Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

19 Haziran 2014

IŞİD BİR AKTÖR MÜ?

Yukarıdan senaryo yazanlar, genel kitleyi dikkate alarak düz mantıkla ulaşılacak sonuçlar üretecek ilişki düzeneklerini özellikle bugünün iletişim çağında tüm dünya ile paylaşırlar. Bu kurulan ilişkiler üzerinden elde edilecek hasıla önemlidir; genel kitle bu ilişkiyi kurduğu zaman bu hasıla da elde edilmiş olur.

Ortadoğu'da epey zamandır geliş(tiril)en politikalara baktığımız zaman, senaryo yazanların elde etmek istedikleri hasılaya uygun biçimde İslam dünyasının büyük oranda biçim aldığını söyleyebiliriz. En azından mezhep savaşları, parçalanma ve darbe yönetimleri ilk elden senaryo sahipleri ile vakıaların gelişimi arasında büyük oranda örtüşen bir manzarayı karşımıza çıkarmaktadır. Her olayda bölgenin kötü adamı olarak zikredilen Amerika ve İsrail ile birlikte aslında önemli aktörlerden birisi olan İngiltere'nin bu krizi yönetmeye çalıştığı; belki bütün planlarında birebir başarılı olamasa da, Ortadoğu'da ortaya çıkan sonuçlar açısından epey bir hasıla elde ettiği aşikardır.

Işid ile ilgili çok şeyler söylendi. Musul başta olmak üzere bazı bölgeleri ele geçirdiği, zengin finansal kaynağa sahip olduğu, giderek güçlendiği vb. Peki Işid gerçekten neyi ifade ediyor? Tüm bu olaylarda bir aktör mü? Ortada sorulması gereken sorular ve kekremsi durumlar söz konusu.

Birinci olarak; Bu zamana kadar bir biçimde desteklenen Maliki yönetimi-ki şii-sünni kavgasının aktüel tutulmasını beceriyordu- Işid gibi bir topluluk karşısında nasıl direniş bile göstermeden çekiliyor? İşin enteresan tarafı çekilirken birçok askeri silah ve mühimmat-ki Amerika başta olmak üzere küresel aktörlerin oraya bir hediyesi olduğunu görmek lazımdır- orada bırakılıyor. Yani siz güçlenin dercesine. Para kaynakları da kesilmiyor. Bölgedeki o karmaşadan istifade ederek ve düzenli ve sistematik olmayan Işid gibi yapılanmalar üzerinden bölgenin küresel aktörlerce daha fazla kontrolü söz konusu aslında.

İkincisi, Işid, birkaç bölgeyi ele geçirir geçirmez manifesto yayımlıyor ve devlet kurduğunu açıklıyor. Biraz tarih ve sosyoloji bilen herkes, bunun nasıl hayali bir şey olduğunu anlar. Üstelik de ilk yaptığı şeylerden birisi de, kadınların sokağa çıkmasına kurallar koymak ve hemen cezaları uygulamaya başlamak. Şaka gibi yani. Bu zamana kadar dünyanın farklı bölgelerinde İslam adına devlet kurma çabalarının hepsinde de aynı şey geçerli olmuştur. Bu, herhalde İslamiliği garanti eden bir görüntü olduğu için eline her gücü geçiren buradan başlıyor.

Suudi Arabistan'ın kuruluş tarihinde de bunları görmek lazım. Suudi devletinin "İslam"la bağını garanti eden şeyler bir takım İslami görüntüler var. Ama başından beri bunun bir İngiliz politikası olduğunu hepimiz biliyoruz. Öyle ki, Osmanlı'nın son dönemlerinde, "halifeliğin Kureyşten olduğu tartışmasını yaptıran da Suudi devletin vehhabi temelde paravan bir şekilde Osmanlı'nın parçalanması için kurulmasının da İngilizlerle yakın ilintisini biliyoruz.

Benim için önemli olan esas üçüncü unsur ise, Işid üzerinden Müslümanların bölgede hem parçalanması hem de İslam'ın marjinalleştirilerek yok edilmesi. İşin aslı Işid'in yaptıklarının medyada örtük bir olumlulukla sunulması (hem de küresel aktörlerin güdümündeki medyada) önemlidir. Böylece dünyanın farklı yerlerinde mahrum olmuş, kötü şartlarda bulunan Müslümanlar bu marjinalleşmenin içine çekilmeye çalışılmaktadır ki, sonraki aşama, bunların kendi içerisindeki çatışmalarla (Şii-Sünni ya da farklı mezhepler cemaatler ve gruplar arasında çatışma yaratarak) yok edilmesidir. Kriz yöneticileri, bu şekilde marjinalleştirmeleri ve parçalanmaları olgunluğa erinceye kadar izleyeceklerdir.

Bu grupların ortaya çıkması, başta İngiltere olmak üzere küresel aktörlerin Ortadoğu'yu işgal etmeleri, savaş şartları, asgari yaşam şartlarının olmayışı, güvenlik vb. sorunlardan kaynaklanmaktadır. Yani bu çatışma potansiyelini üretecek sosyolojik koşullar orada küresel aktörlerce hazırlanmıştır aslında. Burada küresel aktörlerin kurmaya çalıştığı ilişki ve hedefleri; Müslüman marjinal gruplar üretmek ve bunları "İslam şiddet üretir" mesajını doğrulayabilmek üzere dünyaya sunumlamak. Bu anlamda bölgede Müslüman halk tam bir kıstırılmışlık hali yaşıyorlar.

Şunu belirtmek lazımdır ki, küresel dünyanın artık sürdürülebilirliği ciddi kuşkuludur. Bu anlamda bir dönüm noktası yaşanabilmesi, ancak İslam'dan bir medeniyet projesi çıkartabilecek örneklikleri üretebilmekle mümkün olacaktır. Bu örneklikler ancak, dünyanın tüm bölgelerinde mahrumiyetleri gittikçe artan insanlar için İslam'ın bir ümit olmasını sağlayabilecektir.