Kazık Tevekküle Engel Mi?
Bir adam Peygamberimize (a.s.m.) gelerek, “Ben devemi salı vererek mi tevekkül edeyim, yoksa bağlayarak mı?” demiştir. Efendimiz ise, “Deveni bağla sonra tevekkül et.” (Tirmizi, Kıyamet, 60)
Bu
hadis sanki tevekkülün mutlak manada sebeplere bağı olduğunu, sebepsiz
tevekkülün olamayacağını söylüyormuş gibi zannedilebilir. Oysaki hiç te
zannedildiği gibi değildir.
Hadisimizi
şöyle bir canlandıralım... Bir sahabi devesi ile mescide geliyor... Deve ile
geldiğine göre evi mescide bayağı mesafeli... Bu sahabinin tevekkül anlayışında
mutlak anlamda tedbir olsaydı yanında devesini bağlaması için kazık taşırdı...
Ama mescide kazıksız geldi... Bu da demektir ki tevekkül ile amel edilmesi için
sebep şartı yokmuş.
Bu
kez sahabinin, mescidin önünde yere çakılan kazığı gördüğündeki sözlerini
masaya yatıralım...
“...Ben
devemi salı vererek mi tevekkül edeyim, yoksa bağlayarak mı?...”
Bu soruda sahabinin tevekkül inancının sebeplere bağlı olmadığını
görüyoruz:
“...Ben devemi salı vererek
mi tevekkül edeyim...” Yani; deveyi kazığa bağlamama da bir tevekküldür, tedbirsizlik
değildir... Nerden bu kanıya varıyor, hemen anlatayım: Eğer sahabinin bu
sorusunda tevekkül merkezli bir hata olsaydı resulullah aleyhisselam sanırım
şuna benzer sözler söylerdi:
“ kazığa
bağlamamak tevekkül olamaz!”... Sahabiler hata yaptığında resulullah aleyhisselam anında uyarısını
yapardı fakat burada bir uyarı görmüyoruz... Fakat kazığa bağlamaması için bir
teşvik de görmüyoruz...
Ben sahabinin bu sorusuna binaen derim ki:
Sebeplere sarılmak da bir tevekküldür, yeri geldiğinde/özel
durumlarda/sebepler yokken mesela sebep aramadan amel etmek de bir
tevekküldür...
***
Şimdi...
Ben
ve siz devemizle mescide geldiğimizi canlandıralım... Ben devemi kazığa bağladım, siz de kazık
olmadığı için devenizi mescidin önünde bıraktınız diyelim...
İkimiz
de mesciddeyiz... Siz, devenizi mutlak manada Allah’a emanet etmişken ben
devemi önce kazığa emanet etmişimdir... Sonuçta ikimizin de devesi dışarıda...
Olağan dışı bir şey olmazsa benim devemin kaçma durumu yoktur. Ama sizin
deveniz risk altında...
Peki,
kimin kalbi Allah’a daha yakındır?
Yemin
edebilirim ki sizin kalbiniz o an tam bir tevekkül halindedir... Amelinizle
Allah’a şu mesajı vermişsinizdir:
“Allah’ım!...
Senin emirlerine/ Namaza verdiğim önem dünya ve içindekilerden daha fazladır...
Sana olan güvenim had safhadadır... Sen dilersen devemi bana bağışlarsın. Senin
dilemene kazık engel olamaz... Buna mutlak iman ettim.!”
Sana
güvendim...
***
NOT:
Sebepler hazırken maceraya da girilmemeli:)