Dolar (USD)
32.27
Euro (EUR)
34.79
Gram Altın
2458.08
BIST 100
10276.76
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

03 Eylül 2022

İslam ve Sosyalizm

Geçen yüzyılın başlarında yaşamış S. Müşir Hüseyin Kidvai’nin Ayrıntı yayınlarından çıkmış “İslam ve Sosyalizm” kitabı, İslam’ın erken tarihini sosyalizm açısından okuma girişimi olarak dikkat çekmektedir.

“Sol” düşünce ve hareketler farklı kavramlarıyla birlikte uzun süredir dikkatimi çekmeye devam ediyor. Bu sebeple fikr-i takip yapmayı da gerekli görüyorum. Daha önce “Kur’an’a Soldan Yaklaşım” isimli bir makale ile Birikim dergisinde bir analiz yayımlamıştım. Ardından İslam ve sol ilişkisi üzerine söyleşiye de cevap vermiştim.

Öncelikle İslam ve sosyalizmin konumlarına dair nerede durduğumu belirtmek zarureti var. İslam sosyalizm, kapitalizm ve hatta diğer ideoloji, felsefe ve düşüncelere eklemlenerek ifade edilemez. Dolayısıyla İslam teolojisinden dünya ile irtibatına kadar bağımsız bir bakış açısını tanımlamaktadır. Bu bağlamda sosyalizm ve kapitalizmden bağımsız bir dünya görüşünün adıdır.

“İslam”ın bu konumlandırılmasının ardından diğer sistem, düşünce ve dünya görüşleri ile ilişkisinin nasıl kurulacağı önem taşımaktadır. İslam üzerine görüş belirten bir kısım yaklaşımlar, İslam’ı diğer dünya görüşü, felsefe ve sistemlerden yalıtarak ele almakta; böylece kapalı bir dünya görüşü oluşturmaktadırlar. Bugün özellikle neo-selefi ve fundamentalist hareketler bunun örneklerini oluşturmaktadır.

Öncelikle dünyada mevcut her türlü varlığı insanlığın birikimi ve tecrübesi şeklinde kabul etmek gerekiyor. Nitekim tarihsel süreç iyi incelendiğinde çok farklı medeniyetlerin öne çıktığını, kültürler arası etkileşimle bu birikimlerin oluştuğu görülmektedir. Öte yandan elbette medeniyetler ve kültürler arasında paradigmal farklılıklar vardır ve her paradigma kendi zaviyesinden bir perspektif ve dünya ile irtibat kurar. Fakat bu farklı medeniyet ve kültür dairelerinin birbirlerinin birikimlerinden yararlanmayacağı anlamına gelmez.

İslam üzerine birçok yargılar aceleci genellemeler üzerinden verilebilmektedir. Söz gelimi; fiyatların piyasada oluşması gerektiği, serbest piyasa, insan girişimciliği gibi kimi başlıklara bakarak bazıları İslam ile kapitalizmi eşitlemektedir. Öte yandan İslam’ın kolektiviteye önem veren tavrı, zekat, yardımlaşma vb. kavramlar üzerinden de İslam ve sosyalizm eşitlenebilmektedir. Halbuki bu genellemelerin hepsi yanlıştır.

Başta belirttiğimiz İslam ve sosyalizm kitabı da bu genellemeleri ihtiva etmektedir. Nitekim kitapta Hz. Muhammed (SAV) ve bazı halifeler (özellikle Hz. Ömer) sosyalist olarak nitelendirilmektedir. Diğer yandan iktibas edilen birçok ayetler sosyalizme referans gösterilerek yorumlanmaktadır. Doğrusu İslam ve sosyalizme dair erken yazılmış bir kitap olması hasebiyle bu tür analojiler yapılmaktadır.

Tam da bu noktada iki hususa değinmeliyiz. Birincisi, gerek liberalizm gerekse sosyalizm ve diğer çağdaş ideolojiler çerçevesinde düşünüldüğünde ve hatta onlara diğer çağdaş düşünceler de eklendiğinde, modernliğin bilgi, bilim ve kültür olarak ciddi bir birikim oluşturduğunu görmekteyiz. İslam düşüncesi şayet geleceğe doğru bir projeksiyon geliştirmek istiyorsa, bu birikimlerle bir şekilde temas kurmak, onları değerlendirmek ve hatta onlardan yararlanmak durumundadır. Böylece hem kapalı bir dünya görüşü olmaktan kurtulacak hem de bu birikimleri hazmedecektir.

İkincisi, İslam düşüncesini ve tarihini “sol” düşünce ile karşılaştırmalı analiz etmek, aslında hem aralarındaki ortak noktaların tespiti ve daha da önemlisi İslam düşüncesinin sol düşüncenin birikimlerini değerlendirme ve kendisini yeniden inşa etme bağlamında önemli görülmelidir. Öte yandan “sol”un dine dair yeni bir dil tutturma çabaları da dikkatten kaçmamalıdır.