Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

21 Şubat 2024

​Kara Çarşamba

23 yıl önce...

21 Şubat 2001...

Yeni Dünya Düzeni denilen planlarla bölge işgale kalkışılırken Türkiye'de de adeta bir altüst oluş yaşanıyordu.

Siyasi krizler ve terör ülkenin ufuklarını karartırken ekonomik krizle vatandaşın ekmeği de elinden alınıyordu.

MGK toplantısında Cumhurbaşkanı'nın Başbakan'a anayasa kitapçığı fırlatması ve Başbakan'ın bunu "Bu bir devlet krizidir." açıklamasıyla krizin fitili ateşleniyordu.

Tarihinde ilk defa Türkiye'de esnaf sokağa çıkıyor, yazarkasalar havada uçuşuyordu.

Lira, yüzde 40 değer kaybına uğramış, ekonomi yüzde 10 küçülmüştü. 30'a yakın banka kapanmış, binlerce firma iflas etmiş, milyonlar işsiz kalmıştı.

21 Şubat krizini tetikleyen, alt yapısını oluşturan sebeplerden en önemlisi elbette kifayetsiz muhterislerin doymak bilmeyen cepleriydi. Bunu çok iyi bilen emperyalist güçler, her krizi milletin bağrında hançer olarak kullandılar, bir burgu gibi derinleştirdikçe derinleştirmeye çalıştılar.

"İsrail, Türkiye'de İsrail'de olduğundan daha güçlü." diyenlerce soyup sovana çevriliyordu. "Zinde güçler", laikliği koruma bahanesiyle soyguna nezaret ediyordu.

21 Şubat öncesi bilinmeden ne O gün ne de bugün anlaşılabilir.

33 yıl önce...

20 Ekim 1991...

Türkiye, erken genel seçime gitti...

Anavatan Partisinin tek başına iktdarı sona erdi

Koalisyonlar dönemi başladı.

Terörün siyasi uzantıları sosyal demokratların listeleriyle Meclis'e taşındı.

20 Kasım1991'den 3 Kasım 2002'ye kadar, 11 yılda 9 koalisyon hükümeti kuruldu. 49 ve 57'inci hükümetler arasında Necmettin ERBAKAN'ın Haziran 1996'da kurduğu 54'üncü hükümet, 28 Şubatçılarca Haziran 1997'de düşürüldü. Cumhuriyet tarihinde ilk defa denk bütçe yapan bu hükümetin kurulmasını İsrail hiç istememişti. İsrail Cumhurbaşkanı bunu açıkça ifade etmişti.

1991-1997 arasında toplumu derinden sarsan siyasi ve sosyal olaylar nedeniyle 1994'te de yine bir ekonomik krize maruz kalınmıştı. 5 Nisan 1994 ekonomik kararlarıyla tam anlamıyla Türkiye lMF'nin tasallutu altına girmişti. Kemal DERVİŞ, adeta lMF komiseri edasıyla Ekonomiden Sorumlu Bakan olarak atanmıştı.

1994 krizi de yine "laiklik elden gidiyor" naralarıyla gizleniyordu.

Vatandaşa 2,3 anahtar vadedenler onu bir ekmeğe muhtaç hale getirmişlerdi.

Devlet, kamu bankalarına borçlanıyor, geliri giderini karşılayamıyordu.

Bazı özel bankalar ise hazine garantili iflaslarla doldurboşalt sistemiyle soygunlarına devam ediyordu. Hırsızlar kurdukları bankalardaki mudi hesapları boşaltıp bunu da devletten tazmin edyorlardı.

1994 yerel seçimlerinde İstanbul ve Ankara başta olmak üzere birçok belediyenin yönetimi RP'ye geçince malum zinde güçler, bundan fena halde kıllandılar, kulaklarını dikip planlar yapmaya başladılar. 1995 erken genel seçimlerde de istemedikleri siyasi parti seçimlerden 1'inci parti olarak çıkması bardağı taşıran son damla oldu. 1996'ya bu şartlarda girildi. Sonrası 28 Şubat post modern darbe...

Ve...

Haziran 1997...

Yeni koalisyonlar...

"Sayısal değil, siyasal çoğunluk" ilkesi uydurup milletin iradesinin gasp edildiği 21 Şubat 2001 krizinin başladığı yıllar...

1997-2002 arsaında 5 yılda 3 koalisyon hükümetinin kurulması, ülkenin nasıl istikrarsızlaştırıldığını göstermektedir.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ne kadar hayati olduğu bu olaylarla daha iyi anlaşılabilir.

Türkiye'ye Kara Çarşamba yaşatanların kuklacıları, ağababaları bölgede neler yapıyorlardı.

1991'de İrak'ı işgal edip Kuzey Irak olarak oluşturdukları bölgeye (Kandil) terör örgütünü Suriye'den taşıdılar. Terörü besleyip büyütürlerken Türkiye'nin ekonomik krizlerle etnik ve ideolojik terörle ellerini, ayaklarını bağlıyorlardı.

11 Eyül 2001'de de ABD ve yandaşları İkiz Kulere saldırıyı bahane edip Afganistan'ı işgal ediyordu.

3 Kasım 2002 yapılan erken genel seçim sonrasında da kriz ve kaos lobisi boş durmadı; "Ordu Göreve" pankartları açarak laik-anti laik kavgaları çıkarma teşebbüsleri yle cinayetlerle Gezi ve 15 Temmuz darbe girişimleriyle melun emellerine ulaşmaya çalışıyor...

Bugün Gazze'de İsrail'in yaptığı soykırıma en gür tepkiyi Türkiye' nin vermesinden kimler rahatsız?

Kimlerin gündeminde Gazze yok?

Geçmişte Türkiye'de "İkna Odaları" niçin kurulmuşsa bugün Gazze'de de aynı gerekçelerle soykırım yapılıyor.

Bundan dolayı Gazze'yi en iyi biz anlarız.

Siyonizmi, şımarık gaddarlığından ve kininden tanırız.

Türkiye'de çıkarılan krizler, bölgeden bağımsız değildir.

Kinin şiddeti, sahibinin kimliğidir.

Kara Çarşamba...

Kara ruhlular...