Dolar (USD)
32.37
Euro (EUR)
34.74
Gram Altın
2409.19
BIST 100
10090.8
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

18 Haziran 2020

''Kadın Beyanı Esastır'' İsmail Küçükkaya!..

FOX TV sunucusu İsmail Küçükkaya ile eski eşi Eda Demirci

arasındaki atışmalar devam ediyor.

Eski eş Eda Demirci, “yasak” biter bitmez konuştuğu bir youtube kanalında, İsmail Küçükkaya’dan defalarca hem fiziki hem de psikolojik şiddet gördüğünü “iddia” etti.

Olay gündemin birinci sırasına yerleşince, İsmail Küçükkaya, söylenenleri yalanladı, kendisine iftira atıldığını öne sürdü ve arkasından eski eşe “tazminat davaları” geldi.

Bu arada Küçükkaya’nın Avukatı da, Eda Demirci’nin aldığı 550 bin Türk Lirası karşılığında konuşmama taahhüdünde bulunduğunu açıkladı.

İşin bu tarafı kötü tabii, “Parayı aldı hâlâ konuşuyor” yaklaşımının ne denli “rahatsız edici” olduğu ortada.

Neyse efendim;

Dün gördük ki atışmalar devam ediyor…

Eski Eş, bu kez de kendisinin (tıpkı İsmail Küçükkaya gibi) Atatürkçü bir insan olduğunun altını çizme ihtiyacını hissetmiş!..

İşin bu tarafı da çok mühim…

Yani, ortada İsmail Küçükkaya’nın şahsında, Atatürk İlke ve Devrimlerine, Çağdaş Türkiye’nin değerlerine, laik cumhuriyete saldırı gibi bir durum yok!

Ne güzel muhabbet!..

***

Bizde her şey “ideolojik çekişmeler” çerçevesinde ele alınıyor. Hakkında böylesine “çarpıcı” iddialar bulunan kişi, FOX TV sunucusu İsmail Küçükkaya değil de, mesela A Haber sunucularından biri olsaydı, özellikle sosyal medyada linç edilmişti.

“Muhafazakârların ezik kanadı” da, bırakın sunucuya destek vermeyi, “linç” operasyonuna katkı sunmuştu!..

Şimdi bakıyoruz, (sözde) “kadın hakları” söylemi üzerinden nice “tahrikçiliğe” imza atanlar, bu olayda ya İsmail Küçükkaya’yı savunuyor ya da “dut yemiş bülbül” pozisyonunu alıyor.

Öte yandan…

“Kadın Beyanı”nı yani eski eş Eda Demirci’nin iddialarını yüzde yüz doğru olarak kabul edenlerin büyük bir bölümü de, İsmail Küçükkaya’nın “politik duruşuna” kızdıkları için yapıyorlar bunu.

İsmail Küçükkaya’ya kızgınlıkları başka yerlerden!..

Yani…

Her iki taraf için de ortada “insan hakları”, “kadına şiddet” gibi bir mevzu pek yok, tavırlar büyük ölçüde “politik duruşlara” göre şekilleniyor.

***

Peki böyle mi olmalı?

Bu olayı salt “İsmail Küçükkaya Olayı” olarak mı görmek lâzım?

Ah, bazı meseleler önümüze geldiğinde, bunların “hayırlı sonuçlara vesile olabilecek” taraflarını görebilsek.

Politik ve ideolojik yaklaşımların ötesine geçebilsek ve “çözüme” odaklanabilsek.

İsmail Küçükkaya olayına, “ideolojik ve politik” bakış açılarını bir an için kenara iterek bakabilirsek, tabloyu şöyle netleştirebiliriz:

-Ortada, evliliği sürdürememiş bir kadın ve bir erkek var.

-Bunlardan biri, evlilikleri boyunca sürekli olarak fiziki ve psikolojik şiddete maruz kaldığını, aşağılandığını, yaşadıklarından dolayı kanser hastası olduğunu iddia ediyor.

-Diğer taraf, yani İsmail Küçükkaya ise bunların hiçbirinin gerçeği yansıtmadığını öne sürüyor, yani eski eşi “yalancılıkla” suçluyor.

Şimdi…

Bu durumda nasıl düşünmek gerekir?

“Yapmıştır mutlaka, ortada böyle şeyler olmaza kadın çıkıp da konuşur mu, bunlardan her şey beklenir!” de diyebilirsiniz…

“Ortada bir iddia var. Müddei iddiasını ispatla mükelleftir, yani, iddia eden taraf iddiasını ispat etmek zorundadır!” deyip dâvâ sürecinin tamamlanmasını da bekleyebilirsiniz.

***

Eğer…

“Şer gibi görünenden çıkacak hayr”ı arıyorsanız…

Bu olaya;

“Aile yapımızın geldiği durum” açısından da bakabilirsiniz.

Biliyorsunuz, “Meclis ittifakı” ile kabul edilen mevzuatımız “Kadın beyanı esastır!” diyor.

Biz de buna şöyle itiraz ediyoruz:

“Kadın da erkek de insandır. İnsan doğru da yapabilir, yanlış da… Mesele kadın veya erkek meselesi değildir, insan meselesidir. Siz, batının femi-faşist yönlendirmeleri doğrultusunda aile içindeki dengeleri bozarsanız, ailenin

temeline dinamit koymuş olursunuz. Nitekim, ‘kadına pozitif ayrımcılık’ gibi süslü bir ambalajla yedirilen ve Meclis’ten ittifakla geçirilen düzenlemeler, kadına şiddeti azaltmamış, aksine hızla artmasına sebep olmuştur.”

İsmail Küçükkaya bu işlere pek girmez ama, bu memlekette hem milyonlarca kadını hem de milyonlarca erkeği mağdur eden bir “süresiz nafaka” uygulaması vardır mesela…

Siyasi tercihlerini AK Parti yönünde kullanan milyonlarca vatan evlâdı da, başta İktidar Partisi olmak üzere, bütün partilerden “aileyi tahrip eden” düzenlemeleri ortadan kaldırmalarını talep etmektedir.

İnsanı merkeze alan düzenlemeler talep etmektedir.

İsmail Küçükkaya’nın yuvası, yıkılan milyonlarca yuvadan biridir.

Birçok “ünsüzün” ailesi dağılmıştır, milyonlarca insan perişan haldedir.

Onların “karşı tarafa verebilecek” 550 bin liraları da yoktur üstelik!

Sürekli nafaka, “ikinci eş”ler için de büyük yıkımdır.

Bu memlekette, uzun yıllar evvel yuva kurmuş, çoluk çocuğa karışmış insanlar, “vay sen fi tarihinde erken evlilik yapmıştın” diyerek hapse atılmaktadır!..

Bunlar , “nikahsız birliktelik” yaşamış olsalardı böyle bir sıkıntıyla karşılaşmayacaklardı ama sırf Allah’ın emriyle dünya evine girdikleri için yıllar sonra hapse atılıyorlar!..

Bu “evlilik”, “aile”, “kadına şiddet”, “kadın beyanı esastır”, “süresiz nafaka”, “erken evlilik”, “boşanma sayılarındaki artış”, vs., meselelerini, İsmail Küçükkaya olayı vesilesiyle gündeme biraz daha fazla yerleştirmek…

“İnsanı merkeze alan” düzenlemelerin hayata geçirilmesine hız verilmesini talep etmek…

“Bağcı dövmeye değil, üzüm yemeye niyetli bir aklın ürünü”dür.

Bu akıl da şimdilik pek görünmemektedir!