Dolar (USD)
32.39
Euro (EUR)
34.74
Gram Altın
2399.98
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

05 Aralık 2016

İnsan, Kadın, Hak

Tarih boyunca insanlığın en büyük problemi hak alanında olmuştur. Azınlıktaki bazı grupların, çoğunluğun haklarını elinden alması ve ihlal etmesi, insan hakları ihlalleri dediğimiz derin sorun alanının oluşmasına neden olmuştur. İnsanlık, insan hakları kavramsallaştırması, kurumsallaştırması ve felsefesiyle, haklarını bütüncül bir anlayış içinde ifade etmeye ve korumaya çalışmaktadır. İnsan haklarının ayrılmaz bir parçası kadın hakları konusu bu bağlamda sürekli olarak gündemde tutulmayı gerektirmektedir.

Kadının hak, onur ve özgürlük açısından tam bir insan olduğu ve bunun tartışılmaz olduğu gerçeğini evrensel bir insani bilince dönüştürme konusunda yetersiz kaldığımız görülmektedir. Kadının haklarını herkes tanıdığını ifade ederken, bu hakları tanımanın gereklerini yerine getirme konusunda ise büyük bir eksiklik, hatta ihmal ve ihlal olduğu görülmektedir. Erkekler, çoğu zaman kadının hak sahibi bir varlık olduğu gerçeğini unutmakta veya ihmal etmektedirler. Erkeklerin, kadın haklarını unutmayan ve ihmal etmeyen sağlıklı bir hukuk bilinciyle donanmaları gerekmektedir.

Otoriter ve totaliter ideolojiler, çoğu zaman kadını sömürmekte, nesneleştirmekte ve kadınlığın içini boşaltmaktadırlar. Ülkemizde resmi ideoloji, kendisini kadın üzerinden topluma dayatmaya kalkmıştır. Tek tipleştirme projesini resmi ideoloji, yıllarca kadın kılık-kıyafeti ve cinselliği üzerinden uygulamıştır. Resmi ideolojinin kadın konusunda yarattığı sorun ve sıkıntı alanlarının toplumsal ve kültürel hayatımızdaki tahripkar etkileri devam etmektedir. Eski rejimin kadın anlayışıyla, Türkiye'nin yoluna devam etmesi mümkün değildir. Hukuk, özgürlük ve çoğulculuk ekseninde yeni bir kadın hakları bilincinin ve pratiğinin oluşturulmasına ihtiyaç vardır.

Evlilik, kadın-erkek arasında insani bir yuva oluşturmak için oluşturulan en sağlıklı insani ilişki biçimlerinden biridir. Ancak ülkemizdeki çocuk gelinler ve erken yaş evlilikleri ciddi bir insani ve sosyal sorun durumundadır. Kadının çocukluğunu yaşama hakkı vardır. Çocukluğunu yaşamadan gelenek ve göreneklerin baskısıyla evlendirilen kız çocuklarının hayatları karartılmaktadır. Kızlarımızın çocuk olma hakları ihlal edilmemelidir.

Aile içi şiddet bugün bütün insan ilişkilerimizi zehirlemektedir. Kadına karşı kabadayılık ve maçoluk yapmayı erkek olmanın asli unsuru olarak gören yıkıcı bir zihin dünyasıyla kuşatılmış durumdayız. Kadına karşı şiddetin ve kabadayılığın, tacizin ve tecavüzün, bizi sadece insanlığımızdan çıkaran Şeytani bir yozlaşma ve çürüme olduğunu kavramaya ihtiyaç vardır.

Kadının giyimini, dışarı çıkışını, gülüşünü, konuşmasını, kısacası kadının bütün yaşam alanlarını ve davranışlarını sorun eden bir anlayışın yansımalarıyla her gün karşılaşmaktayız. Gelenek, toplum ve kültür adına kadının hayatına müdahale etmeyi ve onu şekillendirmeyi kendimizin doğal hakkı sayabilmekteyiz. Kadına müdahale etmeyi, bu konuda konuşmayı ve kural koymayı kendisine hak gören çarpık zihniyetten arınmalıyız. Kadına müdahale etme saplantısı yerine, kadına müdahale etmemeyi ve onu olduğu gibi kabul etmeyi esas alan daha olgun bir bakış açısına ihtiyacımız vardır.

Kadını hak sahibi insan olarak görme bilinci her şeyden önce kadının hayatın her alanında katılımını esas almaktadır. Çalışma hayatında, bilimde, sanatta, felsefede, medyada, akademide, eğitimde, ticarette, diplomaside, siyasette, güvenlikte, kısacası bütün insani alanlarda kadın, aklıyla, üretkenliğiyle, çabasıyla var olmalıdır. Kadının eğitim-öğretim hakkından yoksun bırakılmaması, çalışma imkanlarının daraltılmaması, ayrımcılığa uğramaması ve çalışması karşılığında hak ettiği gelirden mahrum edilmemesi, kadının insani ve sosyal gelişimi açısından hayati düzeyde öneme sahip konulardır.

Modern dönemde en çok yıpratılan olguların başında annelik gelmektedir. Anneliğin kadının üstünde bir yük olduğu ve kadının özgürleşmesi için annelik yükünden kurtulması şeklindeki çarpık bir yaklaşım sürekli olarak tek yol olarak dayatılmaktadır. Kadın ve anneliğin birbirinden kopartılması ve kadının anneliğe düşman hale getirilmesi, insanlık için büyük bir faciadır. İnsanlık, her zamankinden daha fazla anne ve kadın arasındaki doğal ilişkiyi kurmaya, keşfetmeye ve güçlendirmeye ihtiyaç duymaktadır. Kadının annelik hakkı, ondan kopartılmayacak bir insan hakkıdır. Anneliği dışlayan bir kadın hakları söylemi insanın, hakkın ve kadının içini birlikte boşaltmaktadır.

Kadının hak sahibi varlık olarak tanınması ve güçlenmesi, insanlığımızı güçlendirecektir. Kadın hakları, kadına aklını kullanma ve hep ufkun ötesine geçme imkanı vermektedir. Aklını kullanan ve ufkunu genişleten kadın, bağımlılığın, konformizmin ve köleliğin en büyük panzehiri durumundadır. Aklını kullanan kadın, aynı zamanda bir şehvet ve haz objesine indirgemenin yolunu da kapatmaktadır. Düşünen, üreten, merhamet eden, çalışan, konuşan, yazan, okuyan, tartışan ve yapan kadının haz aracına indirgenmesi mümkün değildir. İnsanlığımızın aydınlığa çıkması için kadının, kadın haklarının, kadın kişiliğinin, kadın aklının ve kadın düşüncesinin ve kadın çalışmasının güçlendirilmesi gerekmektedir. Kadın, hakları sayesinde köleliğin ve nesneleştirmenin karanlığından çıktıkça, insanlığımız aydınlanacak ve güçlenecektir.