Dolar (USD)
32.28
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2398.14
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

22 Ağustos 2017

İnziva

Modern çağın insanı ne kadar da meşgul! Her yere, her işe koşuyoruz. Yoğunuz. Doluyuz.

Kalabalıklarla akıp gidiyor hayat. Kendimizi atıyoruz şehrin orta yerine. Kendimizi unutuyoruz böylece. Gün doğumuyla yeni umutlar doğmuyor artık. Yarına uyanmamak ister gibi bir halin içindeyiz. İşe, sokağa, alışverişe her yere bir koşuşturmanın içinde yetişmeye çalışıyoruz. İhmallerle dolu hayat bizi bir yerlere götürüyor. Hep götürüyor, geri getirmiyor.

Ey insan, nereden geldin, vazifen nedir, nereye böyle? Bu sorularla muhatap olmaktan kaçar olduk. Dünyanın tatlı yüzüne kanar olduk. Biraz çekilsek nasıl olur? Biraz, sığ limanlarda dinlensek. Dinlesek içimizi kemiren sesleri.

Öyle bir hengamenin içinde kaldı ki ruhumuz. Unutuyoruz. Evet, bir ruh taşıdığımızı unutuyoruz. İhmal ediyoruz ruhumuzu. Hep bedenimizle yaşıyoruz. Maddu00ee şeyler. Gözümüzün gördüğü, dilimizin tattığı, dokunduğumuz şeyler. Zahiru00ee dünyadan ibaret değil ki hayatımız. Ne yazık ki biz iyice aldandık sanırım.

Yalnızlık, çile, tecrit ve tefekküre ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. İnsan her yere yetişmemeli. Bir şeyler de sensiz olsun. Bunu bir dene. Görünme. Duymasınlar, görmesinler, özleniyor musun, bunu bekle.

İnsan sosyal varlıkmış. Evet, doğrudur ama insan, önce insandır! Dağların, taşların yüklenmekten kaçtığı yükü omuzlayan insan! Bazen gerçek vazifemizi unutuyor muyuz? Çok oluyoruz, çok! Yeter, diyebilmeliyiz. Saldırdıkça saldırıyoruz dünyanın üzerine. Dünya da muzdarip bu durumdan. Dünya kaçıyor, biz kovalıyoruz. Evet, halimiz hiç iyi görünmüyor. Bunu kim mi, dedi? Anlatayım:

Geçenler mezarlığa uğradım. Selam, kelam derken başladık hasbihale. Biraz kırılmışlar bana. "Unuttun bizi, unuttun!" dediler. Haklılar, bir şey de diyemedim. Dedem, dayım, halam, ninem, amcam, birçok akraba ve konu komşu oradaydı. Oturduk. Halimi iyi görmediler. Kendine gel, dediler.

Hele ninem, çok sessizdi. Yalan dünyada iken yanına uğradığımda o hoşsohbet kadın, bağıra çağıra konuşan ve neşesinden bir şey kaybetmeyen ninem, bir sessizlik, bir sessizlik! Şaşırdım! Nasılsın, demeye fırsat vermeden o konuştu.

Bak oğul; iyisin, güzelsin, çalışkansın ama dünyayı yakalamaya çalışıyorsun. Bak, bizler de dünyanın peşinden gittik, aldı bizi buraya getirdi. Doymayan gözümüze iki kürek toprak atılınca, bu muymuş dedik. Sonumuz bu işte, toprak! Bir şey diyemedim, iyi mi!

Yan mezardan ve aşağıdan bağıranlar oldu. Hatun yengem de oradaydı. Geçenler, birisinin rüyasında benden biraz dertlenmiş, beni ziyaret etmiyor, diye. Geldim Hatun yenge, dedim. Gelmiyor diyorsun ama bir sor ki niye? Anlattım.

Tatil, seyahat, alışveriş, yazılar, kitaplar, konferanslar, programlar, okul, iş güç, yeme içme, hastane, postahane, banka, borç dert, evin tadilatı, tamiratı, düğünler, nişanlar, siyaset, ticaret, atamalar, ekonomi, altın, dolar, borsau2026

"Bitmez! Dur hele, bunlar her zaman vardı. Her şeyi saydın ama bir şeyi unuttun. Kendinden o kadar uzaklaşmışsın ki ne ara kendine geleceksin?" dedi. Zınk durdu beynim!

"İnzivaya çekil, ölmeden evvel öl!" dedi aşağı mezardan dedem. "Ölüm gelip çatmadan, nefsanu00ee duyguları terk etmek suretiyle bir nevi ölünüz." hadisini hatırlattı.

Sahi ya, nedir ki derdimiz? Ne oluyor bize böyle? Az bir dur insan, ölüm var yahu! Önce "ben"i öldürelim. İnzivaya çekilelim. İçimizdeki aşırılıkları öldürelim.

Mevlana der ki:

"Ey dost, aşıkların hayatı ölmektedir. Gönül vermeyince, sen gönül bulamazsın."

Şimdi "ben"i öldürüp, "sen" oldum diyene kadar inzivada olma vakti.