Dolar (USD)
32.41
Euro (EUR)
34.72
Gram Altın
2433.19
BIST 100
10082.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

17 Ağustos 2015

İnsanlığa karşı büyük bir suç: Rabia katliamı

3 Temmuz 2013 Tarihi, Mısır'ın, Ortadoğu'nun, İslam ülkelerinin ve dünyanın tarihinde kara bir lekedir. Arap Dünyasında ilk defa demokratik seçimler sonucunda Muhammed Mursi, devlet başkanı olarak seçildi. Devlet başkanlığına seçilişinin üstünden bir yıl bile geçmeden Mısır'ın demokratik seçimle seçilmiş Cumhurbaşkanı Mursi, ordu tarafından yapılan darbeyle görevinden uzaklaştırıldı, tutuklandı ve hakkında idam kararı verildi. Darbe yoluyla demokratik olarak seçilmiş bir Cumhurbaşkanı'ın devrilmesi ve hakkında idam kararı verilmesi, dünya demokrasi ve insan hakları tarihine kara bir leke olarak geçmiştir.

Mısır halkı, kendileri tarafından seçilen ilk devlet başkanının darbeyle devrilmesini protesto etmek için Rabia ve Nahda meydanlarında büyük gösteriler düzenlediler ve oturma eylemleri terip ettiler.Darbeciler, halkın tepkisinden ve gösterilerinden büyük rahatsızlık duydular. Toplumsal tepkiler ve protestolar, darbecilerin yönetimlerinin hiçbir demokratik meşruiyetinin olmadığını bütün dünyaya gösteriyordu. Darbeciler, Rabia ve Nahda meydanlarında toplanan insanları dağıtmak için büyük bir katliam planı yaptılar. 14 Ağustos 2013 Tarihinde darbecilerin kontrolündeki silahlı güçler, halkın üzerine hedef gözeterek ateş açtılar, yüzlerce insanı öldürdüler, yüzlercesini yaraladılar. Rabia katliamı, darbecilerin barışçıl bir protestoya bile tahammül edemediğini, gösteri ve toplantı yapma hakkını hiçe saydıklarını kanıtlıyordu. Daha doğrusu Mısır halkının demokratik tercihlerinin ve insan haklarının, darbeciler için hiçbir anlamı yoktu.

Meydanın değişik noktalarına yerleştirilen keskin nişancılar, insanlara ateş ettiler. Yaralıların hastaneye götürülmesine engel olundu ve yaralı insanlar orada infaz edildiler. Ambulanslara ve hastane binalarına saldırılar yapıldı. Darbecilerin Rabia'da sergilediği vahşet, Uluslararası İnsan Hakları Örgütü tarafından günümüzün en korkunç kitlesel katliamlardan biri olarak nitelendirildi ve yapılan katliamın insanlığa karşı bir suç oluşturduğu ifade edildi.

Darbeciler, insanlığa karşı işlemiş oldukları büyük katliam suçunu örtmek için İhvan'ı terörizmle ve radikalizmle suçladılar.İhvan'ın halkı kışkırttığını ve şiddete yönelttiğini, darbecilerin dinci terrorist olarak nitelendirdikleri İhvan üyelerine müdahalede bulunulduğu yalanını bütün dünyaya söylediler. Darbeciler, katliam suçlarını gizlemek için morglardaki ölü insanları bile yaktılar. Darbecilerin rakamlarına göre 600 kişi öldürülmüştü. Ama gerçek bunun üzerindedir.Sivil kaynaklar üç bine yakın insanın hayatını kaybettiğini söylerken, İnsan Hakları Örgütü, katledilen insan saysının binin üzerinde olduğunu kaydetmektedir. On saat içinde yüzlerce insanın öldürülmesi ve binlerce insanın yaralanması, Mısır darbecilerinin vahşiliklerinde sınır olmadığını göstermektedir.

Rabia katliamı, Arjantin askeri cuntası tarafından yapılan Fatima katliamı (1976) ve İngiltere'nin Kuzey İrlanda'da yaptığı Kanlı Pazar (1972) katliamlarıyla karşılaştırılamayacak kadar ağırdır.Mısır darbecileri, Rabia katliamıyla Mürsi yanlılarını tam olarak sindirmek, İhvan'ı tasfiye etmek ve darbe yönetiminin karşısında hiçbir muhalif güç bırakmamayı amaçlıyorlardı. Başka bir ifade ile Mısır darbe yönetimi, halka karşı katliam yapmayı sistematik politika biçimine dönüştürmüştür. Dünyanın gözü önünde halkına karşı katliamlar yapan ve insanlığa karşı suçlar işleyen darbecilerin uluslararası mahkemelerde yargılanmaları ve cezalandırılmalaı gerekmektedir.

Darbeci Sisi ve çetesi için demokratik yönetim, hukuk ve insan haklarının hiçbir anlamı bulunmamaktadır. Mısır'da her gün yüzlerce insanın yaşam hakkı dahil bütün insan hakları ihlal edilmektedir. İnsan Hakları raporlarında kaydedilen ihlaller, darbecilerin umurunda bile değildir. Darbeci çete, elinde bulundurduğu ordu ve polisle, tam bir terör sistemini Mısır'da kurmuş bulunmaktadır. Darbecilerin terör sistemi altında binlerce insanın hayatını yitirdiği, insanların kaybettirildiği ve tutuklandığı ifade edilmektedir. Darbeci çete, bütün Mısır'ı büyük bir toplama kampına ve hapishaneye dönüştürmüştür.

Rabia ve Nahda katliamları Sisi ve çetesinin oluşturduğu darbe mekaniğinin siyasi projeleridir. Sisi, katliamcı ve imhacı politikalarını gizlemek için Yeni Süveyş Kanalı gibi bir projeyle dünyada meşruiyet bulmaya çalışmaktadır. Terörle mücadelenin en büyük sosyal projesi olduğu yalanını dünyanın önünde tekrarlayan Sisi, Yeni Süveyş Kanalını kendi çetesinin en büyük kalkınma projesi olduğunu iddia etmektedir. Hukuk ve yargıyı gereksiz bulup ortadan kaldıran Sisi ve çetesi, Mısır'a ve insanlığa katliam, baskı ve sefaletten başka bir şey armağan etmemiştir. İnsanlık, Sisi ve çetesini Yeni Süveyş kanalıyla değil, Rabia ve Nahda katliamlarından dolayı kıyamete kadar lanetleyecektir.

Mısır tecrübesi, darbeciler, onların destekçileri Körfez diktatörlükleri ve Batılı güçler için darbenin demokrasiden, kurşunun oydan, eşkiyalığın hukuktan, şiddetin barıştan üstün tutulduğunu göstermektedir. Şiddeti ve silahı tek politika ve yönetim aracı haline getiren Sisi ve çetesi, insanlığa karşı işledikleri suçlardan dolayı yargılanmalı ve hesap vermelidirler. Tarihte birçok katliam ve soykırım yapan kişi ve güçler, yaptıkları suçların ve kötülüklerin unutulacağını ve hiçbir zaman hesap vermeyeceklerini farzettiler. İnsanlık, Rabia katiamını unutmamalı, unutturmamalı ve ısrarla Sisi ve çetesinin insanlığa karşı suç işlemekten dolayı yargılanmasını talep etmelidir.