Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

10 Kasım 2015

İşe Başlarken

"Bismillah" deyip yeniden çalışma zamanıdır. Bazı sözde aydınlar, kendilerinden menkul büyük (!) tarihçiler ve bunalım yazıcıları, çektikleri hazımsızlık dolayısıyla bir haftadan beri ağızlarına geleni söylüyorlar. Seçim sonucunu kabullenemiyor, hatta işi halka hakarete vardırıyorlar. Ne diyeyim? İslam bizi bazı şeyleri söylemekten menediyor. Bediüzzaman der ki: "Edipler edepli olmalı, hem de edeb-i İslamiye ile müteeddib olmalı." Bunlara ben ancak bütün eczanelerde bulunan 'hazım ilacı'nı tavsiye ediyorum. Bir de aziz milletimize hürmetkar olmayı. Yazık, farkında değiller, değerleri düşüyor, kitapları okunmuyor, tiyatroları seyredilmiyor, yüzlerine bakılmıyor, iyilikle hayırla anılmıyorlar. Halktan şiddetli Osmanlı tokadı yiyen bazı okumuşlar, ne yazık ki milletimizin vicdanını okuyamıyor, insanımızı anlayamıyor, gerçekleri göremiyorlar. u00c2deta basiretleri bağlanmış, şuurları körelmiş vaziyetteler.

Bir bakıyorsunuz Tanzimat'tan beri alışık olduğumuz 'istemezükçüler' kervanına hemencecik katılıvermişler. Üstelik eskiden daha ziyade sol çizgideki bazı 'derin akıl'lar vardı, şimdi sağdan da bazı 'üst akıl'lar hazımsızlar korosuna katıldı. Geçenlerde Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın o güzelim ödül törenine geç gelerek önde oturmak isteyen ve milletimize hakaret etmeyi itiyat haline getiren bir 'monşer tarihçi', yaptığı hamlelerle protokole oturamayınca arka sıralara sığınmış, ertesi günü de seçim zaferini karalayan ve milletin tercihini horlayan talihsiz bir açıklama yapmıştır. İşte bunlar böyledir! Bu mütekebbir aydın sıfatlılara asla yüz vermemek gerek. Onu bunu bilmem ama halkına saygısı olmayanlar ve milletini sevmeyenler asla aydın/münevver olamaz. İstedikleri kadar malumatfuruş olsunlar! Bu böyle biline!

Neyse bence isimlerini söylemeye, adlarını parlatmaya gerek yok. En iyisi onları ademe mahkum etmek. Güzel Türkiye'mizin refahından huzursuz olanlarla hiç vakit kaybetmeyelim, biz işimize/önümüze bakalım. Evet bizim alanımız kültür sanat. Şükürler olsun ki pazar günkü yazımızın, temennimizin ve duamızın karşılığı çıkıyor. Kültür Bakanlığı'nın müstakil olacağına dair haberler gazetelerde çıktı. Bu çok sevindirici ve hayırlı bir gelişme. İnşallah kesin müjdeyi de yakında alırız. Peki neler yapılmalı? Belki de bugüne kadar yapılmayanlarla başlanmalı. İstişareye daha çok değer verilmeli. Kültür sanat adamlarıyla, ilim adamlarıyla, yazarlarla, şairlerle, hattatlarla, ressamlarla, müzisyenlerle daha çok görüşülmeli, fikirlerine kulak verilmeli, teklifleri dinlenmeli, projeleri alınmalıdır.

İlk adım, şehir istişareleri olmalı bence. Bu haftadan başlayarak İl Kültür Müdürlükleri, yazarları ve sanatçıları, kültür ve sanatla uğraşan sivil toplum kuruluşlarının yöneticilerini davet etmeli, yeni dönemle ilgili olarak görüşlerini toplamalıdır. Öncelikle şunu söylemek ve hatırlatmak gerek. Bugün sesi bazı yayın organlarında çok çıkan 'kanaat önderi' olmaya soyunan ama halkına saygı duymayan yazarların, sanatçıların, aydınların on katı, hatta belki de yüz katı münevver kenarda izzetle duruyor. Onlar kendilerini öne çıkarmıyorlar, gürültü yapmıyorlar. İşte tam da bu zamanda onlar ziyaret edilmeli, hizmetleri için kendilerine teşekkür edilmelidir. Bu suskun, küskün olmasa da durgun şahsiyetler hatırlanmalı ve kendilerine değer verildiği hatırlatılmalıdır.

"İstişare" dedik. Evet, artık Kültür Bakanlığı'na bağlı kültür müdürlüklerinin daha aktif olması gerek. Bu sahada neredeyse gece gündüz çalışan bazı belediyelerin kültür birimleriyle temasa geçilmeli ve yapılan, yapılamayan, beklenen ve sorulan faaliyetler, hizmetler masaya yatırılmalı, acil konular süratle gündeme taşınmalıdır.

Şüphesiz kültür müdürlükleri, illerin kültürel faaliyetleriyle, sanat çalışmalarıyla daha yakından ve daha sıkı bir şekilde alakadar olmak durumundadırlar. Mesela şu anda aklıma geliveren bir konu: Bir çok yazarımız vardır ki, hazırladığı dosyaları kitaplaştıramıyor. Bakanlığı temsilen bu müdürlükler devreye girmeli, gerekirse yazarlarla yayıncıları bir araya getirmeli, maddi destekte bulunmalı, sponsorlara ulaşmalı ve bu nadide eserler kültür hayatımıza, sanat dünyamıza bir an önce armağan edilmelidir. Benim gerek Anadolu'da, gerekse İstanbul'da tanıdığım bildiğim böyle yüzlerce kalem erbabı vardır. Masasında basılmaya hazır on onbeş dosya vardır, ama birini bile yayınlamakta zorlanıyor. Bu, aslında beyin israfıdır. Bazı yayınevleri, popüler birkaç yazarı köşe kapmacı oynayarak bünyelerine katıp 'marka yazar'ların sırtlarından para kazanırken, ismi ve resmi olmasa da fikirleriyle bu ülkenin geleceğine hız katacak, gençlerine ufuk açacak nice müellif kenarda bekliyor. Bu ilgisizlik yanlıştır, vahim bir hatadır. Bunun önüne geçmek gerek. Devletimiz nasıl tercüme kitaplarda yayıncıya destek oluyorsa, ülkemiz içinde de kitaplarını bastıramayan yazarların elinden tutmalı, gerekirse yayınevleriyle anlaşarak ve maddi katkıda bulunarak bu eserler günışığına çıkarılmalıdır. Tabii sadece edebiyat alanında değil, müzik, sinema, tiyatro, klasik sanatlar sahasında da yapılacak çok iş var. Onlar da sıraya konulmalı ve muhteşem medeniyetimizin iki büyük payandası olan kültür ve sanat takviyelerle güçlendirmelidir.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kültür Daire Başkanlığı tarafından düzenlenen faaliyetler genişliyor ve yayılıyor. Bu çerçevede her ay "Edebiyatımızın İçinden" isimli semineri sunuyorum. Bugün de edebiyatçılarımızı ilginç yönleriyle anlatmaya çalışacağım. Eski ve yeni, unutulmuş ve ihmal edilmiş şair ve yazarlarımıza dikkat çekeceğim. Bilinmeyen fotoğraflarını paylaşacağım. Okuyucularımı, Ali Emiri Efendi Kültür Merkezi'nde saat 17.00'de başlayacak toplantıya davet ediyor, bekliyorum.