Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

27 Ekim 2019

İmân, En Büyük Nimettir!..

İman, insanın yaratılma sebebidir. Yani insan, Allahü Teâlâya inanmak, dinini öğrenmek ve bu bilgilere uygun olarak yaşamak için yaratılmıştır. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Ben, cinleri ve insanları ancak ve ancak Bana kulluk etsinler diye yarattım!..” (Zariyat 56) Şayet insan, bu yaradılış gayesine uygun hareket ederse; âhirette ebedî saadete nâil olacak ve cennete girecektir. Aksi takdirde -maazallah- cehenneme atılacak, ebedî şekavet ve bedbahtlığa maruz kalacaktır. Bu bakımdan iman; insan için ebedî saadeti kazanma vesilesi ve cennete girme anahtarıdır. İmansız olarak cennete girilemez. Bu cihetle insanın iman etmesi, imanının gereğini yapması ve bu imanını son nefesine kadar muhafaza etmesi; dünyadan da, dünyanın içindeki herşeyden de daha değerlidir.

Çevremizde -gördüğümüz ve göremediğimiz, bildiğimiz ve bilemediğimiz- nice nice mahlukat vardır. Yeryüzünde çeşit çeşit insanlar, irili ufaklı pek çok hayvan, renk renk çiçek, bitki ve ağaçlar görüyoruz. Gökyüzünde de ay, güneş ve sayısız yıldızlar yer alır. Bütün bunları ve bunların yaratılışındaki eşsiz sanat ve dengeyi gözümüzün önüne getirip düşünürsek, bunların asla kendiliğinden var olmadıklarını, bunları yoktan var eden kaadir-i mutlak bir yaratıcının olduğunu hemen anlarız.

Kâinatta hiçbir şey kendiliğinden var olmuş değildir. Her şeyi yaratan bir yaratıcı vardır. Gözlerimizle O’nu görmesek de, evrenin bu eşsiz düzen ve ahengi bize O’nun varlığını ve birliğini apaçık göstermektedir. İşte bütün kâinatı ve her şeyi yaratan bu yaratıcı “Allah”tır. Allahü Teâlâ’ya inanmak imanın temeli, iman da dinin temelidir.

Allah’a inanmak ve O’na ibadet etmek olgusu, insanın yaradılışında yani doğasında bulunan beşerî bir ihtiyaçtır. Allahü Teâlâ, insanın fıtratına, yani doğasına iman etme ihtiyacını koymuştur. Bu sebeple, sahih bir imana sahip olmayan insan, manen huzursuzdur. Âyet-i kerimede buyuruldu ki: “Allah, kimi hidayete erdirmek isterse; onun kalbini İslam'a açar. Kimi de saptırmak isterse; onu da göğe doğru yükseliyormuş gibi kalbini daraltır, sıkar.” (Enam 125)

İşte Allahü Teâlâ’nın varlığının ve birliğinin delillerinden biri de bu inanma ihtiyacıdır. Çünkü Allah’ı inkâra yeltenenler bile, başları sıkıştığı zaman otomatik olarak Allah’a yönelmek ve O’ndan yardım dilemek zorunda kalırlar. Bununla ilgili olarak Kur’ân-ı Kerimde şöyle buyurulmaktadır: “Gemiye bindikleri zaman (batma korkusundan) ihlasla Allah’a yalvarırlar, fakat kendilerini karaya çıkarıp kurtardığımızda, hemen şirk koşarlar.” (Ankebût 65)

Allahü Teâlâ’ya iman; O’nun varlığına, birliğine, bütün kemal sıfatlarıyla muttasıf, bütün noksan sıfatlardan da münezzeh olduğuna inanmaktır. Allahü Teâlâ’nın yüce Zatını kavramamız ise, mümkün değildir. Çünkü, insanın aklı ve duyguları, kayıtlı ve sınırlıdır. İnsan düşünürken ve tefekkür ederken, bu kayıtlar altında hareket eder ve kendisini bu kayıtlardan kurtaramaz. İnsan, birşeyi anlamaya çalıştığı zaman, önce kendi nefsine kıyas eder. Şayet orada birşey bulamazsa, diğer varlıklara kıyas eder. Orada da bir şey bulamazsa, olabilecek şeylere kıyas eder. Yani insanın anlama ve kıyas etme gücü, mahlukatla sınırlıdır. Herşeyi mahlukat kıstas ve ölçüleri içinde muhakeme eder. Allahü Teâlâ ise, yaratandır, mahlukata yani yaratılanlara benzemesi asla düşünülemez.

Bunun içindir ki insan zihni, zaman ve mekândan münezzeh olan Allahü Teâlâ’nın yüce Zatını idrak edemez. Allahü Teâlâ’nın Zatı ile alakalı insanın aklına ve zihnine her ne geliyorsa, Allah celle celalüh ondan münezzeh ve uzaktır. Fakat Allah’ın eserlerine bakıp O’nun varlığını ve birliğini anlamak mümkündür.

Yumurta içindeki bir civcivin, yumurtanın dışındaki âlemi idrak etmesi elbette düşünülemez. İnsan da, şu muazzam kâinatı ve kâinatın içindeki bütün âlemleri yoktan var eden Allahü Teâlâ’nın Zatını tanıma bakımından, yumurtanın içindeki civcivden farksızdır. Dolayısıyla insanın, Allahü Teâlâ’nın Zatını kavrayabilmesi mümkün değildir. İnsan, sadece vahiyle gelen ve Peygamberimiz aleyhisselam tarafından bildirilen Allahü Teâlâ’nın isim ve sıfatlarını öğrenip kavrayabilir. Zaten insandan istenen de budur. (Devamı haftaya)