Dolar (USD)
32.27
Euro (EUR)
34.59
Gram Altın
2416.32
BIST 100
10045.74
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

30 Haziran 2023

İslamifobi ve İsveç. Helvadan yapılmış putların yenmesi

İslam karşıtlığının merkezi haline gelen Avrupa ülkelerinde Müslümanlara karşı fiziksel ve duygusal şiddet eylemlerinin her geçen gün artarak devam etmesi gelecek açısından kaygı vericidir.

Bu saldırıların sadece marjinal aşırılıkla açıklanması mümkün değildir. Saldırılara karşı yönetimlerin sessizliği, esas hedefin İslam’ın Avrupa’dan tasfiyesi olduğunu göstermektedir.

Öte yandan Avrupa ülkelerinde devlet politikası haline gelmeye başlayan bu hedef doğrultusunda yasal düzenlemeler yapılarak İslam karşıtlığı, yasalar ile hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması şeklinde, tarihe utançla hatırlanacak notlar düşülmektedir.

Batı dünyasında özellikle İslam’a, Müslümanlara ve İslam medeniyetine yönelik Sürekli nefret körükleniyor, İslamifobi oluşturuluyor.

Şu bir gerçek ki nasıl Antisemitizm bir insanlık suçu ise İslamifobi de o kadar insanlık suçudur.

Evrensel insan hakları ihlali olarak değerlendirilmesi gereken bu eylemler sadece ifade özgürlüğü ile kategorize edilemez.

İfade özgürlüğü gibi liberal ilkeler, Günümüzde İslami yaşamı dövmek için kör bir silaha dönüştürülmüş durumda.

Avrupa da İslam’ın Kutsallarına ve Müslüman topluma yönelik provokasyonlar daha öncede Aşırı sağcı Stram Kurs partisi öncülüğünde denenmiş, yapılan protestolar İsveç'te şiddet olaylarına dönüşmüştü. 2020'de yapılan protestolarda Malmö'deonlarca araba ateşe verilmişti.

Aşırı sağcı Eylemci Paludan’ın elinde kuran ile megafonla konuşurken, protesto amacıyla bir rahip tarafından yerel bir kilisenin çanları çalınarak sözlerinin bastırılması bu olayın en azından bilinçli İsveç toplumu tarafından tasvip edilmediğinin, amaçlı bir siyasi eylem olduğunun göstergesidir.

Kur-an yakma eylemini gerçekleştiren figürden çok İsveç hükümetinin olaya yaklaşımı önemli.

Zira; İsveç hükümetinin yaklaşımını kendi iç hukuklarıyla da bağdaştırmak mümkün değildir.

İsveç Anayasası devlet kurumlarını dini ayrımcılıkla mücadeleyle yükümlendirmiştir. İsveç Ceza Kanunu toplumun bir kesimini dini inancından dolayı aşağılayan ve böylece o dini gruba karşı diğer insanları kışkırtan bir kişiye dört yıla kadar hapis cezası verilebileceğini öngörmektedir.

Gel gör ki İslamofobi ve nefret suçlarının yükselişi karşısında İsveç kamu kurumlarının hem uluslararası hukuku hem de kendi iç hukuklarını uygulamakta gösterdiği zafiyet Avrupa normları ile tamamen bir çelişki arz etmektedir.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10’uncu maddesinde ifade özgürlüğünün sınırları açıkça belirtilmiştir. Bu çerçevede, Kur’an-ı Kerim yakma eylemine izin verilmesinin ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği aşikardır. Bilakis bu türden faşizan eylemlerin nefret suçu oluşturacağı noktasında kuşku bulunmamaktadır.

Avrupa hukuku açısından İsveç helvadan yaptığı Putu yeme durumunu yaşıyor.

Madalyonun diğer yüzünde ise İsveç ve Avrupa’daki Müslümanları öfke ve isyana itme düşüncesi yatmaktadır. Bu durumda Müslümanlar ve onlar hakkındaki görüşler doğrulanacak daha da önemlisi, Avrupa’da Müslüman topluma karşı uygulanacak sert politikalar haklı çıkacaktır.

Bu politikalar İsveç başta olmak üzere birçok yerde halihazırda tüm hızıyla devam ediyor. Bu türden eylemler sadece retorik olarak desteklenmekle kalmayıp resmi olarak desteklenen siyasi partilerce piyasaya sunulmaktadır.

Bu türden eylemler ile sağcı partilerin Avrupa demokrasisinin geleceğine ve İsveç siyasi söyleminin odağına verdiği mesaj bu eylemlerin kendisinden çok daha tehlikelidir.

Uluslararası sistemi ve güç haritasını Yeni bir medeniyet çatışmasına göre şekillendirmeye çalışan, Batı ve ABD’nin 11 Eylül eksenli küreselleşme serüveninin bugün geldiği nokta tamda budur.

Avrupa’da yükselen İslam karşıtlığına karşı İslam dünyasında, Müslümanların inanç ve ibadet özgürlüğünün ötesinde, var olma hakkının muhafaza edilmesi için var olan tüm mekanizmalar harekete geçirilmeli veya daha güçlü bir mekanizma oluşturulmalıdır.

İslam Dünyası ve Avrupa demokrasisi bu güçlü mekanizmayı oluşturacak tüm dinamiklere sahiptir. İnanıyoruz ki bu dinamikler en kısa zamanda İslamifobi ve antisemitizme karşı tüm insanlığın ve inançların, kendilerini güvende hissedecekleri bir Dünya yaratacaktır.