Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

01 Aralık 2018

Kadin meselesi III

Kadın, kadının kurdu mu?

'Homo Homini Lupus' yani 'İnsan İnsanın Kurdudur' şeklindeki Latin atasözünü siyaset bilimine yerleştiren Thomas Hobbes'tur. O aslında özetle şunu söylemişti: ' Kendinden gördüklerine karşı, insan insanın tanrısıdır, kendinden görmediklerine karşı da insan insanın kurdudur.' Leviathan kavramında da başka analizlerinde de ufkumu açan çok şey bulmama ve bitirme tezim Hobbes üzerine olmasına rağmen hiçbir duygusal ilişki geliştiremediğim bir düşünür kendisi Sürekli bir savaş halinde olan insanların egemenlik yetkilerini devrederek oluşturdukları birlik de bu sözleşmeci bakış da bana hep eksik ve yanlış geldi. Bir yandan iktidar eleştirisi yapar gibi görünürken, öte yandan iktidarın (ve ilişkilerinin) vahşi olmaya mahkum olduğunu meşru ve anlaşılabilir kıldığını hissettim.

Bir kesime karşı adaletsiz olan her şeyi 'doğal olanın ve gerekenin bu olduğu' şeklinde meşrulaştırmaya çalışmamızın altında da bu her alana sirayet etmiş anlayışın etkisi büyük. Kadın meselesi ve kadın haklarını dile getirenlerle ilgili klişeler her ne kadar iletişim çağı ve sosyal medyada düşünceleri özetleme imkanın artmasıyla birlikte azalmaya başlasa da varlıklarını devam ettiriyor. Artık kendine ait bir tarihi ve literatürü olan bu mücadelenin üzerine ciltler yazdığı en basit klişelere dünyanın en parlak ve orijinal fikriymiş tutunanlara üzülmeyelim de ne yapalım? En azından okuyun diyelim.

Bu klişelerden bir tanesi de budur. Ne zaman kadın haklarına dair bir söz söylemeye kalksanız bu literatürden bihaber biri hemen bu klişeyi burnunuzun dibine getirir: 'Kadınlara en çok kadınlar zarar veriyor, kadınlar için en büyük problem yine kadınlar arasındaki rekabet.' Bu söylemin içinde kadınların aralarındaki dayanışmayı tesis etmeden kurtulamayacakları hakikatinden daha fazla kadınların başlarına geleni hak ediyor deme utancını sırtlamak istemeyenlerin veya bunu değiştirmek üzere mevcut ezici ikiyüzlü yapıyla burun buruna gelmeyi göze alamayanların mevcut durumu meşrulaştırma çabası yatıyor. Bu bakışın çok değişik versiyonları mevcut. Siyahlar, yeterince akıllı olmadıkları için köleleştirildi, daha az yeterli oldukları için bu haldeler, müslümanlar şöyle veya böyle oldukları için bu durumdalar...Bu bölümdeki haklılık, şüphesiz ki bu zincirin bir bilinç değişikliği ile yıkılacağıdır ancak bu sistemin ve söylemin yürümesini sağlayan 'içerdeki hainlerdir.' Mevcut sistemi kavi kılan, mücadele edilmesi ve değiştirilmesi gerekeni açıkça söylemek yerine onun adına mazeretler üreten ve sorumluluklardan kaçanlardır.

Kendisi olarak, yani bir sıfata sırtını dayamadan, yani anne, karı, ev kadını, iş kadını vb sıfatlardan münezzeh bir biçimde kendi başına bir değer arz etmeyen veya yeteri kadar değerli görülmeyenlerin içinden her daim, kraldan çok kralcılar çıkar. Sistemin-aslında burada daha doğru bir biçimde 'yapı' demek gerekir- en önemli saç ayakları bu kraldan çok kralcılardır. İçinden çıktıkları veya mensup oldukları kategoriyi ne kadar eleştirir, ona ne kadar düşman kesilirlerse ve kralın ağzıyla ne kadar konuşurlarsa kendilerini kralla o kadar çok özleştirir, o kadar çok değer kazandıklarını hissederler. Kendileri gibi 'değersiz' görülenleri ne kadar aşağılarlar ve ne kadar çok ezerlerse o kadar çok yer açarlar kendilerine...Onlar, bizden olup, bize düşman olanların içimizdeki ileri karakolları gibi hareket ederler. Çeşitleri vardır ama en çok rastlananları 'erkeksi kadınlar' ile 'kafa kızlar' kategorisidir. Haftaya onlara göz atalım.