Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


İnsanlar zarardadır

Vaktaki Allah c.c. asra yemin olsun ki insanlar zarardadır dedi. Ne yapacağını şaşırdı insanoğlu. Büyük bir telaş ile hemen sorularının ilkini soruverdiler sanki:

Neden insanlar zarardadır?

Allah c.c. hikmetiyle şöyle cevap verdi:

Evvela insanlar sadece ömürlerinin değil bütün varlığın son devrini yaşıyorlar. Bunu anlamadılar. Varlık aleminin son misafiridirler. Bir türlü bunu fark edemediler. Bu nedenle hep zarar ettiler.

Ardından insanların büyük bir kısmı nimetlerime karşı iman etmiyorlar. Onun için zarardadırlar. Bazıları iman ediyorlar ancak imanın gereğini yerine getirmiyorlar onun için zarardadırlar. Sonra bazıları da hem iman ediyorlar hem salih amel işliyor görünüyorlar ancak bunu bir Hakk olarak ilan etmiyorlar. Onun için zarardadırlar. Geriye kalan az bir kısmı da hem iman ediyor hem salih amel işliyor hem de hakkı tavsiye ediyor gibi görünüyorlar ancak ömürlerinin ikindi vakti olan zevaline kadar bu samimiyetlerinde sabırla devam etmiyorlar. Onun için zarardalar.

İnsanların iman eden kısmından bu defa sanki büyük bir afv ve ümitle ikinci soru geldi:

Zararda olmayanlar yok mudur?

Allah c.c. hazretleri rahmet, hikmet ve mağfiretle şöyle cevap verdi:

Asra yemin ediyorum ki bütün bu sıkıntılı zamana karşı insan bana iman ederse onu zarar ve ziyanda bırakmam dedi. İnsan sevindi. Ümitsizliği kayboldu. Ancak bu cevabın bir devamının da olduğunu anlamıştı. Biraz gücünü topladı. Allah'ın rahmetinden yüz buldu ve Allah'ın bildiği aynı zamanda sormamızı istediği soruyu tereddüt etmeden soruverdi:

Ey Rabbim iman etmek tek başına ziyandan kurtulmak için yeterli mi?

Allah c.c. bu imanların salih amele dönüştürülmesini istedi. Amelsiz imanın zarar ve ziyandan kurtulmaya tek başına yetmeyeceğini söyledi. Emeksiz ücret almak dünya hayatındaki hikmete zıttı. Uygulaması olmayan kanunların hükmü neredeyse geçersiz olan bir dünyada hikmetin sırrı bozulacaktı. Allah'ın rahmetini ve adaletini bu tarz hikmetsiz uygulamalar gölgede bırakacaktı. Bu nedenle imansız amel kurtuluş sebebi olamayacaktı. İnsan bu ilahi sedaya da sevindi. Lakin sorularına devam etmeliydi. Biraz daha ümitlenmişti. Neredeyse kurtuluşun çaresinin kapıları aralanmıştı. İnsan da bundan cesaret almıştı. Toparlandı ve Rabbine müteveccih oldu. Aklındaki diğer soruyu da sordu. Ama mahcup da olacağını biliyordu. Çünkü Rabbinin cevabının tamamen onun hayrına olacağına iman ediyordu. Ama soramadan duramıyordu.

İman etmek ve salih amel işlemek bu helaketten kurtulmaya yeterli mi?

Allah c.c. hazretleri ey kulum madem iman ettin ve salih amel işledin. O zaman bu samimiyetini bir ömür boyu iman ve salih amel olan hakkı tavsiye ve tebliğ etmekle devam et dedi. Bununla kurtuluş kapısını epeyce aralarsın belki. Cevherin böylece ortaya çıkabilir. Rahmetim ve hikmetim bu dünyada dahi yarin olabilir. Sen imanını amelinle tezyin et. Bu samimiyetinin bir Hakk olduğunu da bütün aleme ilan et. Bu ilanında bir çok sıkıntıyla karşılaşacaksın. Ama beni hep yanında bulacaksın. İnsan bu cevaba çok sevindi. Bütün korkuları gitti bedenine huzur geldi. Her defasında sorularıyla muhatap alınıyordu. Rabbinin yanındaki kıymetini anlıyordu. Artık heyecanından ne yapacağını bilmiyordu. Fakat hala soracak sorularının da olduğunu unutmuyordu. Bir anda toparlandı. Huzur u kalple bir soru daha dilinin ucuna geliverdi. Hicap etti. Sormayacağım dedi. Lakin bu belki de sorulması gereken en elzem sual idi. Çünkü beşerin en büyük meselesi cehennemden kurtulmaktı. Ziyandan halas olmaktı. Yoksa kar elde etmek ve cennete gitmek değildi. Başını kaldırmadan ve aklını da bulandırmadan gönülden sorusunu döktü kelimelere.

Ey rahmeti nihayetsiz Rabbim. İman etsem, salih amel işlesem ve bunları bir Hakk olarak tavsiye etsem bu zarardan kurtulabilir miyim?

Allah c.c. hazretleri kulunun bu sualini de büyük bir rahmet ve hikmet kapısıyla cevapladı. Eğer sen iman eder, bu imanı salih amelle süsler, bu ikisini hakk olarak tavsiye eder ve ömrünün sonuna kadar da bunlara sabırla devam edersen zarar ve ziyandan kurtulursun.

İnsan bu müjdelere çok sevindi. Bir müddet kendine gelemedi. Sermest olmuş ve yüreği huzurla dolmuştu. Artık keyfe keder bir durum kalmamış ve her tarafa neşe saçar olmuştu. Duruşu güven telkin ediyordu. Susması tefekkür ve konuşması hikmetle mezcolmuştu. Artık Rabbinin rahmeti ve hikmetiyle beraber adaleti de yari olmuştu. Bu heyecanlı tefekkürden bir de teşekküre geçmek ve naz makamında bir soru daha tevcih etmek istedi Rabbine insan. Edebini takındı. Kemerbeste-i ubudiyet ederek gönlündeki soruyu büyük bir sessizlik içindeki bir huzurla soramadan edemedi.

Rahmeti her daim yarim olan Rabbim. Ben bunları nasıl sürekli yapabilirim?

Bu defa da Asr suresinin son ayetindeki can simidi gibi hayat kurtaran ve su gibi hayat olup her şeyin menşeinde olan sabır imdadına yetişti. Beni iyi tanı dedi. Eğer sen imanında bir ömür boyu sabretsen kurtulursun. Ve eğer sen amalinde bir ömür boyu sabretsen kurtulursun. Ve yine eğer sen bu iman ve salih ameli hakk bilip onda da bir ömür boyu sabretsen kurtulursun. İnsan çok ferahladı ve kurtuluşunun çare kapısını tamamen araladı sanki. Ama son olarak şöyle mırıldanmadan yapamadı.

İnsanlar, alimler hatta ilmiyle amel edenler ve hakkı tavsiye edenler helak olup mahvoluyorlar. Ben nasıl bundan kurtulabilirim?

Asr suresindeki sabır yine insanın imdadına yetişti ve şöyle dedi: İmanında sadece Allah'ın rızası olsun. Amelin sadece Allah için ve onun rızası için olsun. Bu iki hakkı tebliğ ve temsildeki ömür boyu teşhirciliğin sabırla sadece ve sadece onun rızası için olsun.

Sabır insanın tekrar sormasına mahal bırakmadan dedi ki: Sen beni sonda görsen de ben Asr suresinin her yerindeyim. Ve bütün suallerine cevap vermekteyim:

Amelinde Rızayı ilahi olmalı ve ömrün bu sabırla hitam bulmalı.