Dolar (USD)
32.18
Euro (EUR)
35.00
Gram Altın
2499.16
BIST 100
10643.58
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

12 Şubat 2017

Kavgacı-kutuplaştırıcı üslup Referandumu tehlikeye atar

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Meclis'in kabul ettiği Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ni halkın görüşüne sunacak Referandum imzasını Cuma günü attı. Artık söz millette. 16 Nisan'da sandıklar kurulacak millet bir karar verecek. 94 yıldır Parlamenter Sistemle yönetilen Türkiye Cumhuriyeti, artık Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile yönetilip yönetilmeyeceği netleşecek.

Referandumdan dönüş yok. Bu yapılacak. Sonuç ne olur? Şimdiden kesin hüküm vermek zor. Normal şartlarda 'Evet'in yüksek bir oranla çıkması gerekiyor. Fakat daha önce kaleme aldığımız yazılarda dile getirdiğimiz gibi bunun için şartlar var. Bu şartları tekrarlamak yararlı olacak.

İşte o şartlar: "1-Ekonomik algı operasyonları, 2-Değişimin anlatılma gücü, 3-Üst düzey siyasette FETÖ temizlik algısı, 4-Mağduriyet edebiyatının bitirilmesi, 5-Referandumun MHP'de Devlet Bahçeli'ye karşı mücadele algısından çıkarılması." 27 Ocak tarihli yazımızda sıraladığımız bu şartlarda değişiklik yok. Tabii bu şartlar mutlak değil, bizim gözümüzden bakınca. Gezdiğim-dolaştığım, sohbet ettiğim ortamlardan elde ettiğim izlenimlere göre bu şartların arasına 'Kavgacı-kutuplaştırıcı' kavramını da ilave etmekte yarar var.

Ekonomik algı şu an kontrol altında tutulduğu görülüyor. FETÖ temizlik algısında tereddütler ortada duruyor. Buna bağlı olarak üst düzey siyasi bağlantılara yönelik operasyonlar konusunda şimdilik her hangi bir işaret yok. Buna karşılık FETÖ ve darbe bağlantısı iddiası ile mağduriyet edebiyatını körükleyecek gelişmeler yaşanıyor. Ocak 2016'da yayınlanan ve özetinde Türkiye'yi 'Katil devlet' ilan eden Akademisyenler Bildirgesi'ne imza koyanlara 1 yıl sonra bu aşamada operasyon yapılmasının ardında ki gerekçeyi bilmiyoruz. Fakat kamuoyunda yeni bir mağduriyet edebiyatı türküsünün çığırtkanlığını doğurdu. Buda gösteriyor ki mağduriyet edebiyatı bitirilmesi gerekirken yeni mağduriyet edebiyatı için zemin oluşturan uygulamalar ortaya çıkıyor. MHP tabanı konusundaki algınında değiştirilmesi gerekiyor. Fakat bu konuda MHP yönetimi ve Devlet Bahçeli'nin ciddi adımları yok. Hatta tam tersi. MHP'nin çıkışları bir taraftan parti içindeki kendine karşı kesimleri keskinleştirirken diğer taraftan Kürt kökenli vatandaşların AK Parti'ye yaklaşımlarını ve referandum da 'Evet' vermesine yönelik fikirlerini karıştırıyor.

Bana göre MHP yönetimi ve Devlet Bahçeli eğer güzel bir üslup tutturmazsa referandumda bir taraftan partisi içindeki muhalefetin bir taraftan da Kürt seçmenin 'Evet' algısına dönüşüne engel teşkil edecek. Zaten de referandumun sonucunu etkileyecek şu an iki ayrı taban bulunuyor. Daha önce AK Parti'ye oy verip sonrasında HDP'ye oy veren seçmen, birde MHP'ye oy verip şimdi Devlet Bahçeli'nin değişmesi için oluşan MHP tabanının tutumu.

Onun için hem AK Parti'nin, hem de MHP'nin, hatta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın 16 Nisan'da yapılacak Referandum'a kadar uygulayacakları kampanya stratejileri büyük önem arz ediyor. Eğer, kucaklayıcı bir üslup yerine 'Kavgacı-kutuplaştırıcı' bir üslup izlenecek olursa Referandumun sonucu riske girer. Geçen hafta içinde Devlet Bahçeli'nin yaptığı açıklamalar ve Başbakan Binali Yıldırım'ın HDP-PKK-FETÖ ve CHP hayır cephesi gibi benzetmeleri soru işaretleri bırakmadı değil. Öyle görülüyor ki kutuplaştırıp 'Evet' bloğunu kenetlemek riski artıracaktır. Şu unutulmasın 2009 yerel seçimleri öncesi Recep Tayyip Erdoğan'ın Davos'ta 'Une Minut' çıkışı ile oluşan muhteşem hava devamında takip edilen kavgacı üslupla tersine dünüştü. O tarihteki seçimlerde AK Parti kararsız seçmenden tek bir oy bile alamdı. %46'lardaki, yerel seçim oyu % 38'lere geriledi. Türkiye'de unutulmasın her zaman duruma göre hareket eden net % 8'lik bir seçmen kitlesi var. Her zaman seçimlerin sonucunu bunlar belirler. Bu seçmen ise kavgacı ve kutuplaştırıcı üslubu sevmez. Duyuyorum bazı tuzu kuru stratejikler hem Başbakan Binali Yıldırım'a hem de AK Parti yönetimine kutuplaştırıcı üslup telkininde bulunuyormuş. Bu konuda dikkatli olunmasında fayda var.

Biz bir vatandaş olarak gördüklerimizi duyduklarımız yazarız. Görevimiz budur. Dikkate alan alır almayana sözümüz yok. Görevimiz bununla sınırlı.

Kalın sağlıcaklau2026.