Dolar (USD)
32.26
Euro (EUR)
35.02
Gram Altın
2469.83
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

22 Mart 2021

İstanbul Sözleşmesi Öldürür

Açık Toplum Vakıfları yani Soros ekipleri tarafından dayatılın iki şer proje ile hesaplaşma vakti geldi. Biri İslam coğrafyasına kan ve gözyaşından bedeller ödeten, çevremizdeki ülkeler gibi vatanımızı da bölmeyi hedefleyen Büyük Ortadoğu Projesi, diğeri de toplumumuzun temeli aileyi kökünden yok etmeyi amaçlayan İstanbul Sözleşmesi.

Geçtiğimiz hafta bu iki şer projenin de ülkemizdeki uzantılarının ortadan kaldırılması için harekete geçildi.

Ülkelere katliamlarla, bombalarla demokrasi götüren Büyük Ortadoğu Projesi’nin FETÖ gibi aparatı olan PKK terör yapılanmasının siyasi ayağı HDP’nin kapatılması için nihayet başsavcılık işlem başlattı. HDP’nin kapatılması ihtimali, şer ittifakı denilen zilletçileri telaşa sürükledi. SOROS’un maaşlı militanlarının söylemi olan, demokrasi, özgürlük, insan hakları, hukukun üstünlüğü lakırtılarını her zamanki gibi ağızlarına sakız yapmaya devam ediyorlar. Göbeğinden ve midesinden bağlı olduğu Almanlara hoş görünmek için Türk devletini “katliamcı” ilan eden milletvekili yeminindeki şerefini ayaklar altına alan Gergerlioğlu bile yatak döşek gazi mecliste sözde özgürlük mücadelesi verdiğini söyleyerek aşağılığını gösteriyor.

Pervin Buldan’ın da büyük çabalarıyla milletimize yutturulan ikinci zoka İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı TÜSİAD’ı bile üzmüş. Yayınladığı basın açıklamasında sözleşmenin feshinin, kadına yönelik her türlü şiddeti besleyen çarpık zihniyeti cesaretlendireceğini iddia ediyorlar. Çarpık zihniyet dedikleri ise, örfümüz, adetemiz, ahlakımız, dinimiz, milli kimliğimiz. Yani hukukumuzun dayanakları arasında yer alan bu hasletlerimiz, cinsiyet eşitliği gibi kirli dayatmalarla suçlu sandalyesine oturtuluyor.

Osmanlı toplumunda kaç tane kadın cinayeti işlendiğini araştırmış olmaları lazım örfümüz, adetimiz suçlanırken. Şer-i kayıtlara göre sıfır. Günümüzde kadın cinayetlerinin dünya ortalaması yüz binde 2.17 iken, Türkiye’de bu ortalama hala yüz binde 0.9.Rusya’da 4.4, ABD’de 2.2, Ukrayna’da 1.9, Belçika’da 1.4. Avrupa’da en fazla kadın cinayeti işlenen ülkeler Fransa ve Almanya. İngiltere geçen haftayı başkent Londra’da bir polis tarafından kaçırılarak öldürülen Sarah Everard protestolarıyla geçirdi.

İngiltere ile birlikte 11 ülke sözleşmeyi parlamentolarından geçiremedi, Slovakya ve Macaristan onaylamayı reddetti, Hırvatistan çekilmek istiyor, Polonya, aile yapısını bozduğu için sözleşmeden çekilmek için yasal süreci başlattı.

Gelelim TÜSİAD’ın çarpık anlayışına, daha geçtiğimiz hafta, Fransa’da kız çocuklarının cinsel ilişki rıza yaşı 13 yapılmak istendi, 15 yaşında karar kılındı. Avrupa’nın birçok ülkesinde cinsel ilişki rıza yaşı 12’den başlıyor. Ancak evlilik yaşı ise Fransa’da 30, Avrupa ortalaması 27,5. Yani 13 yaşından 27,5 yaşına kadar kadınlar evlilik dışı ilişki yaşıyorlar. Türkiye’ye de dayatılan bu çarpık, şeytani anlayış bu. Türkiye’de 18 yaşın altında bir kız evlenirse kocası taciz suçlamasıyla hapse gidiyor. Nikah yasak zinanın adı özgürlük.

Pekiyi kadına şiddetin sebepleri neler? İçki, kumar, iki taraflı aldatma, fuhuş… liste uzun. Dağa kaçırılarak teröristlere peşkeş çekilen 10 yaşını henüz aşmış kızlı erkekli çocuklara yapılan tecavüzlere ortak olan Pervin Buldan ekibinin, CHP’deki taciz ve tecavüzleri normal karşılayanların İstanbul Sözleşmesi diye fevaran etmesindeki asıl amaç kadına şiddet falan değil. Dertleri kadına şiddetin durdurulması olsa, şiddetin asıl sebebi olan, içki ile, kumar ile, zina ile, aldatma ile mücadele eder bunları özgürlük alanı olarak görmezler. İşleri güçleri Soros’un beslediği homoseksüel toplara toplumda meşruiyet alanı açmak.

Gazeteci olarak olaya gidip te haber yapmaya utandığım birçok konu oldu. Bunlardan biri de Şile ağlayan kayalardan kendini atarak intihar eden 17 yaşındaki bir gencin intihar sebebiydi. Babasının homoseksüel ilişkiye girdiğini öğrenen genç hayatına son vermiş. Bu haberi toplamama rağmen o gencin manevi şahsiyetini rencide etmemek için vicdanım haberi gazeteye göndermeye elvermedi. İstanbul sözleşmesi diye tutturanların kadına şiddet masallarının arkasında, toplumsal cinsiyet eşitliği adı altında marjinal bireylere yasal haklar zemini oluşturmak, Aileyi çökertecek sözde bireysel özgürlük ve haklar tanımaktan başka bir şey değil.

HDP nasıl ki, vatanımızı bölmek için görevlendirilen sırtı Kandil’de taşeronun taşeronu kirli bir yapı ise, İstanbul sözleşmesi de toplumun en küçük hücresi Aileyi yok edecek adımlar atmakla devlete görevler yükleyen HDP’nin de dayattığı pis bir metindir. Bir çuval inciri bir tane çürük incirin heba ettiği, bir bidon suya katılacak bir kase zehir veya pisliğin o suyu murdar yaptığı gibi sözleşmeye sinsice yerleştirilen toplumsal cinsiyet, eşcinsellik veya cinsiyetsizleştirme kavramları sözleşmeyi kirletmiştir. Çare geç kalınmamışsa çürük inciri sağlam incirlerden ayırmak veya içine zehir katılan suyu dökmektir. Milletimiz geçen hafta bu iki habis urdan kurtulmak için adım attı. Adım atanlara teşekkür ediyor. Mücadelenin daha yeni başladığını hatırlatıyoruz.

Adi şeyler bozulduğunda başka bir şeye dönüştürerek istifade edebilirsiniz. Ali şeyler bozulduğunda ise hiçbir işe yaramaz. Örnek vermek gerekirse, süt bozulduğunda, yoğurt olur, peynir olur, çökelek olur, olur da olur… Bal bozulduğunda ondan hiçbir şey olmaz atmaktan başka çareniz yoktur. Avrupa’da 13 yaşında cinsel ilişkiye başlayan bir kız 30 yaşında hiçbir şey yokmuş gibi başkasıyla evlenir, 35 yaşında anne olur, onların kültürü bunu götürür. Ancak bizim annelerimizin temizliği, bu pisliği kaldırmaz. Bizim insanımızın bir başkası ile nikahsız düşüp kalkan birini eş ve anne olarak kabul etmesi mümkün değildir. Tıpkı bal gibi, bozulursa atmaktan başka çaren kalmaz. Siyah elbisede yüzlerce leke görünmez ama beyaz elbisede zerre kadar leke kendini gösterir.

Biz, annelerimizi, eşlerimizi, kızlarımızı temiz görmek istiyoruz, kiriniz, pisliğiniz, sözleşmeniz sizin olsun. İstanbul sözleşmesi öldürür…. Vesselam…….