Dolar (USD)
32.28
Euro (EUR)
34.67
Gram Altın
2396.70
BIST 100
10247.75
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

06 Kasım 2018

İran’a yaptırımlarda ikinci etap ve Türkiye’nin başına çorap!..

Bugün dağınık bir yazı olacak, bütünlüğü kaybedebilir, kafanızı ütüleyebilirim.

On yılda bir, varsın böyle olsun…

Bu sefer de parçaları bir araya getirmek size kalsın; her şeyi bu kardeşinizden, ağabeyinizden beklemeyiniz lütfen.

Efendim, malumlarınız olduğu üzere…

ABD yönetimi, İran yaptırımlarının enerji, finans ve lojistik sektörlerini kapsayan ikinci bölümünü de uygulamaya koydu!...

Türkiye “geçici muafiyet” kapsamında, yani bize biraz “vakit” tanınmış oluyor; “kendini ayarla” süresi!..

Ne var ki, bütün yollar aynı yere çıkar bu düzende, bir yerlere ambargo kondu mu bu sizi de etkiler, hele sizin için tarihi, stratejik ve hayati önemi olan bir “komşu” ülkeyse muhatabı.

Bir de, “finans ve enerji” ayakları olunca, sizi derinden etkilememesi mümkün olmaz.

Gittikçe düşen “traktör satışlarınıza” kadar her yanınızı etkiler, kaçınılmaz olarak.

Malûm, “finans kuruluşları” yani kabaca “faiz müesseseleri” kapitalizmin ibadethaneleri.

O taraflardan “aforoz”u yediniz mi işiniz çok zor!..

Max Weber, “Protestan Ahlâkı ve Kapitalizm’in Ruhu” adlı kitabında, Protestanlığı “Kapitalizm’in dini nizamı” olarak nitelendiriyor…

Rahmetli Erbakan Hoca da konferanslarında “Protestanlık” denilen mezhebin icat edilmesinin “ana” sebebini açıklarken derdi ki,

“Dünyaya hâkim olmaları için para lâzım. Parayı temin etmek için de faizci kapitalist nizam lâzım. Eee, papalık faize müsaade etmiyor. “Öyleyse, papalığı, yani Katolikliği değiştirelim dediler. Bunun için Protestanlığı kurdular. Protestanlık Siyonistler tarafından kurulmuştur!.. Niçin kurulmuştur?.. Bugünkü faizci kapitalist nizam, Protestanlığın dini nizamıdır!”

Yani…

Bakıyorlar ki, Katoliklik Faiz’e set çekiyor, onu aşmak için bir “muhafazakar” mezhep icat ediyorlar, “faize mübah diyen”!..

*****

RAHMETLİ ERBAKAN, İRAN İLE İLİŞKİLER VE ABD/İSRAİL BASKISINI ANLATIYOR..

Dağıtarak devam edelim:

Rahmetli Erbakan Hoca’nın, İran ile ilişkiler bağlamında anlattıklarını da buraya iliştirmekte fayda var:

“Ben 28 Haziran 1996’da Başbakan oldum. İlk ziyaretime gelen ABD Büyükelçisi… Şunu söyledi: ‘Sizinle çalışmaya mecburuz. Ben size geldim ve diyorum ki, ‘İran ile ticari münasebetinizi 50 milyon doların üzerine çıkartmayacaksınız. İkincisi, İran’a gitmeyeceksiniz. Üçüncüsü, ABD üslerine dokunmayacaksınız. Dördüncüsü, diğer Müslüman ülkelerle de ticaretinizi arttırmayacaksınız. Beşincisi, Çekiç Güç askeri işgal kuvvetlerimizi dışarı çıkartmayacaksınız. Altıncısı, Irak boru hattını açmayacaksınız. Ben dinlemedim, ilk ziyaretimi İran’a yaptım… ‘İran ile ticari münasebetinizi 50 milyon doların üzerine çıkartmayacaksınız!’ demişlerdi, sadece doğalgaz anlaşması 2.5 milyar dolar oldu. Ve dedim ki, ‘Türkiye ile İran arasındaki ticaret hacmi, 10 milyar, 20 milyar değil, Almanya ile Fransa arasındaki ticaret hacmi ne kadarsa o kadar olur!’… Bundan 15 gün sonra, ABD Dışişleri Bakanı, Ankara Büyükelçisi’ne ‘Ne yapıp edin, askeri ihtilal yapıp, Refah Partisi’ni iktidardan uzaklaştırın!’ diye kripto gönderdi. Bakın, buradan bir kez daha ikaz ediyorum, İran’ı da yıkmak için ellerinden geleni yapacaklardır. Siyonizm mikrobu 5 bin 700 senelik bir mikroptur…”

Evet Hoca, olan biteni böyle anlatıyordu.

Rahmetli Erbakan Hoca’nın iktidardan alaşağı edilmesinin sebebini ele alan Cengiz Çandar ise, ABD’deki Siyonizm önde gelenleriyle yaptığı görüşmelerin neticesini aktarırken, ‘Erbakan Hoca’nın Türkiye ile ABD (Aslında İsrail) arasındaki ilişkilerin yazılı olmayan kodlarıyla oynadığı’ için alaşağı edildiğini’ belirtiyordu ki, tamamen doğrudur.

Buralardan nerelere gelebiliriz?..

Bugünlere nasıl bakabiliriz?..

Aslında, 300 sene öncesine gitmek gerekir ama tarihten kalınca bir dilim de işe yarar…

*****

NELER YAŞADIK NELER…

Taaa, Rahmetli Menderes’in iktidara gelişinden başlayın, ilk başlardaki Batı ve ABD desteğinin sonralarda niçin ve nasıl çekildiğini hatırlayın…

Rahmetli Özal’a yaşatılanları, Rahmetli Erbakan Hoca’ya yaşatılanları, “Özgül ağırlığı oy oranının elli katı olan” Rahmetli Muhsin Başkan’ın katledilişinin sebeplerini…

Aralara bir yerlere 28 Şubat darbesine giden yolda tezgâhlanan Muammer Aksoy, Bahriye Üçok, Uğur Mumcu vs. cinayetleri, Gazi ve Sivas olayları da yerleştirebilir…

Rahmetli Erbakan Hoca’nın “Bizi itiyorlar da, niye itiyorlar, hayırlısı bakalım…” cümlesinde toparlayabileceğimiz soru işaretlerini…

Refah Partisi’ne, DYP ile koalisyon yapmaktan başka yol bırakmamalarını…

“YAŞ usulleri kullanarak” Milli Görüşçüleri çatır çatır yargısız infaza tabi tutan 28 Şubat zihniyetinin, FETÖcülere özellikle dokunmadığının 15 Temmuz darbe girişiminin ardından iyice ortaya çıkmasını…

15 Temmuz’un yollarının taaa o günlerden döşenmesini…

Ara dönem iktidarlarındaki FETÖ etkinliğini…

Kapatma dâvâsını, “sözde laiklik mitingleri”ni, AK Parti hükümetinin “yılana sarılmak mecburiyetinde bırakılmasını” ve bu yüzden “FETÖ’cüler tarafından kuşatılmasını”, yanıltılmasını…

Bir dolu hadise var, bu süreçlerde ne “mayınlara” basıyorduk da Allah korudu…

Gelin, atlaya atlaya gelin;

“Dershaneler tartışması”yla gün yüzüne vuran “çatışmayı” ve bu süreçlere denk getirilen gezi kalkışmasını…

MİT tırlarına baskını, yolsuzluğa operasyon kılıfı altında Erdoğan Ailesi’ne operasyonu, bugünlerde mânâsını iyice yerli yerine oturtabildiğimiz Halkbank’a saldırıları, Güneydoğu sınırlarımız ötesindeki hadiselerin bahane edilmesiyle sahnelenen bölünme tezgâhlarını, büyükşehirleri vuran terör hadiselerini, Rus Uçağı’nın düşürülmesini, Rus Büyükelçisi’nin katledilmesini, Kaşıkçı Cinayeti vesilesiyle yeniden gündeme gelen Reina Saldırısı’nı…

Türkiye’yi sınır ötesi operasyonlar yapmaya mecbur bırakan, “PKK, DEAŞ, İsrail, BAAS” ittifakını…

Bu operasyonlarda muvaffakiyete ulaşan Türkiye’nin, içeride yoğun terör tehditleriyle karşı karşıya kalmasını…

Güvenlik güçlerimizin sağlam operasyonları sayesinde ele geçirilen “şehri havaya uçurmaya” kâfi terör bombalarını…

*****

BUGÜNLERE VE SONUCA GELECEK OLURSAK…

Atlaya atlaya gidelim yoksa yer yetmeyecek;

“Brunson Meselesi”nin ekonomimize ağır hasarlar verecek noktaya getirilmesini…

İran’a yaptırımlar süreciyle paralel yürüyen tezgâhları, mesela ekonomimize saldırıları…

Bu saldırılar sonucu meydana gelen piyasa hareketlerinin, bilhassa Sayın Erdoğan’ın işaret ettiği yönde oy kullananları etkilemesini…

Kaşıkcı Cinayeti ile…

Bir yandan Suudi Arabistan’taki “ABD-İsrail’e bu kadar da teslim olmayalım, Filistin’i bu kadar da terk etmeyelim!” diyenlerin…

Diğer yandan da ABD-İsrail’in dolarına, füzesine, bankasına mahkumiyetten kurtulmak için çok ciddi manevralar yapan Sayın Erdoğan’ın sıkıştırılmak istenmesini…

İçerideki “Yeni 28 Şubat Kalkışmalarını!”

“Öğrenci Andı” tartışmalarını…

28 Şubat usulü tehditleri…

“Başörtüsü serbest bırakıldı ama şimdilik, bir bakmışsınız bu iktidar gitmiş ve yasaklar geri gelmiş!” tehditlerini…

“Hepinizi mağdur edeceğiz!” yollu diş göstermeleri...

Öte yandan…

FETÖnün sistem içinde hâlâ etkili olduğu imajını vermek için yapılan bazı derin hamleleri..

Yargımıza olan güvendeki “erozyonun” devam ettirilmek istenmesini…

24 Haziran Genel Seçimleri’ndeki “aday” kazalarını!..

Yerel seçimleri…

“Civardaki” bazı “zat”ların Sayın Erdoğan’ın ayağını kaydırmaya çalışanlara destek verircesine abuk sabuk laflar etmesini…

Trump’un sözüm ona sıcak mesajlar vermeye başlamasını…

“Halkbank” kartının tam da “İran’a yaptırımlarda İkinci Aşama”nın başlatılmasının öncesinde “şirin bir paketle” önümüze uzatılmasını…

Sınırlarımız ötesinde bizim askerlerle devriye görevi ortaklığı yapan Coni’lerin bir yandan da PKK-PYD’lilerle birlikte “şerde ortaklık” yaptıklarını ortaya koyan görüntüleri…

Çok şey yaşadık ve yaşıyoruz, çok şey.

Önümüzdeki günlerin, ayların ve özellikle de birkaç yılın ne kadar çetin geçeceğini gösteren süreçten geçerken memleket …

Birileri, “ittifakı çatlatan, düşmanı güldüren” açıklamalar yapmakla…

Birileri ise, “faili meçhul defileler” düzenlemekle meşgul!..

“Tesadüf”ün bini bir para!..