İt Damarı
İT: İttihat- Terakki, FETÖ...
İT, 10 Temmuz1909'u (24 Temmuz) Hürriyet Bayramı ilan etti. FETÖ de 15 Temmuz'u bayram ilan edecekti.
12 Mart 1921'den doksan beş yıl sonrası yaşananları iyi tahlil etmeliyiz. Darbelerin, işgal girişimlerinin beslendiği o melun damarı iyi tanımalıyız.
12 Mart 1921'de İstiklal Marşı TBMM'de defalarca okundu, , ayakta alkışlanarak kabul edildi. İstiklal Şairi'nin "Allah bu millete bir daha istiklal marşı yazdırtmasın." duasını, ancak İstiklal mücadelesini yapan inancı tanımakla mümkün.
12 Mart 1921'e nasıl gelindi?
Silahlı mücadele ederek devleti ele geçirmeyi planlayan terör yapılanması İttihadi Osmanu00ee ve Terakki Partisini İttihat ve Terakki adıyla birleştiren Haçlılar, Devleti u00c2li Osman'ı tarihten silmeyi amaçladılar. "Hürriyet, Musavat( Eşitlik), Uhuvvet ( Kardeşlik), Adalet" sloganlarıyla 10 Temmuz 1908'de Meşrutiyet ilan ettirdiler. 31 Mart olaylarını bastırmak amacıyla
Selanik'ten yola çıkardıkları darbecilerle İstanbul'u ele geçirdiler. Üst akıl, İT çatısı altında topladıklarını devlete, millete karşı kullandı. Bunun için kutsalları alet etmekten çekinmedi. Ordu içinde örgütledi. Bunların destekçileri olarak da Derviş Vahdeti, Cemalettin Afganu00ee gibi din adamı kisveli hainleri kullandı. Derviş Vahdeti'nin İttihadi Muhammediye partisi özellikle ordu içinde örgütlendi, taraftar topladı, II.Abdulhamit'e darbe girişiminde en önde yer aldı. FETÖ'nün babası işte bu yapıdır.
Hürriyet Bayramı ilan ettikleri darbe kutlamaları, emperyalistlerin kanlı hesaplarının sadece bir parçasıydı. 1913'te Babı Ali baskınıyla devleti ele geçirenler, kurdukları askeri diktatörlükle beş yıl sonra devleti, fiilen de hukuken de bitirdiler.
30 Ekim 1918'de işgal ordularına teslim ettikleri vatandan 2 Kasım'da kaçtılar. Kurdukları ihanet örgütü İT ( İttihat- Terakki) de yeraltına çekildi. Çekiliş, o çekiliş... Bu örgüt, faaliyetlerine hiç ara vermedi. Darbeleri, maddu00ee ve manevu00ee hastalıkları hep bu İT damarı besledi. Her on yılda milletin iradesini, emeğini talan edenler bunların sulbünden...
İstiklal Marşı'nın ilk kelimesinin "Korkma!" olması, İT ihanetindendir. İstiklal Mücadelesinin başlangıcında halkın (bazı kesimlerinin) ümitsizliğinin sebebi; "aldatılma" korkusuydu. Canı ve kanı pahasına mücadele sonrası Başkent'in işgal edilmesi, milleti karamsarlığa sürüklemişti. Mehmet Akif, milletin bu karamsarlığını yok etmek için "Korkma!" demiştir. Öyle ki Marş'ın anahtar kelimesi "Korkma!"dır.
1913'ün benzerini 27 Mayıs 1960'ta yaptılar. 10 Temmuz1908'de ilan ettikleri "Hürriyet Bayramı" ifadesine "Anayasa" ibaresini ekleyerek 27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramı adıyla 1963'ten 1980'e kadar "kutladılar."
12 Mart 1971'de aynı ihaneti sergilediler, devleti zayıf düşürdüler. Kıbrıs'ta Rumların "Enosis" çalışmaları yaptıkları bir zamanda tek parti hükümetine muhtıra verilmesi, düşürülmesi, o malum üst aklın sevk ve idaresinde yapıldı. Bu tarihten sonra Nihat Erim, Ferit Melen, Naim Talu hükümetleriyle ülke zayıflatıldı. 1974 temmuzunda Kıbrıs Barış Harekatı'nın başarıya ulaşmasından sonra hükümetin düşürülmesi ve yerine temelsiz Sadi Irmak başbakanlığında ara dönem hükümeti kurulması da ABD ve Avrupa'nın Türkiye'ye silah ambargosu uygulanması da Türkiye'yi kuşatma planının parçalarındandı. 1980 darbesinin zeminini de böyle oluşturdular.1990'lı yıllar da bu ifrit politikalarla geçti.
Dur durak bilmediler...
Türkiye'yi, gönül cografyasını yok etmek için dün Derviş Vahdetileri, İttihatçıları kullanan Avrupa ve ABD; bugün PKK'yı, Gezicileri, FETÖ'yü , DEAŞ'ı koruyup kolluyor..
12 Mart 1921'deki "Korkma!" hitabı, aslında "la tahzen innallahe meana " ( Tevbe/40) (Üzülme, Allah bizimle beraberdir.) diyen Hz.Peygamber'in (S.A.V) hitabıdır.
Darbelere, işgallere, alkış tutanlar, bu topraklarda hakimiyetlerini 16 Nisan'da "EVET"le tamamen kaybedecekler.
"Doğacaktır, sana vadettiği günler Hakk'ın,
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın."
