Dolar (USD)
32.23
Euro (EUR)
35.17
Gram Altın
2483.07
BIST 100
10158.63
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Kadirbilmezliğimiz!

Teşekkür, verilecekler için yapılmaz. Verilenler için bir takdirdir. Sonradan gelecekler imkanattır. Önceden verilenler vukuattır. Vukua gelenlerin teşekkürünü yapmak asil bir insaniyettir. Bu halimizi kaybetmek üzereyiz. Hoyratça harcamaya başladık. Şükürsüzlüğümüz en büyük derdimiz. Şahidimiz de yakın tarihimizdir.

Örselenen ve ötelenenlerimiz çoğunluktaydı. Haklarını verecek olanlara ömür boyu minnettar olacaktılar. Haklarının gerçekleşeceği hayali bile üşütüyordu onları. Olması için her yolu deniyorlardı. Duaları kabul oldu. Nimetler Huda-i Bari tarafından yağdırıldı. İnsan bu. Mayasında nisyan (unutkanlık) var. “Yok mu daha fazlası” diye bağırmaya başladı. Önceki hallerini unuttu. Verilenlerin şükrünü eda etmeden sonrakileri için naralar atmaya başladı. Bu halleri onu çok çirkinleştirdi. Çünkü bu, nimeti verene karşı en büyük nezaketsizlikti.

Gücü elinde bulunduranlar ülkenin en trajik kesimlerinden biri idiler. Bütün halk bir yana, onlar bir yanaydı. Beyazlıkta sınır tanımazdılar. Verilenleri tamamen kendilerinin malı zannediyorlardı. Diğer insanları görmezlikten geliyorlardı. Onlar da insanlığın normal seviyesine geldiler. Kendilerinden başkası da varmış diye nimeti pay ettiler. Başkalarının başarılarını kabullenmeseler de hep faydalandılar. Dolan hazineleri boşaltmak, en büyük maharetleriydi. Bunun için bile teşekkür etmezlerdi. Sonunda hazinenin anahtarı alındı ellerinden. Ehil olanların farklı olduklarını gördüler cidden. Artık daha çok nimete mazhar oldular. Ne yazık ki bir müddet sonra onlar da teşekkürü unuttular. Yine başladılar etrafı çemkirmeye. Verilmeyen nimetleri söylemeye. Bu halleri onları çok çirkinleştirdi. Birazcık itibarları gelmişti, o da geri gitti.

Milliyetçiler her zaman vardı. Mazhar oldukları nimetler sınırlıydı. Bunlar için bile çok bedel öderlerdi. Daha fazlası olsaydı nasıl teşekkür ederlerdi. Onlar da hayal edemedikleri nimetlere gark oldular. Bir anda verilenlere teşekkür etmeyi unuttular. Etrafa yayılan naraları nimet sahibini üzmeye başladı. Toplumun kalitesi bu kadar alçalacak mıydı! Halbuki bunca nimet teşekkür isterdi. Geçmişte çekilenler ne çabuk unutuluverdi.

Ülkenin mazlum halkları ve irapta yeri olmayan vatandaşları büyük bir kitleydi. Hep sürü psikolojisiyle bugüne kadar geldi. Önüne ne konulursa ye, teşekkür et denirdi. Bundan fazlası sanki onun hakkı değildi. Halbuki bu insanlar biliyordu ki hakları daha fazlaydı. Bunu onlara vermeye vesile olanlar ömür boyu hatırlanmalıydı. Zaman geldi bu insanlara hakları verildi. Teşekküre bile tenezzül edilmediler. Bunlar zaten hakkımızdır demeye başladılar. İnsan kalitemiz bu, ne yaparsınız! Hiç geçmişten ders almazmışız. Hani bunca nimet için teşekkür edecektik. Verilmeyenler bizim hakkımız değil derdik. Bir anda nevirleri döndü bunca nimeti görünce. İnsan kalitemiz ortaya çıktı böylece.

Sosyal demokrat ve sözde aydınlar hep gözde kitlelerdi. Milletin tefekkürünü hor görürlerdi. Tek yönleri batıydı. Zora düşünce kurtuluş, simitleri doğuydu. Her şeyin tek sahibi kendileriymiş gibi boy gösterirlerdi. Asıl nimeti vereni göz ardı ederlerdi. Konuşunca çok kibar ve nazik idiler. Ama herkesin haklarını yemekte en öndeydiler. Bu yönleriyle şükürsüzlük en büyük özellikleriydi. Şükredince, bunları bizler bu ülkeye kazandırdık derlerdi. Sonradan geldi asıl münevverler. Önceki hallerinden daha fazla nimete ulaştılar. Teşekkür etmekte geç kaldılar. Çok iyi biliyorlardı bunca nimetin bir teşekkürünün olduğunu. Ne yaparsınız insan kalitemiz bu! Onlar da başladılar olmayan nimetleri istemeye. Neredeyse teşekkür etmenin bir hak ihlali olabileceğini düşünmeye.

İnananların çilesi en büyüklerdendi. Bir daha haklarının verileceklerini hayal bile edemezlerdi. Yaşamlarında nimetsizlik bir hal olmuştu. Sakinleştiricisi de sabırdı. Ah bizim elimizden tutan olsa nasıl teşekkür ederiz derlerdi. Duaları kabul oldu. Hak ettikleri nimetler onları buldu. Bir müddet sonra onlar da başladılar daha yok mu demeye. Neredeyse teşekkürü unutup başladılar isyan etmeye.

En çok üzüldüğüm şey sürekli daha yok mu teranesidir. İnsan nisyandan alındığı için nisyana müpteladır. Lakin teşekkür etmeyi bu kadar çabuk unutmamalıdır.

Çünkü daha düne kadar bir sağlık memuru hem doktordu, hem diş hekimiydi. Bütün hastalıklar üzerine uzmanlaşmış en büyük kişiydi. Bir taraftan dişlerimizi çeker, diğer taraftan doğum yaptırırdı. Sadece sünnet işine karışmaz, onları arkadaşlarına bırakırdı. Her türlü ilaçta uzmandı. Verilen zayiatlar ise normaldi. Hastahane denilen yerler ise bir kasaphaneyi andırırdı. Bir odada beş on tane hastanın yatması adettendi. Şimdi hastanelerimiz ve doktorlarımız neredeyse dünya standartlarını geçti.

Nimet, şükrü görmezse gider. Korkarım ki bu aşk burada biter. Kendimize çeki düzen vermeliyiz.

Daha düne kadar devlet dairelerine bugün git yarın gel hakimdi. Bir belge için denemedik yollar kalmazdı. Şimdi neredeyse e-belge ile hallediyoruz işimizi. Görmeden o çatık kaşlı iş yapmaz kişileri. Burada da teşekkür etmeyi unuttuk. Niye daha çabuk olmuyor işler diye etrafı kokuttuk.

Yollar çilemizdi, araçlar da derdimiz. Hayalimizdeki araçlarla istediğimiz yollardayız. Ulaşımda gerçekten çağları atladık. En uzun mesafeleri unutur olduk. Mesafeler bir telefon konuşması kadar kısaldı. Sevdiğimiz telefondaki heyecanını unutmadan bizi karşısında gördü. Vuslatın nankörlüğü müdür bilmem, ayrılık hemen bitmemeli miydi cidden. Çünkü eskiden ömrümüzü yollar alırdı. Yine şükretmiyoruz ve daha yok mu diye bağırıyoruz her yerde.

Faili meçhuller ve mafyalar milletin en kötü talihiydi. Bir de bakmışsınız sevdiğiniz kaybolmuş. Bunun adı faili meçhuldü. Hiç beklemediğiniz kişiler palazlanırdı. Bunun adı mafyaydı. Devlet bu şekilde sömürülürdü. En büyük mağdur da halk olurdu. Bu hallerin bitmesi en büyük teşekkür için yeterliydi. İnsan bu, çabuk ağlar, çabuk güler. Verilenlerin teşekküründen çok, verilmeyenlerin nazını eder.

Şükredecek o kadar çok şeyimiz var ki, şikayete vaktimiz yok. Lütfen daha fazlasını isterken daha fazla teşekkür edelim. Kalitemizi yükseltip her yerde rahat edelim.

Hak ihlallerine gelince, eğitim ve adalet çilemiz. Bu başka bir yazıda rengimiz olsun.