Dolar (USD)
32.36
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2391.50
BIST 100
10170.57
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

06 Nisan 2023

​İnsanın kendisiyle mücadelesi

Mübarek Ramazan ayı, nefsi terbiye ve ruhu temize çekme ayıdır. On bir ayın sonunda bir aylık arınma ayı olan Ramazan, nefsimizi terbiye etmek ve kendimize çekidüzen vermek adına bir fırsattır. Yaşadıklarımızı muhasebe edip iman ve adalet terazisinde tartmak adına bu ayı nimet bilmeli, yapmış olduğumuz kötülükleri, işlemiş olduğumuz günahları tövbe libasına sarılarak temize çekmek ve bağışlanmak için Tevvab olan Yüce Yaradan’a sığınmalıyız. İşte o zaman Ramazanın manevi ruhuna uygun bir şekilde nefsimizin arınması anlamında bir şeyler yapmaya başlamış oluruz.

Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennem azabından kurtuluş olan ve mağfiret zamanlarına eriştiğimiz mübarek Ramazan ayında, bağışlanmayı ümit ediyorsak evvela nefsimizi terbiye ile işe koyulmalıyız. Nefsi terbiye etmeye de nasuh bir tövbe ile başlamak gerekir. Aynı günahı tekrar işlememek adına samimiyet ve ihlaslı bir şekilde yapılacak nasuh tövbe için de geçmişimizi ve günahlarımızı tefekkür ederek, gelecek adına samimi bir duruş ile Yaradan’a sığınmak gerekir. İşte o zaman da Rabbimizin günahlarımızı örtmesi ve bizleri bağışlayarak cennetine dâhil etmesi murad edilir. Ki bunun böyle olacağını da Rabbimiz, Tahrim Suresinin 8. Ayetinde bizlere şu şekilde bildiriyor:

“Ey iman edenler! Allah’a içtenlikle tövbe edin. Umulur ki, Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların nurları önlerinden ve sağlarından aydınlatır, gider. ‘Ey Rabbimiz! Nurumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü senin her şeye hakkıyla gücün yeter’ derler.”

Tövbe, nefsi terbiye etmek adına yapılabilecek ilk eylemdir. Güzel amellerin başlangıcı geçmişine pişmanlık duymakla başlar. Bu pişmanlık ile geçmişe sünger çekerek yeni ve tertemiz bir sayfa açarak duruşumuzu samimi kılalım.

Tövbe, nefsi arındırma, fıtrata dönme eylemleri samimi bir duruş kazanırsa başarıya ulaşmış olur. Samimiyet de bireyin kendi iç dünyasında kendi iradesi ile ortaya koyacağı bir duruştur.

Bütün savaşları kazanmış olsak bile, kendimizle olan savaşı kaybetmişsek gerçek muzaffer olamayız. Hakiki zaferler kendinle olan mücadelelerin üstesinden gelmekle başlar. Bu anlamda Peygamber Efendimizin “Gerçek pehlivan, güreşte rakibini yenen değil, öfkelendiği zaman nefsine hâkim olabilen kimsedir.” (Buhârî,102; Müslim, 108) hadisi durumu ne güzel özetlemiş.

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (SAV), İslam ordusunun en kalabalık haliyle Bizans ordusuna karşı yaptığı Tebük Seferinden dönerken ashabına şöyle buyurmuştu:

“’Küçük cihattan büyük cihada dönüyoruz.’ Ashaptan bazıları: ‘Ya Resulullah! Büyük cihad nedir?’ diye sorunca: ‘Nefisle mücadeledir.’”

Biz, bugün maalesef büyük cihadı (cihad-ı ekber) kaybettik. Nizam-ı âlem ülküsüyle yola çıkarken arkamızda bıraktığımız büyük cihadda yenildik. Tüm dünyayı kurtaralım ve kazanalım, iddiasıyla yola koyulduk, lakin kendimizle olan mücadelede mağlup olduk.

Yeniden muzaffer olmak istiyorsak evvela bugün kaybettiğimiz yerden mücadeleye başlamalıyız. Başkalarını eleştirip, kendi dışımızdaki yanlışlara aslan kesilmek yerine, kendi kapımızın önünü süpürmeye başlayarak işe koyulmalıyız. İşte o vakit kaybettiğimiz yerden kazanmaya başlayabiliriz. Ki yüksek kaleler dahi yıkıldığı yerden başlar onarılmaya.

Sen nefsinle olan savaşını kazanırsan, Yüce Allah, seni Hz. Ali yapar ve Hayber’in kalesinin kapısını sana açtırır.

Bugün nefsi terbiye adına fıtrata dönerken, yıkıldığımız yerden onarılmaya ve dirilmeye mecburuz. Hz. Yusuf Peygamberin (AS) dediği gibi “… Ben nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü Rabbimin merhamet edip koruduğu kimseler dışında, nefis insana sürekli kötülüğü emreder.” (Yusuf Suresi, 53. Ayet) diyoruz ve nefsimizi temize çıkarmak yerine nefsimizi temizlemeye gayret etmek gerekir.

Bedir, Uhud, Hendek, Mute savaşlarını kazandıran, Mekke’yi ve Hayber’i fetheden ruh, önce kendi nefsini yenenlerin ruhuydu. Dün Çanakkale’yi geçilmez kılan ruh da buydu.

Kendiyle olan savaşı kazananlar, büyük zaferlerin mimarı oldular. O ruhlar, önce kendi nefsiyle olan mücadeleyi kazandı.

Bugün de sıra bizde, muzaffer olmak istiyorsak, kendi nefsimizle olan büyük cihadı (cihad-ı ekber) kazanarak yola koyulmalıyız.

Rabbimize, mübarek Ramazan ayının içinde bulunduğumuz mağfiret günlerinde Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed’in (SAV) yaptığı dua ile sığınıyoruz

“(Yâ Rab!) Beni göz açıp kapayıncaya kadar bile olsa nefsime bırakma!..” Âmin