Dolar (USD)
32.52
Euro (EUR)
34.81
Gram Altın
2431.21
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


İnşai İslam Düşüncesi

Post/modern küresel dünyada yaşanan ekonomik ve toplumsal krizler dünya ölçeğinde derinleşmeye devam etmektedir. Bu krizler bir yandan kitlelerin yoksullaşmasını ve borçlanmasını getirirken, diğer yandan toplumsal yaşam da anksiyete durumunu neredeyse normalleştirmiş görünmektedir.

Modern dünya ile ilk karşılaşmasından itibaren Müslüman toplumların bir sarsıntı içine girdiği gerçektir. Esasen bir boyutuyla tarih felsefesi de yapan İbn Haldun “yenilen milletler yenenleri taklit ederler” derken, bize o dönemde Osmanlı başta olmak üzere Müslüman toplumların ilk tavrını da açıklamış olmaktadır.

Daha önce üstünlüğü sebebiyle Batı’yı ciddiye almayan Osmanlı, toprak kaybetmesinin ve işlerin yolunda gitmeyişinin ardından Batı’ya yüzünü dönmek zorunda kalmıştır. Bugüne kadar Batı ile bir şekilde devam eden temasın farklı safhalarından bahsetmek mümkündür ki, bunu da tarih felsefesi bağlamında kaydedebiliriz. Hayranlık, öykünme, taklit, fikir, teori ve kavram transferi.

Bu minvalde şu gözlemimi bir not olarak iliştirmek gerekir. Türkiye’nin 1980’li yıllardan itibaren düşünce dünyasındaki devinimlerini gözlemlediğimizde, 1980’li ve 1990’lı yıllarda islam düşüncesi adına Müslümanlarda varolan kendine güvenin bugün zayıfladığını söylememiz mümkündür. Aslında aradan geçen zaman dilimi, Avrupa ve hatta dünya ile artan etkileşimlerden sonra bunun tam tersi olması beklenebilirdi.

Şimdi yaşadığımız çevreden başlayarak dünya ölçeğinde yaşanan kriz karşısında Batı düşüncesi ve yaşam tarzının daha çok onaylandığı gibi bir düşünce bende egemen bulunuyor. Elbette bugün üretim ve egemenlik bakımından, Batı düşüncesinin tüm dünyada hala etkin olduğu gerçeğini reddetmiyorum. Fakat bu, Batı düşüncesinin dünya ölçeğinde yaşanan krizleri çözebileceği anlamına gelmiyor. Zaten sorun da buradan kaynaklanmaktadır.

Fakat tüm bu yaşananlar karşısında gerek krizi aşma, gerekse kendisi olarak düşünce üretme açısından yaklaşılsın, İslam düşüncesin çağdaş inşasının yeni bir safha olarak ciddiye alınması gereken bir devinimin konusu olmalıdır. Burada “düşünce” üretiminin siyasi, ekonomik, toplumsal güçlerin gölgesinden uzak bir şekilde eleştirel olarak yapılması gerektiğine dikkat çekilmelidir.

Aslında açık ve örtük biçimde “kendisine dönmenin” zarureti, geleceğe doğru projeksiyonda düşüncenin merkezinde olması gerektiği dile getirilmektedir. Kendisi kalarak düşünce üretiminde bugün için ihtiyacımız olan şeylerden ilki, artık farklı bilimsel disiplinlerde kendi kavramlarımızı oluşturmak, yeniden tanımlamak ve içeriklendirmek olmalıdır.

Elbette “insan” olması hasebiyle farklı kültürlerdeki kavramsal çerçevelerin ortaklaşa kullanımları olabilir. Ancak bir toplumu diğerinden ayıran nitelik, sorunlar karşısında buldukları çözümlerdir. Bu da kültürel farklılıklarla bağlantılıdır. Dolayısıyla toplumların refleksleri, kültürel çerçeveleri kendilerine özel teorileri, kavramları gerektirmektedir. Müslüman toplumlar tarihten gelen derinliklerde varolan teori ve kavramları yeniden ortaya çıkarma ve içeriklendirme ile kendisine doğru yerden bakabilme işlemini gerçekleştirecektir.

Bugün müslüman toplumları bekleyen temel görev islam düşüncesinin bu çerçevede yeniden inşa edilmesidir. Burada “inşa” kavramını özellikle kullanıyorum. Zira inşa için birkaç işlemin birlikte yapılması gerekmektedir. Birincisi, geleneksel müktesebattan kopmamak için geleneğin eleştirel bir tavırla ele alınmasıdır. Çünkü İslam düşüncesi bir geleneğe yaslanmak durumundadır. İkincisi, Batı düşüncesinin müktesebatı yine eleştirel bir tavırla değerlendirilmelidir. Çünkü Batı düşüncesinin değerlendirmeden İslam düşüncesi inşa edilemez. Üçüncüsü ise, çağdaş sorunlarımızı listeledikten sonra elde edilen müktesebat bugünkü şartlar içinde sorunların çözümü için analiz edilecek ve öneriler sunulacaktır.