de gerçekleştireceğiniz 17. İmam Hatipliler Kurultayı’nın temasını “devlet ve eğitim” olarak belirlemelisiniz.