Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

25 Ekim 2023

​İsrail - Yahudi gerçeği

Allah Subhanehu Teâla’ya iftiralar atmak suretiyle kutsal kitaplarının metinlerini ve dolayısıyla dinlerini insanlık dışı bir zihniyet haline getirseler de kimseye dininden dolayı husumet beklememiz doğru değil. Dinini beğenmeyiz, dinlerindeki yanlış ve vahşete saygı duymayız ama o dinin müntesiplerine sadece dinlerimizin farklı olmasından dolayı husumet beslemeyiz.

Kaldı ki bizim inancımız da başka dinlere mensup insanlar tarafından doğru bulunmuyor, zaten doğru kabul edilmesi halinde o insanların kendi dinlerinde kalmaları mümkün olmuyor.

Geçen Pazar günü YAHUDİ ŞİDDETİN KAYNAĞI başlıklı yazımızı Yahudilere olan garezden hareketle değil, Yahudilerin doğru kabul ettikleri dini metinlerinden alıntılar yapmak suretiyle hazırlamıştık. Dolayısıyla söz konusu yazımız Yahudilerin Filistin halkına insanlığın hiçbir döneminde kabul görmemiş katliam ve şiddeti neden tercih ettiklerini anlamamıza yönelik bir yazıydı.

YAHUDİ ŞİDDETİN KAYNAĞI başlıklı yazımızın bilhassa Avrupa’da yaşayan Müslümanlar tarafından İngilizce, Almanca, Fransızca’ya tercüme edilerek WhatsApp gruplarında paylaşılması üzerine 23.10.2023 günü sabah saatlerinde mailime, X hesabıma pek çok mesaj geldi. Genelde yazımıza övgü ve teşekkür içerikli olan mesajların yanı sıra, Yahudi kaynaklara iftira attığımı söyleyenler de olmadı değil.

Yahudi taraftarı olan ve İngiltere'de yaşayan bir vatandaşımızla uzun uzun yazıştık. İngiltere'de yaşayan bu vatandaşımıza da yazımızın tercümesi WhatsApp mesajı olarak gitmiş. İbrahim Petek kardeşimiz yazımızı okuduğunu, son yıllarda Museviliğe merak sarması üzerine Tevrat’ı (bileşenleri ile Tevrat) defalarca okumasına rağmen anlattığım şekilde “öldür” emirlerini kitaplarda görmeyişine üzüldüğünü söyledi. İbrahim Bey kardeşimiz o yazımızdan sonra defalarca aynı bölümleri okuduğunu ve dehşete kapıldığını da söyledi.

İşin tevafuk tarafı o yazımızın gazetemizde yayınlandığı gün İsrailli Hahamlar da, “Tanrı bize çocukları öldürmemizi emrediyor” dediler. Bunlardan biri de İsrailli Haham Yaron Reuven’dir. Gazze saldırıları üzerine açıklama yapan Ruven:

Tanrı bize çocukları öldürmemizi emrediyor. Kutsal kitabımız savaş zamanında kimseyi sağ bırakmamamızı emrediyor. Merhamet yok. Bir çocuğa bile merhamet edemezsiniz. Merhamet ederseniz o çocuğun büyüdüğü zaman öldüreceği kurbana karşı gaddarlık etmiş olursunuz. Çünkü o çocuğunun büyüyeceği ideoloji babasının ideolojisinden daha kötüdür. Tevrat’ın 25. bölümün 19. ayetinde, ‘erkeklerin kadınların ve çocukların yaşama hakkı yoktur’ der. Tanrı çocukların da öldürülmesini emrediyor, dedi.

Bu Haham’ın hususen Müslüman düşmanlığı var mı bilemem ama kendi dininin ciddi bir müntesibi olduğunu biliyorum. Doğru bildiğini saklamıyor, hümanist çevrelerden, LAHEY’den çekinmeden inancını açık açık ifade ediyor: “Tanrı bize çocukları öldürmemizi emrediyor… merhamet yok… Bir çocuğa bile merhamet edemezsiniz…”

Evet, bizim Allah’ımız böyle söylemiyor lakin adamların ‘Tanrı’sı (her kim ise) onlara böyle söylemiş. Netice de Kur’an-ı Kerim bazı insanların kendi âlimlerini de ilah edineceğini beyan etmiyor mu? İşte size bu ayette geçen hadisenin en güzel örneği. Adamların âlimleri Tevrat’ı delik deşik etmişler, adamlar da Rahman ve Rahim olan Allah’a böyle iftiralar atarak kendi emellerini gerekçelendiriyorlar.

Yoksa 20 gündür Gazze’de yaşanan katliamın hiçbir izahı olamazdı. Hiçbir ırk, hiçbir din, hiçbir ideoloji hayvanların saçacağı vahşete rahmet okutan katliama cevaz vermez. Ama İsrail devleti dininden aldığı emirle şeytanın yaka silktiği katliamlara imza atabiliyor.

Biliyorum, sıkça soruyorsunuz, “Müslümanlar neden bu insanlık dışı katliama böyle seyirci kalıyorlar?”

Bu tür durumlarda organize olmanın olmazsa olmaz şart olduğunu biliyoruz. Bu organizasyonu da fertler ya da gruplar değil bizzat devletlerin sağlamaları gerekiyor. Devletler de 1973 hezimetinden sonra buna tevbe etmiş olmalıdırlar ki tam 50 yıldır hiçbir girişimde bulunmadılar.

Dahası, bu savaş bir Filistin-İsrail savaşından çok öte bir savaştır. ABD, İngiltere, Almanya, Fransa, Çin, Rusya, İran ve Türkiye'yi de içine çekmek isteyen bir denklemle karşı karşıya olduğumuzu biliyoruz. Böyle bir savaşa “Müslümanlar nerede?” sorusuyla başlamak ileriyi görmemektir.