Dolar (USD)
32.27
Euro (EUR)
34.74
Gram Altın
2406.00
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

12 Haziran 2017

Katar üzerinden Ümmet'e yapılan sistematik operasyon

Ramazan ayındayız. Ramazan ayı kardeşlik ayıdır. Yardımlaşma, merhamet ve bilincimizin canlılık kazandığı aydır. Birlik ve beraberliğimizin, kardeşlik ve sevgi bağlarının daha da güçlendiği Ramazan ayında Katar'a karşı başlatılan abluka oldukça manidardır.

Daha açık konuşacak olursak, Katar ile bazı Arap ülkeleri arasındaki kriz Ümmet kardeşliğine yönelik başlatılan açık bir operasyondur. Ramazanın rahmet ve bereketinin tüm dünyayı kuşatmasını beklerken, Katar'ın sistematik bir plan çerçevesinde kuşatılmaya çalışılması sömürgeci devletlerin lehine bir adımdır. Krizin derinleşmemesi için Türkiye'nin aldığı sorumluluk tarihi, ablukayı derinleştirme çabaları ise provokatif adımlardır.

Elbette Türkiye Katar'ın yanında olacaktır. Ancak kriz üzerinden Türkiye'yi bir tarafa mahkum etmek isteyenlerin oyununu da ince diplomasi ile bozacaktır. Cumhurbaşkanımız Erdoğan diplomatik manevra alanlarını genişletirken, ortaya koyduğumuz diplomasi yöntemimiz ortadır.

*Soğukkanlı olmak.

*Sorunları ötelememek.

*Haklının yanında durmak.

*Haksızlıklara kapı açılmasını engellemek.

*Milli çıkarlarımız, bölgesel etkinliğimiz ve küresel sorumluluklarımız çerçevesinde hareket etmek.

*Çok taraflı bir iletişim ekseninde faaliyet yürütmek.

*Daha karmaşık bir hale gelmiş olan uluslararası ilişkilerde şeffaf olmak.

İşte tüm bu ilkeler doğrultusunda önemli müttefiğimiz olan Katar'ı sonuna kadar savunacağız, abluka siyasetini geçersiz kılmak için sonuna kadar mücadele edeceğiz. Özgürlük ve adaleti önceleyerek, sorunun çözümüne destek vereceğiz. Süreç içerisinde duygusal olmayacağız ama merhamet ve vicdanı elden bırakmayacağız.

Oyuna gelmeyeceğiz.

Çünkü oyunun farkındayız.

*Bölgede statükoya karşı direnen ülkeler iftira ve karalama yöntemiyle dize getirilmek, pazarlık masalarına oturtulmak hedefleniyor.

*Mazlum Müslüman halklardan yana olanlar yalnızlaştırılmak, ötekileştirilmek ve tüketilmek isteniyor.

*Halklar nezdinde başlayan uyanış, diriliş, direnişe dönüşmeden bastırılmak, sindirilmek amaçlanıyor.

Bu amaç, hedef ve istekleri doğrultusunda sömürgeci devletler bölgedeki planlarını sürdürmek, despotik iktidarlar ise ömrünü uzatmak peşinde. Koalisyonlarını bu çerçevede oluşturdular, planlarını bu amaçları doğrultusunda şekillendirdiler, tecrit siyasetiyle yeniden sahneye çıktılar. Kaleme aldıkları senaryo ile yeni zulümlere yol açacaklar. İşte biz bu yolu kapatmalıyız. Tüm çabamız bu. Bu yolun yanlış olduğunu gösteriyor, yeni insani krizlerin kimseye fayda sağlamayacağını anlatıyor, sorunun küresel bir soruna dönüşmesini engellemek için sorumluluk alıyoruz. Küresel sorunun temsilcileri tarafından gerçeğin yanında durduğumuz için bizde hedef alınıyoruz. Ama gerçek ve doğru tektir. Gerçeği ve doğruyu onlarda keşfedeceklerdir. Bugün gerçeği ve doğruyu perdelemeye çalışabilirler. Gerçek ve doğruyu karartmak isteyebilirler. Ancak söndüremezler. Goethe'nin dediği gibi, "İnsanın yalnızca gerçeğin ne olduğunu bilmesi yeterli değildir; doğruyu istemesi ve yapması da gereklidir." İşte Türkiye gerçeği biliyor, doğruyu istiyor ve daha adaletli bir dünya için elinden geleni yapıyor.