İnfodemi şimdi de aşı haberleriyle gündemde…
Facebook, olası fiziksel zararı önlemek için COVID-19
aşıları hakkındaki yanlış iddiaları kaldırmaya başlayacağını söyledi.
Şirket, Birleşik Krallık'ta kullanım için onaylanan ilk aşının
duyurulmasının ardından Facebook ve Instagram platformlarında yanıltıcı ve
yanlış bilgileri yasaklama planlarını hızlandırdığını söylüyor. Hâlihazırda
çürütülmüş, izin verilmeyecek iddialar arasında aşı içerikleri, güvenlik, etkinlik ve yan etkiler hakkındaki
yanlışlar var. Ayrıca, koronavirüs
aşılarının hastaları kontrol etmek veya izlemek için bir mikroçip içereceğine
dair uzun süredir devam eden komplo teorisi de yasaklanacak. Facebook, sahte
haberlere ve yanlış iddialara yönelik düzensiz bir yaklaşım olarak görülen içerikler
yüzünden ateş altında kaldı ve salgınla ilgili yanıltıcı içerik,
platformlarında hala yaygın olarak mevcut. Facebook, Ekim ayında, insanları aşı yapmaktan
caydıran reklamları yasakladı.
Facebook'un duyurusu büyük ölçüde memnuniyetle karşılanırken, şirketin verdiği
sözleri yerine getiremeyeceğine dair endişeler de mevcut..
Cezai yaptırımlar uygulanabilir mi?
Dijital Nefretle Mücadele Merkezi'nin
CEO'su İmran Ahmed yaptığı sosyal
paylaşım ağlarının politika değiştirmesi gerektiğini belirtti. Ahmed,
hükümetleri zararlı çevrimiçi içeriği düzenleme planlarını hızlandırmaya
çağırdı ve "Bu politikaların
uygulanmasını sağlamak için, hayatları riske atan zararlı materyalleri ortadan
kaldırma görevlerini ihlal edenlere cezai yaptırımlar da dahil olmak üzere,
mümkün olan en kısa sürede katı düzenlemeler getirilmelidir” dedi.
Birleşik Krallık hükümeti, tam da bu amaçla bir Çevrimiçi Zarar Yasası tasarısı planlıyordu, ancak bu yasa ciddi
eleştirilere sahne oldu. Sosyal medya, koronavirüs aşıları hakkındaki komplo teorileriyle
çalkalanıyor ve haberler çıktığında yeniden gündeme geliyor. Bu komplolar, meşru endişelerden uzak dünyalar
olup, mikroçipleme, soykırım ve DNA değişimine dair yanlış iddiaları da
kapsayabiliyor. Koronavirüs aşısı hakkındaki komplo anlatıları o kadar yaygın
hale geldi ki, genellikle aşılama karşıtı ve sahte bilim çevrelerinde bu durum
açıkça görülüyor.
COVID-19
kriziyle yüzleşmek, tüm dünyada izole edici bir deneyim oldu. Ancak, acımızdan, kendi
başına ölümcül olan başka bir salgın türü geliyor: Yanlış bilginin viral bir
şekilde yayılması.
İnfodemiyle
mücadele etmemiz şart!
İlk olarak Dünya Sağlık Örgütü
(WHO) Genel Direktörü Tedros Adhanom tarafından Şubat ortalarında icat
edilen infodemi kavramı, COVID-19 hakkındaki yanlış bilgilerin yayılmasını ve
dezenformasyonu içerir.
Keio
Üniversitesi Medya ve Yönetişim Enstitüsü'nde profesör olan Dr. Rajib Shaw, "sahte
haberler genellikle toplumda gerginlik, güvensizlik yaratır ve yetkililerin
müdahale çabalarını engeller" diyor. Sahte haberlerin tehlikeleri,
özellikle 2016 ABD başkanlık seçimleri ve 'Brexit' referandumunun ardından
geniş çapta kabul edilmiş, bu haberler COVID-19 ile birlikte zirve yapmıştır.
Kamu ve özel sektörün infodemiyle mücadele çabaları, krizin kendisi
kadar emsalsiz olsa da, akademisyenler,
hala önümüzde duran birçok engeli hızlı bir şekilde gösterdiler.
Münster
Üniversitesi'nde 'Sayısallaştırılmış Bir
Dünyada Güven ve İletişim' üzerine çalışan bir akademisyen olan Isabelle Freiling, Nisan ayında yayınladığı
Bilim ve Teknoloji Sorunları isimli makalesinde,
politikacıların, gazetecilerin, bilim adamlarının ve diğer iletişimcilerin
üstesinden gelmesi gereken önemli iletişim zorluklarını vurguluyor. Çalışmada
sürekli gelişen bir durumda, doğruluk ve gerçeklere odaklanarak yanlış
bilgilere karşı koyma çabalarının önemi vurgulanıyor.