Dolar (USD)
32.48
Euro (EUR)
34.68
Gram Altın
2414.08
BIST 100
10045.74
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

09 Ocak 2024

İslam'ı bilmek

Kelime-i tevhit olan “Allah’tan başka tapınılacak tanrı yoktur” da anlamını bulan ve hakikat, dünya, zaman, mekân, tarih ve kader gibi her şeyi kuşatan genel bir bakış olan tevhit inancı ile donanmış olan kulun yaşam tarzını belirleyen en önemli unsurdur İslâm.

Yüce yaratıcının yaratma amacına hizmet eden kâinat belirli bir düzen içerisinde hareket eder. Tek egemen güç ve yetki sahibi olan Allah insana belirli bir ölçüde davranış hürriyeti ve bunun sonucu olarak sorumluluk vermiştir. Yer yüzünde Allah’ın halifesi olan insan yeryüzünde yaratanın istediği şekilde bir toplum meydana getirmekle görevlidir. Bunun için de peygamber ve kitaplarla desteklenmiştir.

Bir olan Allah ilk insan Hz. Adem’den son peygamber Hz. Muhammed’e (a.s.) kadar tek bir din göndermiş ve onu da İslâm dini olarak bildirmiştir. Peygamberler halkasını da Hz. Muhammed ile bitirmiş ve O’na gelen hükümleri kıyamete kadar da geçerli kılmıştır. İslâm, belli bir zaman, mekân ve coğrafya ile sınırlı değil, tüm insanlığı kuşatmış, ilahî kurtuluş rehberidir. İslâm; maddi ve manevi, dünyevi ve uhrevi, bireysel ve toplumsal, ilmi, ahlaki ve yaşantı olarak tüm insanlığın başvuru kaynağı, kıyamete kadar da insanlığı aydınlatacak bir yoldur.

Erkek ve kadın ayırt etmeden her iki cinse de insan olmanın sorumluluğunu yükleyen İslâm ulus ve topluluk farklılıklarını tanışmanın kolaylığı olarak belirtir. “Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır.” (Hucurât, 13) buyuran Mevlâ’mız, üstünlüğü ırk ya da etnik kökene değil takvaya bağlamıştır.

Allah insanı en güzel şekilde yaratmış, âlemdeki her şeyi de insan için yaratmış, onu yeryüzünde halifesi olarak tayin etmiş, yaşama rehberi olarak da İslâm’ı göstermiştir. Canını, malını, aklını, vicdanını, neslini ve insanlık şeref ve haysiyetini korumaya yönelik gönderilen İslâm dininin gayesi insanın yüksek ve saygın kişiliğini ortaya çıkarmak ve onu korumaktır. İnsanın maddi ve manevi varlığına, kişilik ve benliğine, namus şeref ve haysiyetine zarar verecek tüm davranışları yasaklayan İslâm her insanı bireysel hayatında bağımsız kabul eder ve davranışlarından dolayı sadece kendisini sorumlu tutar. İnananları birbirinin kardeşi ve dostu sayar, yardımlaşmayı, kötülüklerle birlikte başa çıkmayı hedefleyerek bireyin kişiliğinin gelişmesi gibi toplumsal birlik ve bütünlüğe, gelişip büyümeye de önem verir.

Hayatının her safhasında din ile irtibatlı olan insanın hayatını İslâm her yönüyle düzenler. Böylece dünya ve ahiret hayatı, ölüm ve ötesi, tabiat ve evren, görünen ve görünmeyen her şey o bütünün parçaları olarak sayılır. Birey ve toplum arasında birlik ve bütünlük oluşturur. Bireyin mutluluğu için toplumun, toplumun refahı için bireyin mutluluğunu şart koşar. Toplumda bir düzen ve sosyal adaletin sağlanmasını emreder. İnananları birbirini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir beden gibi sayar. Onun için toplumsal bağları güçlendirmeyi, iyiliği yaygınlaştırıp sosyal adaleti gerçekleştirmeyi bir görev olarak verir. Komşuyu komşuya varis derecesinde yakınlaştırır. İnsanın kurtuluşunu toplumsal bağları güçlendirmesine bağlar.

Allah, rahmet, şefkat ve acıma hisleriyle kuşattığı insanı af ve tövbe kapısıyla şereflendirir. İnsan, benliğindeki kötü düşünce ve eğilimlerden arındığı ölçüde bağışlanır, kulluk ettiği, hayır ve iyiliklerini çoğalttığı sürece de kurtuluşa erer. İyilikleri ile kötülükleri silinir, çektiği acı ve sıkıntılar günahlarını yok eder. Yardım dilediğinde Allah’ın rahmet ve bağışlaması ile kuşatılır. “Allah inananlarla birliktedir, onların dostu, yardımcısı ve destekçisidir” inancıyla hayata bakan kişinin şeref, güç ve üstünlüğü artar.

“İlâhınız bir tek Allah'tır. O'ndan başka ilâh yoktur. O, rahmândır, rahîmdir.” (Bakara, 163) inancına sahip, “Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.” (Zümer, 53) ümidiyle yaşayanlar “De ki: Allah'ın kulları için yarattığı süsü ve temiz rızıkları kim haram kıldı? De ki: Onlar, dünya hayatında, özellikle kıyamet gününde müminlerindir.” (Araf, 32) müjdesiyle müjdelenmiş kurtuluşa erenlerdir.