Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


​Kardeşlik Türkülerini seslendiren Bilge Ozan Âşık Veysel

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı “2023, Âşık Veysel Şatıroğlu Yılı” olacağına dair açıklama, kültür sanat dünyasını sevindirdi. Ozan hakkında anma-anlama programları yapılıyor.

Geçen senenin son gününde, 2023 yılının “Âşık Veysel Yılı” olarak ilan edilişi ile ilgili genelge yayımlaması, ülke çapında büyük bir sevince vesile olmuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Âşık Veysel’in vefatının 50’nci sene-i devriyesi olan 2023 yılı, UNESCO tarafından anma ve kutlama yıl dönümleri arasında alınmıştır.” diyerek Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı’nın yıl boyunca çeşitli faaliyetler yürüteceğini ifade etmişti. Buna çok sevinmiştik zira Veysel, toplumumuzun ortak paydalarından biridir. Sade bir Türkçe ile söylediği türküleri yurdun dört bir yanına yayılmış ve sevilerek okunmuş, dinlenmiştir. Eserlerinde hüznün yanı sıra yaşama sevinci, tabiat, insan sevgisi, dostluk, birlik ve beraberlik üzerine gelecek nesillere kıymetli mısralar armağan eden Veysel’in şüphesiz en çok önem verdiği tema “kardeşlik”tir. Vefatından yarım asır geçtiği hâlde hâlâ gönüllerde yaşayan Veysel, bu hatırlayış vesilesiyle çok daha geniş kesimlere ulaşacak ve belki dünyanın birçok ülkesinde de anılacak, şiirleri tercüme edilip okunacak ve anlaşılacaktır. Her yıl vefat yıldönümünde rahmetle ve saygıyla hatırlanan Âşık Veysel, bu senenin sonuna kadar gündemimizde olacak. Şiirlerinde insanî vasıfları öne çıkaran, birlik ve beraberlik ruhunu eserlerine yansıtan Veysel, Türk halk edebiyatında güçlü söyleyişe ulaşabilmiş, 20. yüzyıl ozanlarımız arasında dikkat çekici şiirleriyle ilgi toplamıştır.

Edebiyat tarihçileri onu çağdaşlarından farklı görür, Yûnus Emre, Niyazi Mısrî, Âşık Şenlik, Sümmani ve Ruhsati gibi şairlerin ve ozanların iklimine yakın bulurlar. Tahir Kutsi Makal, Özkan Yalçın, Muzaffer Uyguner ve başka yazarlar onun hakkında müstakil kitaplar yazdı. Vefat ettiği 21 Mart 1973 tarihinden bu yana her yıl aralıksız bir şekilde Türkiye’nin birçok yerinde sevgiyle, saygıyla, şükran ve minnet duygularıyla anılıyorsa bunun üzerinde durup düşünmek gerekiyor. Veysel, ne yaptı da bu derecede ilgi odağı olabildi? Hangi baht ile milletimizin gönlünde taht kurdu? Onun gibi güzel şiirler yazmış yüzlerce ozanımız, halk şairimiz var. Ama Veysel’i farklı ve üstün kılan en önemli vasfı, halk arasında inanç ayırımı yapmayışı, ‘mezhep ayırımcılığı’na düşmemesi, Türkiye’de yaşayan Alevi-Sünni bütün Müslümanları, herkesi kardeş bilmesi, sazı, avazı, şiiri ve yüreğiyle milletini samimiyetle kucaklamasıdır.

Millî-İslami-İnsani Bakış

Veysel hikmet yüklü şiirlerinde, Ahmet Kabaklı hocamızın güzel tespitiyle “millî-İslami-insani” bir bakış açısıyla sanat yapmıştır. Yerli duyarlılığı, İslami hassasiyetle birleştirmiş, oradan da insani erdemlere doğru hızlı adımlarla yürümüştür. Dolayısıyla şiirlerinde diğer güzel duygular gibi, insanlık, kardeşlik, dostluk, yardımseverlik, vefa, birlik ve beraberlik duyguları ağır basar. Zaten milletimizin ona olan tutkunluğu da buradan doğmuştur. Başka bazı sözde ozanlar mezhep tahrikçiliği yaparak ayrılık tohumları atarken, Veysel “kardaş”lığa vurguda bulunmuştur. Bu yönüyle Mevlâna, Hacı Bektaş ve Yûnus Emre düşüncelerinin yirminci yüzyıldaki temsilcilerinden ve izdüşümlerinden biri olduğunu herkese göstermiştir. Şüphesiz bu derinlemesine yüksek bakış, okuyamamış ve dünyayı görmeyen ama gönül nazarı açık bir sanatkârın ince ve zarif portresini ve sağlam duruşunu önümüze çıkarıyor. Bu bakımdan Veysel Şatıroğlu, iyi bir ozan olmanın yanı sıra âdeta bir toplum düşünürü, bir halk filozofu olarak da herkese faydalı mesajlar vermiştir.

Birlik ve Kardeşlik Mesajı

Veysel’in birçok şiirinde, vahdet mesajı içeren hikmetli mısraları, sıklıkla görürüz. Onun “Allah Birdir Peygamber Hak” şiiri, topluma dayanışma duygusu aşılayan en güzel metinlerdendir denilebilir. Şiir şu mısralarla başlar: “Allah birdir Peygamber Hak/Rabbül âlemindir mutlak/Senlik benlik nedir bırak/Söyleyim geldi sırası” Veysel, bugün de kasıtlı olarak gündemden düşürülmeyen “mensubiyet” meselesini, o aydınlık iç gözüyle nasıl görüyor ve bize de gösteriyor: “Kürt’ü Türk’ü ve Çerkez’i/Hep Âdem’in oğlu kızı/Beraberce şehit gazi/Yanlış var mı ve neresi?”

O, güzel, birleştirici ve yapıcı hususiyetleriyle her zaman rahmet ve saygıyla anılmayı, sevgiyle hatırlanmayı hak ediyor. Veysel sevgi hissine, birlik ve beraberlik ruhuna çok önem verir. Neredeyse her şiirinde, her mısraında dayanışma çağrısı yapacaktır. Bir yerde şöyle der: “İtimat edersen benim sözüme/Gel birlik kavline girelim kardaş/Birlik, çok tatlıdır benzer üzüme/İçip şerbetini duralım kardaş/Son verelim iftiraya bühtana/Kardeşane sevişelim can cana/El birlikle çalışalım vatana/Çok okul fabrika kuralım kardaş” Veysel’in şiirlerinde yer bulan ‘birlik’ mesajları, topluma dayanışma duygusunu aşılar. Hepimizin aynı ulu ağacın dalları olduğumuzu hatırlatır.

Veysel’in şiirlerinde verdiği mesajlar esasen sadece Müslüman Türk toplumuna değil, bütün insanlığa da hitap edecek güçtedir. Bu bakımdan onu sadece Türk ve İslam coğrafyasında değil her yerde, Batı ve Doğu ülkelerinde de anmak, anlatmak gerekir.

Âşık Veysel Şatıroğlu, Türk halk edebiyatında güçlü bir söyleyişe ulaşabilmiş, 20. yüzyıl ozanlarımız arasında dikkat çekici şiirleriyle ilgi çekmiş büyük bir ozandır. Çok farklı, acıklı, dertli, serüven dolu ama aynı zamanda hareketli bir hayata sahip olan Veysel Şatıroğlu, 25 Ekim 1894 tarihinde Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı olan Sivrialan köyünde dünyaya geldi. Bir şiirinde “İşittim, dünyaya gelin diyorlar/Ben kocadım dahi dünya gelin mi” der.

Dünyaya Vedaı ve Son Şiiri

Âşık Veysel, vefatından önce yanında olan büyük oğlu Ahmet’e, yazıp tamamlayamadığı için adını koymadığı şiirini verir. O şiirindeki dörtlüklerden birinde şöyle diyor: “Selam saygı hepinize/Gelmez yola gidiyorum/Ne karaya ne denize/Gelmez yola gidiyorum” Şüphesiz geri dönüşü olmayan bir yola doğru çıkacağını hissetmişti Şatıroğlu. Bu yol, ebedî âleme doğru giden mecburi bir caddeydi. Ben o yola ümit ile inanç ile mütebessim bir yüzle gittiğine inanıyorum.

Hayatın sonlarına yaklaştığını hissediyordu şairimiz. Hastanede iken yakınlarına, köyünde ölmek istediğini söyledi. Bunun üzerine Sivrialan’a götürüldü. 21 Mart 1973 Çarşamba günü sabaha karşı saat 3.30 civarında vefat etti. Vefat haberini gazeteci Yücel Yönal, her yere ve herkese duyurdu. Yönal, ozanla son röportajı yapan kişiydi aynı zamanda. Ayrıca Şatıroğlu hakkında bir eser de kaleme aldı. Uzun İnce Bir Yolda Fotoğraflarla Âşık Veysel. Burada ozanımızın hayatı, fotoğrafları ve kendisiyle yapılmış olan son röportaj da yer alıyor.

Birlik Beraberlik Ruhu

Âşık Veysel’in en çok istediği hususlardan biri de, ülkemizde birlik ve beraberlik ruhunun diri olarak ayakta durmasıdır. Bunun için şiirlerinin çoğunda bu fikre hizmet eder. Vatan toprağının kıymetini anlatır, memleket çocuklarının kardeşliğini hatırlatır. Bozgunculuğa meyilli olanlara, “Gel birlik kavline girelim kardaş” diye seslenir.

Birlik ruhu güzel ama bu milleti parçalayıp bölmeye çalışanlar da vardır. Basiretli ve ferasetli olan âşığımız, bu vahim tehlikenin farkındadır. Bunun için herkese ikazda bulunur. Kardeşliğin artması, düşmanlık duygusunun yerleşmemesi, memleket evladı arasında kin ve nifak tohumlarının saçılmaması için çırpınır durur. Mesela şu satırlarda o ümit ve hasretini dile getiriyor: “Bu nasıl kavgalar çirkin döğüşler/Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız/Yolumuza engel olur bu işler/Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız/Birleşiriz bir bayrağın altında/Biz Türklerin ikilik yok aslında/Yapan tutuşuruz vatan aşkında/Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız/Hedef alıp dövüştüğün kardeşin/Seni yaralıyor attığın taşın/Topluma zararlı yersiz savaşın/Hepimiz bu yurdun evlatlarıyız”

Bir Halk Adamı

Âşık Veysel her zaman, içinden çıktığı halkın sesi olmayı sevmiş, başka aykırı yollara sapmamıştır. Milletimizin onu çok sevmesinin temelinde bu bağlılığı yatıyor. Zira Veysel yanındaki yöresindeki insanlarla aynı ruhu taşır, aynı hissi duyar. Sevinçte tasada onlarla beraberdir. Yapay ideolojilere asla yüz vermemiştir; bazı sözde aydınların onu insanından çekip ayırmasını kabullenememiştir. Kimseye teslim olmamış, duygu ve düşüncelerini pervasızca ve kimseden çekinmeden seslendirmiştir. Halk edebiyatı vadisinde emin adımlarla ilerlerken onun bu gerçek toplumcu tutumu, sanat dünyasının da dikkatini çeker. Kendisini yakından tanıyan, ziyaret edip muhabbet eden gazeteci yazar Tahir Kutsi Makal, bu konuda düşüncelerini şöyle beyan ediyor: “Âşık Veysel halk şiirini sevdiren adamdır. Kendine has deyişi ve karakteristik sesi ile kendisine ve daha önceki halk şairlerine ait şiirleri, radyolarda okuya okuya, bıkkınlık veren şehirli edebiyatını yenmiştir. Şimdi Âşık Veysel’in tezenesini vuruşunu tanımayan, sesine kulak vermeyen yok gibidir.” (*)

Âşık Veysel inançlı bir Müslümandır. Bunu her vesile ile ifade eder ama asla istismar etmez. Zaten onun inancının yalınlığı, sadeliği ve samimiyeti, eserlerine bakılınca derhâl anlaşılır. Bir yerde şöyle der: “Allah birdir inanmışız Allah’a/İki diyen o dergâhtan kovulur” Ardından düşüncelerini, dünya görüşünü şöyle özetler: “Aslım Türk’tür Elhamdülillah Müslüman/Şükür Amentü’ye etmişiz iman/Kalbime yaraşmaz şirk ile güman/Kalbimiz nur ile dolu sayılır”

Sevgi Ummanı

Âşık Veysel insanları, hayvanları, bitkileri ve bütünüyle kâinatı çok sever. Tabiata adamakıllı sevdalıdır, ağaçlara yürekten tutkuludur. Elbette öncelikle ailesini ve bilhassa eşini sever. Ona adadığı mısralar, deyişler söyler. Şüphesiz o, bu sevgi hamurunu insana bahşedenin Cenabı Allah olduğunun bilincindedir. Bunun için “Beş günlük dünyada ey Âdemoğlu/Kâmili kâmili, hâli gözle gel/Cümlemizin başı bir Hakk’a bağlı/Hakikat söyleyen dili gözle gel” der.

Veysel’de beşeri aşk ile ilahi aşkın mezcolup bir ebru güzeli gibi kaynaştığını görürüz. Öyle mısraları var ki, orada eşine mi yoksa bütün kâinatı Yaradan Cenab-ı Hakk’a mı hitap ettiği bilinmez. Divan edebiyatında ve bilhassa tasavvuf edebiyatımızda yaygın olan ‘mecazi aşk’ ile ‘hakiki aşk’ kavramları ozanımızın da zihin dünyasını kaplamıştır. Mesela şu ifadeler ne kadar bizden, ne kadar derindir: “Saklarım gözümde güzelliğini/Her neye bakarsam sen varsın orda/Kalbimde gizlerim muhabbetini/Koymam yabancıyı sen varsın orda”

Veysel yüreğindeki coşkun hisleri saklamaz, açığa çıkarır. O zaten içi dışı bir olan, özge ozandır. Bu dörtlüğün ardından ‘aşkının temeli’ni gösterir meraklı olanlara: “Aşkımın temeli sen bir âlemsin/Sevgi muhabbetsin dilde kelamsın/Merhabasın dosttan gelen selamsın/Duyarak alırım sen varsın orda”

Galiba çiçeklerden, ağaçlardan, tabiattan en çok bahseden şairimiz Âşık Veysel’dir. Bu renkli ve donanımlı evren kuşatmıştır iç dünyasını. Sözü dönüp dolaşıp yeşilliklere getirir ve bizi de özge temaşalar için, elimizden tutup bir ormanın derinliklerine doğru yürütür: “Çeşitli çiçekler yeşil yapraklar/Renklerin içinde nakşını saklar/Karanlık geceler aydın şafaklar/Uyanır cüml’âlem sen varsın orda”

Veysel kâinattaki ahenkli oluşumu ve düzenli değişimi bilir, her gün devam eden bu yenilikleri düzenli olarak takip eder, sonra da sözün özünü söyler. Ona göre her şeyde bir mükemmeliyet vardır. İşte o mısralar: “Mevcudatta olan kudreti kuvvet/Senden hâsıl oldu sen verdin hayat/Yoktur senden başka ilanihayet/İnanıp kanmışım sen varsın orda”

Allah’ı her şeyde ve her yerde gören bir inanç adamıdır Veysel. Bütün yaratılmışların Yaradan’ı, mütemadiyen kendi dillerince zikrettiğini fikretmiştir. Her gün semada ve yeryüzünde görülen değişimin tesadüfi olmadığını bilir. Ozanımız tefekkür nazarıyla baktığı oluşumları ibretle ve hikmetle takip eder durur. Şimdi o anlamlı mısraları okuma zamanıdır: “Hu çeker iniler çalınan sazlar/Kükremiş dalgalar coşar denizler/Güneş doğar perdelenir yıldızlar/Saçar kıvılcımlar sen varsın orda/Veysel’i söyleten sen oldun mutlak/Gezer daldan dala yorulur ahmak/Sen ağaç misali biz dalda yaprak/Meyva çekirdeksin sen varsın orda”

Âşık Veysel vatanseverdir. Vatanını canından aziz bilir. “Vatan bizim, ülke bizim, el bizim” diyerek meydan okur ve şu duada bulunur: “Tanrım var eylesin milletimizi.” Bu hislerini “Bir Küçük Dünyam Var İçimde Benim” şiirinde de öne çıkarır: “İçimde beslerim bir büyük ordu/Çiğnesin düşmanı yükseltsin yurdu/Azmi zihniyeti Veysel’in derdi/İşte bu niyetim bana kâfidir”

Bir insanın vatanı olmazsa hayatı da olmaz. Ailesi de, kurulu düzeni de… Peygamber Efendimizin, “Vatan sevgisi imandandır.” Hadis-i şerifini bilen ve hayatında buna uygun hareket eden Veysel, her zaman vatan sevgisine dikkat çekmiş, bu muhabbetin yeni nesillere de aktarılması gerektiğinin altını çizmiştir. Bu duyguyu şiirlerinde, mısra aralarında büyük bir istekle verdiğini fark edebiliyoruz. Âşık Veysel’i rahmetle anarken, onun adının verildiği bu seneyi kardeşlik duygusu ağır basan şiirlerini okumamız gerekiyor.

Ona Dair Yazılanlardan

AHMET KUTSİ TECER: “Âşık Veysel yenidir. Yeni şiirimizin vatandaşıdır. Yeni edebiyatımız her koldan araştırıcı, deneyici olduğu gibi Şatıroğlu da kendi yolunda bir araştırıcı; bu suretle de gelenekten gelenlere bir yol gösterici, kapı açıcıdır.”

MEHMET KAPLAN: “Toprak, Veysel için sadece maddi değil, manevi bakımdan da değerlidir. Toprak köylüyü Tanrı’ya, insanlığa, çalışma ve ahlâka da götürür. ‘Toprağa bakarsam dua alırım’ mısraı Veysel’in toprağı ne kadar kutsallaştırdığını çok güzel gösterir.”

TARIK BUĞRA: “Sana, senden başka hiçbir insanın yazamayacağı, söyleyemeyeceği o gönül, ses ve sözlerinin şerefi yeter.”

AHMET KABAKLI: “Çektiği birçok sıkıntılara rağmen, şen, imanlı Veysel, fıkralar anlatır, şakalar yapar, binlerce yılın yaptığı Anadolu halk adamı şahsiyetini her konuştuğuna kabul ettirirdi. İçi dertli dışı şakrak; susmak bilir, söz bilir, kendine has üslubu ile nükteler söyler tam bir köylü arifi idi. İç âlemindeki aydınlık, gözlerinin karanlığı dünyasına bizce meçhul bir ışık serpiştirir, göremediğimiz güzelliklerin hazzını bize sezdirirdi.”

ŞİİRLERİNDEN SEÇMELER:

ALDANMA CAHİLİN KURU LAFINA

Aldanma cahilin kuru lafına

Kültürsüz insanın külü yalandır

Hükmetse dünyanın her tarafına

Arzusu hedefi yolu yalandır

Kar suyundan süzen çeşme göl olmaz

Gül dikende biter diken gül olmaz

Diz diz eden her sineğin bal’olmaz

Peteksiz arının balı yalandır

İnsan bir deryadır ilimde mahur

İşle(di)ği ameli hâli yamandır

Cahil okur amma âlim olamaz

Kâmillik ilmini herkes bilemez

Veysel bu sözlerin halka yaramaz

Sonra sana derler deli yalandır

***

ALLAH BİRDİR PEYGAMBER HAK

Allah birdir Peygamber Hak

Rabbü’l âlemindir mutlak

Senlik benlik nedir bırak

Söyleyim geldi sırası

Kürt’ü, Türk’ü ve Çerkez’i

Hep Âdem’in oğlu kızı

Beraberce şehit gazi

Yanlış var mı ve neresi

Bin bir ismin birinden tut

Senlik benlik nedir sil at

Tuttuğun yola doğru git

Yoldan çıkıp olma asi

Yezit nedir, ne Kızılbaş

Değil miyiz hep bir kardeş

Bizi yakar bizim ateş

Söndürmektir tek çaresi

Kur’an’a bak İncil’e bak

Dört kitabın dördü de Hak

Hakir görüp ırk ayırmak

Hakikatte yüz karası

Kimi ne çeker dilinden

Hem belinden hem elinden

Hayır ve şer emelinden

Hakikat bunun burası

Şu âlemi yaratan bir

Odur külli şeye Kadir

Alevi Sünnilik nedir

Menfaattir varvarası

Cümle canlı hep topraktan

Var olmuşuz emir Hakk’tan

Rahmet dile sen Allah’tan

Tükenmez rahmet deryası

Veysel sapma sağa sola

Sen Allah’tan birlik dile

İkilikten gelir bela

Dava insanlık davası

***

ASLIMA KAVUŞUP TOPRAK OLUNCA

Aslına kavuşup toprak olunca

Çiçek olur mezarımı süslerim

Dağlar yeşil giyer bulutlar ağlar

Gökyüzünde dalgalanır seslerim

Ne zaman toprakla birleşir cismim

Cümle mahlûk ile bir olur ismim

Ne hasudum kalır ne de bir hasmım

Eski düşmanlarım olur dostlarım

Evvel de topraktır sonra da adım

Geldim gittim bu sahnede oynadım

Türlü türlü tebdilata uğradım

Gâhî viran şen olurdu postlarım

Benden ayrılınca kin ve buğuzum

Herkese güzellik gösterir yüzüm

Topraktır cesedim güneştir özüm

Hava yağmur uyandırır hislerim

Âlimler âlemi ölçer biçerler

Hamını hasını eler seçerler

Bu dünya fanidir konar göçerler

Veysel der ki gel barışak küslerim

***

AYRILIK GÜNLERİ GELDİ DAYANDI

Ayrılık günleri geldi dayandı

Eğlenip burada kalan elveda

Eridi cesedim yüreğim yandı

Sinem delik delik delen elveda

Gelin birer birer helallaşayım

Yol verin ki şu dağları aşayım

İstemezdim senden uzaklaşayım

Hasreti kalbime dolan elveda

Kalbimde kadimdir gurbet korkusu

Gitmiyor burnumdan sıla kokusu

Bir güzelin meftunuyum doğrusu

Beni bu sevdaya salan elveda

Karlar erir akar gider lodostan

Coşar gönlüm selam gelse o dosttan

Sen eyledin beni dillere destan

Çırpınıp saçların yolan elveda

Veysel’in derdinin yoktur ilacı

Gurbetin dertleri acıdır acı

Biz gidelim sizler olun duacı

Döküp gözyaşları silen elveda

***

DAĞLAR

Türlü türlü irenklere belenmiş

Yeşil yaprağile döşeli dağlar

Giyinmiş kuşanmış gelin misali

Gülüyor yüzüne neşeli dağlar

Çeşit çeşit çiçek takmış döşüne

Çekilir göçleri peşi peşine

Çıkabilsem şu yaylanın başına

Kuzulu kurbanlı şişeli dağlar

Erimiş karları çekilmiş duman

Açılmış çiçekler yürümüş çimen

Hayali kafamda yaşar her zaman

Başı oylum oylum neşeli dağlar

Yüce dağlar birbirine göz eder

Rüzgâr ile mektuplaşır naz eder

Gâhi duman bürür gâhi yaz eder

Dereli tepeli döşeli dağlar

Kış gelince beyaz çarşaf bürünür

Bahar gelir dağlar yunur arınır

Hangisine baksan cennet görünür

Sizi benimseyip coşalı dağlar

Ovalar bizimdir dağ bizim dağlar

Ağlatma Veysel’i gel gözüm ağlar

Dağlarsa sinemi gurbetlik dağlar

Sevgilimden ayrı düşeli dağlar

***

DOSTLAR BENİ HATIRLASIN

Ben giderim adım kalır

Dostlar beni hatırlasın

Düğün olur bayram gelir

Dostlar beni hatırlasın

Can kafeste durmaz uçar

Dünya bir han konan göçer

Ay dolanır yıllar geçer

Dostlar beni hatırlasın

Can bedenden ayrılacak

Tütmez baca yanmaz ocak

Selam olsun kucak kucak

Dostlar beni hatırlasın

Ne gelsemdi ne giderdim

Günden güne arttı derdim

Garip kalır yerim yurdum

Dostlar beni hatırlasın

Açar solar türlü çiçek

Kimler gülmüş kim gülecek

Murat yalan ölüm gerçek

Dostlar beni hatırlasın

Gün ikindi akşam olur

Gör ki başa neler gelir

Veysel gider adı kalır

Dostlar beni hatırlasın

***

GELMEZ YOLA GİDİYORUM

Selam saygı hepinize

Gelmez yola gidiyorum

Ne karaya ne denize

Gelmez yola gidiyorum

Ne şehire ne de köye

Ne yıldıza ne de aya

Uçsuz bucaksız bir deryaya

Gelmez yola gidiyorum

Konularım komşularım

Torunlarım yavrularım

İşte benim son baharım

Gelmez yola gidiyorum

Gemi bekliyor limanda

Gideceğim bir ummanda

Gözüm kalmadı cihanda

Gelmez yola gidiyorum

Eşim dostum yavrularım

İşte benim sonbaharım

Veysel karanlık yollarım

Gelmez yola gidiyorum

***

GÜZELLİĞİN ON PAR’ETMEZ

Güzelliğin on par’etmez

Bu bendeki aşk olmasa

Eğlenecek yer bulamam

Gönlümdeki köşk olmasa

Tabirin sığmaz kaleme

Derdim dermandır yâreme

İsmin yayılmaz âleme

Âşıklarda meşk olmasa

Kim okurdu kim yazardı

Bu düğümü kim çözerdi

Koyun kurt ile gezerdi

Fikir başka başk’olmasa

Güzel yüzün görülmezdi

Bu aşk bende dirilmezdi

Güle kıymet verilmezdi

Aşk ile maşuk olmasa

Senden aldım bu feryadı

Bu imiş dünyanın tadı

Anılmazdı Veysel adı

O sana âşık olmasa

***

KARA TOPRAK

Dost dost diye nicesine sarıldım

Benim sadık yârim kara topraktır

Beyhude dolandım boşa yoruldum

Benim sadık yârim kara topraktır.

Nice güzellere bağlandım kaldım

Ne bir vefa gördüm ne bir fayda buldum

Her türlü isteğim topraktan aldım

Benim sadık yârim kara topraktır

Koyun verdi kuzu verdi süt verdi

Yemek verdi ekmek verdi et verdi

Kazma ile döğmeyince kıt verdi

Benim sadık yârim kara topraktır

Âdem’den bu deme neslim getirdi

Bana türlü türlü meyve yetirdi

Her gün beni tepesinde götürdü

Benim sadık yârim kara topraktır

Karnın yardım kazmayınan belinen

Yüzün yırttım tırnağınan elinen

Yine beni karşıladı gülünen

Benim sadık yârim kara topraktır

İşkence yaptıkça bana gülerdi

Bunda yalan yoktur herkes de gördü

Bir çekirdek verdim dört bostan verdi

Benim sadık yârim kara topraktır

Havaya bakarsam hava alırım

Toprağa bakarsam dua alırım

Topraktan ayrılsam nerde kalırım

Benim sadık yârim kara topraktır

Dileğin varise iste Allah’tan

Almak için uzak gitme topraktan

Cömertlik toprağa verilmiş Hak’tan

Benim sadık yârim kara topraktır

Hakikat ararsan açık bir nokta

Allah kula yakın kul da Allah’a

Hakk’ın gizli hazinesi toprakta

Benim sadık yârim kara topraktır

Bütün kusurumuz toprak gizliyor

Merhem çalıp yaralarım düzlüyor

Kolun açmış yollarımı gözlüyor

Benim sadık yârim kara topraktır

Her kim ki olursa bu sırra mazhar

Dünyaya bırakır ölmez bir eser

Gün gelir Veysel’i bağrına basar

Benim sadık yârim kara topraktır

***

MİMAR

Bu dünyayı kuran mimar

Ne hoş sağlam temel atmış

İnsanlığa ibret için

Kısım kısım kul yaratmış

Kimi yaya kimi atlı

Kimi uçar çift kanatlı

Dünya şirin baldan tatlı

Eyvah balı tuza katmış

Kazması yok küreği yok

Ustası var çırağı yok

Gök kubbenin direği yok

Muallakta bina çatmış

Bu çark böyle döner durmaz

Ehli aşklar yanar durmaz

Aşk meylinden kanar durmaz

Sevgi muhabbet yaratmış

Hep biliriz dünya fani

Oyalıyor seni beni

Âdem atadan bu yana

Nice insan gelmiş gitmiş

Bu dünyaya gelen gülmez

Bir yol var ki giden gelmez

Bu hikmeti kimse bilmez

Ona sır demiş kapatmış

Bu nizamı böyle kurmuş

Kendi çekilmiş oturmuş

Veysel’e türlü dertler vermiş

Durmadan derman aratmış

***

OLSAYDIM CEPHEDE KAHRAMAN ASKER

Olsaydım cephede kahraman asker

Çalışırdım memleketin işine

İçimde duygular uyanan hisler

Taşırdı beni hudut dışına

Bizi bugün için beslemiş vatan

Ne mutlu bu yolda olaydım kurban

Çekilip karşıma çıkınca düşman

Süngü vursam idi düşman döşüne

İftihar ettiğim büyük muradım

Türkoğlu’yum temiz Türk’tür ecdadım

Şehit ismi yazılsaydı soyadım

Kanım ile mezarımın taşına

Ne yazık ki bana olmadı kısmet

Düşmanı denize dökerken millet

Felek kırdı kolum vermedi nöbet

Kılıç vurmak için düşman başına

Bugünler müyesser olsaydı bana

Minnet etmez idim bir kaşık kana

Mukadder harici gelmez meydana

Neler geldi bu Veysel’in başına

***

YOL

Uzun ince bir yoldayım

Gidiyorum gündüz gece

Bilmiyorum ne hâldeyim

Gidiyorum gündüz gece

Dünyaya geldiğim anda

Yürüdüm aynı zamanda

İki kapılı bir handa

Gidiyorum gündüz gece

Uykuda dahi yürüyom

Kalmaya sebep arıyom

Gidenleri hep görüyorum

Gidiyorum gündüz gece

Kırkdokuz yıl bu yollarda

Ovada dağda çöllerde

Düşmüşüm gurbet ellerde

Gidiyorum gündüz gece

Düşünülürse derince

Irak görünür görünce

Yol bir dakka mikdarınca

Gidiyorum gündüz gece

Şaşar Veysel işbu hâle

Gâh ağlaya, gâhi güle

Yetişmek için menzile

Gidiyorum gündüz gece.