Dolar (USD)
32.33
Euro (EUR)
34.69
Gram Altın
2392.94
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

14 Şubat 2020

İSTEMEZÜK !!!

HARUN ORAK


Üç-dört kişilik çekirdek aileyi idare etmekten aciz insanların, iş hükümet icraatlarına gelince mangalda kül bırakmadığı, kapısının önünü temizlemekten aciz olanların, iş belediye hizmetlerine gelince uzman kesildiği, herkesin her şeyi bildiği enteresan bir nesil bizimkisi...

Hadi gözümüz aydın! Yine ağzımıza sakız yapacağımız bir gündem maddesi var önümüzde. Hem de yıllarca sıcaklığını kaybetmeyecek bir mesele. Kanal-İstanbul!

--- İSTEMEZÜK cenahında kanalın yapılacağı ilin seçilmiş belediye başkanı...
--- SİZE RAĞMEN YAPTIK YİNE YAPARIZ cenahında ise ülkenin seçilmiş devlet başkanı...

Son seçime kadar, ellerinde bir idari yetki olmadığı için sadece istemezük diyebilen muhalefet, artık kendini biraz güçlenmiş olarak görüyor olmalı ki, “Ya Kanal Ya İstanbul“ diyerek istemezükten, yaptırmazük moduna geçmiş durumda. Hükümet de “halk yetkiyi bize verdi size ne oluyor’’ yaklaşımından ‘’bu bir devlet projesidir siz belediye işlerinize bakın” söylemine geçti.

Muhalefetin karşı çıkması abartılacak bir durum değil, zira geçmişe baktığımızda bugün Türkiye’yi sırtlayan her projeye karşı oldular. Bunların arasında gerçekten yapılması yanlış olan projeler de illaki olmuştur. Zira bozuk saat bile günde iki kez doğruyu gösterir.

Yalnız bu sefer ki karşı çıkış biraz daha sükseli. Toplantılar, çalıştaylar, bildiriler, dilekçeler vs… 21.yüzyılın ilk çeyreği CHP’ye yaramış görünüyor. Artık projelere karşı çıkışlarını darbeler ile taçlandıramadıkları için emek vererek itiraz etmeye ve yaptırmamaya çalışıyorlar. Bu da ülkemiz için büyük bir kazanım tabii ki.

Gelin karşı çıkanların tezlerine biraz bakalım. Bir şeye karşı çıkarken, tezin ne kadar güçlüyse diğer tarafın tezleri o kadar zayıf demektir.

1. Kanal İstanbul’u Amerika istiyor tezi; ‘’Montrö Boğazlar Sözleşmesi delinmiş olacak ve Nato gemileri sınırları olmadıkları halde Karadeniz’e yerleşecek’’

Bunu söyleyenler muhtemelen boğazı ağrırken de boğazlarım ağrıyor diyen yeni nesilden...Çünkü Montrö BOĞAZLAR Sözleşmesi sadece İstanbul Boğazı için değil, Çanakkale Boğazı için de geçerli. Fatih Sultan Mehmet Han’ın gemileri karadan yürüttüğü gibi Çanakkale boğazından getireceklerse gemileri yapacak bir şey yok. Bu tutmadıysa; “Ama Montrö sözleşmesinde Çanakkale Boğazı, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı bir bütün olarak ele alınıyor, biri eksilirse Montrö delinmiş olur” tezi tutar diye bir çaba içine giriyorlar bu defa. Bu kadar basit ise bu işler benim de bir önerim var;

Çanakkale tarafında Saros Körfezi’nden Marmara Denizi ’ne kanal açalım. Böylece hem de 45 değil 4.5 kilometrede işi çözmüş oluyoruz.

2. Çevreci tezler; “Kanal İstanbul Sazlıbosna barajını yok edecek, şu kadar tarla gidecek, şu kadar hayvan etkilenecek”.

Uzmanların dediğine göre Melen Çayı projesi bittiğinde, Sazlı Bosna barajının 36 katı kadar su taşıyabilecekmiş. Ama doğru ya, Melen Barajının duvarları da 50 yıl önce açılan Keban Barajının duvarları gibi çatlaktı.Tarla/ekilebilir alan kısmına falan girmeyeceğim, zira Başkanın Beylikdüzü’ndeki müteahitlik projeleri dillere destan. Aynı hassasiyeti projelerinde göstermiş olsa , belki dikkate alınabilirdi.


3. Bilimsel tezler; “Beklenmeyen durumlar olabilir. Örneğin Durusu Gölü tuzlanabilir, depremde su sızdırabilir”.

Bu kapıdan da ekmek çıkmıyor. Çünkü kendi cenahlarından Celal Şengör hocanın,geçmişten kalma bir röpörtajı, suratlarına tokat gibi çarpıyor. Dünya üzerinde yapılması planlanan ne ilk ne de son kanal projesi olacak bu. Kaldı ki her projenin içerisinde riskler olur ve bu riskler düşünülerek önlemler alınır.

4. Ya tutarsa tezi; “Beleş Boğaz dururken, gemiler neden para verip geçsin”.

Bu itirazın çıktığı kafaya, batının gücünün tesirine tam olarak teslim olduğu için kızamıyor insan. Sadece üzülüyorsunuz. Şükür Allah’a ki tüm insanlar bu fikirde değil de bugün uçaklara binebiliyor, okyanuslarda gemiler ile seyahat edebiliyoruz.

Velhasıl-ı kelâm, maddeler çok arttırılabilir, ama şu bir gerçek ki her maddede herkesin söyleyeceği şeyler var ve her kesim istediğine inanıyor.

Burada siyasilere düşen, vatandaşların “bu bir bağımsızlık projesi” gibi abartılı övgüler ile, “Ya Kanal Ya İstanbul” gibi abartılı karşı çıkışlar arasında bırakılmaması olmalı.

Ülkenin kurumları bu projenin faydalı olmasına karar verdiyse elbette yapılacaktır. Sade bir vatandaş olarak benim yüz yıllık Türkiye tarihinden anladığım, CHP bir projeye bu kadar bağırarak karşı çıkıyorsa, bu projenin ülkeme gerçekten faydası olacağıdır vesselam.