Kasada para var mı?
Tüm dünyada pandeminin artan etkisi ile mücade
etmeye çalışan ülkeler, kendi imkânları ölçüsünde ekonomilerini ayakta tutmak için
çeşitli kurtarma paketleri açıklıyorlar.
Avrupa Birliği ise kendisini kurtarma konusunda büyük bir imtihan veriyor.
Polonya ve Macaristan
tarafından veto edilen 7 yıllık AB bütçesi ve kurtarma paketinin veto gerekçesi ise AB fonlarının kullanımının
hukukun üstünlüğü ilkesine bağlanması oldu.
Bu şartı ülkelerinin iç işlerine müdahale olarak algıladıklarının
söyleyen Macaristan Başbakanı Viktor Orban ve Polonya Başbakanı
Mateusz Morawiecki koyulan şartın kaldırılması için birlikte hareket
edeceklerini ve birinin çıkarına olmayacak bir adımı diğerinin atmayacaklarını
söylediler.
Almanya başta olmak üzere iki ülkenin AB’yi işlevsiz hale getiren
bu tutumuna sert tepki gösterdiği hatta iki ülkeyi Birlik dışına çıkarmaya
varan birçok senaryonun masada olduğu söylentileri şu sıralar Avrupa’nın
gündeminde yer alıyor.
AB’nin yaşadığı bu krizin, Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın başlattığı “hukuk ve ekonomi reformu” ile Türkiye’nin Avrupa
Birliği’ne daha da yaklaşmasını ve bunun Türkiye’nin Birliğe katılmasında
bir fırsat doğurup doğurmayacağı akıllarda yer alan sorular arasında...
*******************
Avrupa Birliği içinde bulunmanın sağladığı geniş finansal faydadan vazgeçmenin kolay
olmadığı aşikâr.
Hele ki bir de pandemiden kaynaklı ekonomik
zararın giderilmesi için geniş finansmana ihtiyaç duyulması Macaristan ve Polonya’nın
bu tutumunun bir noktada kırılacağını düşündürüyor.
Türkiye’nin ortaya koyacağı reformlar AB için kısa zamanda “kubul
edilebilir” statüde olur mu kimse bilmiyor.
12 Aralık’ta AB’de düzenlenecek zirvede Türkiye’ye yaptırım konusu
ele alınacak.
Türkiye’nin yaptırımlardan kaçınmak için yenilikçi bir
söylem geliştirdiğini söyleyenler de var.
Ama bana sorarsanız Türkiye önemli bir dönüşümün arifesinde.
Atılacak adımlar; devletin daha ileri
gitmesini sağlayacak, zamanı gelmiş olan adımlar...
*******************
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Merkez Bankası’nda 70 milyar dolarlık rezerv olduğunu söylemesinin üstünden çok uzun bir zaman geçmeden Merkez Bankası Başkanı’nın görevden alınması ardından Hazine ve Maliye Bakanı’nın görevden affı herkesin aklındaki “Kasa da para var mı?” sorusunu canlandırdı.
Katar ile yapılan anlaşmaların hızlanması birçok muhalif tarafından “kasaya
para koyma çabaları” olarak adlandırılsa da bu çok doğru değil.
Serbest piyasa ekonomisinde ülkenin ekonomik
gelişimini sağlamanın tek yolu yatırım çekmek.
Avrupa’dan ya da ABD’den gelen yatırımı “iyi”
görüş “Arap”
veya “Türk” coğrafyasından gelen yatırımı art niyetli olarak gören
zihniyeti doğrusu pek anlamıyorum.
Kimse kâr etmeyeceği yere parasını götürmez.
Serbest piyasa ekonomisindeki tüm ülkeler;
yabancı yatırımcıları, ülkelerine yatırım yapmaları durumda kâr edebileceklerine ikna etmek
için uğraşırlar.
Batıdan gelen yatırımlar için bu mantığı kabul
edilebilir gören bazı kişiler, Türkiye’nin gönül coğrafyasından gelen bu yatırımlara
ise garip bir şekilde küçümseyici bir gözle bakıyorlar.
Ülke yönetmek zor bir iş...
Ama ülkenin menfaatinin karşısında olanlara rağmen
ülke yönetmek çok
daha zor bir iş...
Piyasanın, Arap sermayesinin bu zamana kadar Türkiye’ye karşı ürkek
durmasını sorgulayıp “istemezükçü” anlayışla mücadele etmesi gerekiyor.
Demokrasiyi, açık piyasa işlemlerini ısrarcı
bir dille savunan birçok sanayicimizin ülkeye giren sermayeyi seçenlere karşı bir açıklama
yapması gerekmez mi?
*******************
GSYH’nın 2020’nin 3. çeyreğinde yıllık yüzde 6,7’lik artış kaydetmesi hepimizi çok sevindirdi.
Bir de Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler
Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un, Kasım ayına ilişkin işsizlik ve kısa çalışma ödemelerinin 4 Aralık’ta
hesaplara yatırılacağı bilgisini paylaşması vatandaşları mutlu etti.
“Ülkede para yok mu?” sorularının sıkça sorulması beni bu ödemelerin daha nereye
kadar götürülebileceği sorusuna yöneltti.
Ben de Bakanlıktaki birkaç dostumu arayarak konuyu
sordum.
“Dostlarım”, Türkiye’nin, çok rahat bir şekilde en az 12 ay daha işsizlik ve kısa çalışma ödemelerini devam ettirecek gücü olduğunu söylediler.