Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

21 Ocak 2020

İnsan denen muazzama

İnsan o kadar özel bir şekille yaratılmış ki, öyle özel bir fıtrata büründürülmüş ki akıl akla hayrete diyor. Küçük kâinata benzetilen insan âdete varlığın tüm evrelerinden payelenmiş gibi. Bedenen başka, ruhen başka, aklen bambaşka ve kalben bir bambaşkadır insan, hele duygu boyutunun sınırsız evrelerini bilim henüz keşfe başlayamamış bile. Psikoloji ilmi, insanı tanımlamak ya da anlamak için henüz elif banın başında. ‘‘İnsan denen meçhul’’ tabiri, tam anlamıyla yerine oturmuş bir tabirdir. Hem her şey gibi; ama aslında hiçbir şey sanki. Dağların yüklenemeyeceği emaneti küçücük bünyesiyle yüklenen insan aslında nelere muhatap olmamış ki. En ufak meselede fırtınaları koparabilen insan, on yıl içinde milyonlarca insanın alenen ölümüne, sadece bir hafta içerisinde tam tamına bir milyarın üzerinde hayvanın diri diri yanmasına adeta refleks bile gösteremeyebiliyor...

Tabir yerindeyse insan meçhuldür; lakin yaratanın muhatabı olabilecek kadar da ‘bilinen’, yaratanın murat yüklediği koca bir mana aslında, dedik ya aslında koca bir hiç; ama hakikatte koskoca bir varlık ve anlam. İnsan. Bir tek insanın gayretiyle milyarlarca insanın hayatına dokunabilecek kadar muazzam ve yine bir tek bombayla milyonlarca insanın hayatını karartabilecek kadar esrarengiz bir varlık insan. Merhametiyle, kalbe dokunan, iki kelamla Hasan son günlerde adeta ülkenin tamamında girmedik kalp, etkilemedik insan bırakmazken, diğer yanda Ümmü Gülsüm ‘‘bazen yetinmek gerekir’’ derken nasıl da kasıp kavurdu doyumsuz benliklerimizi, obur iştahlarımızı. Bir tek söz bile insanı nasıl frenleyebiliyor, kendinin dışında her yerde olan insanı nasıl kendine getirebilmeye yetiyor. Hasan da insan, Ümmü Gülsüm de insan; amma aracının arkasına köpekleri bağlayıp yara bere içinde onları sürükleyen de sözüm ona insan.

İnsan, muazzam melekelerle donatılmasına rağmen kendinden bihaber bir şekilde sanki bir hiçmiş gibi yaşarken asıl neyi kaybettiğinin farkında değil. Kendini fark etse insan, kendine eğilse, ruhuna yönelse, kalbine meyletse sonsuzluğun hazinelerinin kendinde mevcut olduğunu, yaratanın onu nasıl donattığını fark etmesi zor değil aslında.

‘‘İki günü bir olan ziyandadır’’ parolasından yol alıp bu ilhamı kendimize rota edinsek, sürekli gelişmeye değişmeye okumaya anlamaya kavrama paylaşmaya özetle gayret etmeye gayret etsek aklın sınırlarını zorlayabilecek içsel bir tatmin yaşamaya yakın dururuz. Aklın sınırlarının zorlandığı yerde kalbin hudutsuz boyutlarında adeta âlem değiştirircesine, adeta billur bir âlemden lezzet alırcasına keyfiyete ulaşırız; amma bir keşfetse insan kendini…

İnsan. Seni kelimelerin izahında tarif edemeyiz. Seni tabirlerin ifşasında keşfedemeyiz. Seni mananın esrarında, seni hissiyatın deryasında, seni ancak gönlün ulaşabileceği dermanlarda bulabiliriz. Seni ancak tefekkür bilinciyle okuyabilir ve tanıyabiliriz. ‘‘Akletmez, düşünmez misiniz’’ diye buyurulurken aslında asıl tam da insanın kendinden başlayıp, kâinatı ve kâinat mülkünün malikine ulaşmayı gaye edinmemiz önerilir… İnsan… İnsan denen meçhul… İnsan… İnsan denen muazzama… Hem koca bir hiç hem de aslında her şey… İnsan…