Kehanetin dili
İSRAİL TERÖRÜ, gün geçmiyor ki hızını kaybetsin. Okul, hastane, cami ayırt etmeksizin bombalayan İsrail, çoluk çocuk, kadın, yaşlı demeden acımasızca bir SOYKIRIM yürütüyor. Ama gelin görün ki başta ABD olmak üzere çoğu ülkede, gücü elinde bulunduran SİYONİST LOBİ sayesinde, İsrail’in bu katliamını kimse durduramıyor maalesef. TÜRKİYE DIŞINDA SADRA ŞİFA ÇABA SARF EDEN ülke ise, bir elin parmakların geçmiyor ne yazık ki. Bunun da bizleri; Mahmut Abbas tiyatrosuyla, liderleri satılmış bir Batı Coğrafyasıyla, hiçbir yaraya merhem olamayan bir İslam İşbirliği Teşkilatıyla, parçalanmış ve birbirini düşünmeyen Arap Dünyası gerçeği ile yüz yüze bıraktığı aşikâr. İçimizdeki “girelim-vuralım” KOLPASINI sıkan, karşılığındaysa muhtemelen ekonomi bozulunca veryansın edecek SAMİMİYETSİZ tipler de cabası. Ancak her türlü kısıtlamaya rağmen, bazı DUYARLI İNSANLARIN İsrail’i protesto gösteri ile lanetlemesinin, bu süreçte MÜSPET sayılacak bir husus olduğunu da eklemekte yarar var. Tabi “gelirlerinin bir kısmını İsrail ordusuna göndereceğini” açıklayan markalara, BİREYSEL AMBARGOYLA had bildirme gayretini içinde olanları da unutmamak şart. “Ne çıkar bundan”, demeyin sakın! Zira Siyonist baronların varlıklarını yitirme ve dünya kamuoyunu aleyhlerinde kaybetme korkusunun, hiçte azımsanmayacak bir etkiye eşdeğer seyrettiği tartışılmaz konuma sahip. Öyle ki sosyal medyadan, ekranlardan ve köşelerinden zehir akıtan İSRAİL MUHİBBİ’lerinin algı operasyonlarına bakarsak, zaten fazla söze hacet kalmadığı da ayan beyan ortada.
Evet, dünya diken üstünde, olup bitenleri endişeyle takip
ediyor bu dem. Çünkü hiç olmadığı kadar, BÜYÜK BİR SAVAŞIN YAKLAŞTIĞI herkesin
malumu. Bu minvalde bazı stratejistlerin, Gazze Savaşı ve sonrasında ki
gelişmelere dair, farklı çıkarımlar yaptığını duymuşsunuzdur muhakkak. Kimisi ABD’nin
Çin’e müdahalesini engellemek için, Londra sermayesince (City of London) Washington’un
dikkatinin Ortadoğu’ya kaydırıldığı tezini savunuyor. Kimisi İsrail ile ABD’nin,
Akdeniz’deki gaz ve petrole çökmek için bu savaşı çıkardığından bahsediyor.
Kimisi de Çin ve Hindistan’ın, kesişen ticaret yolları ile ilişkilendiriyor
mevcut durumu. Aslında bunların hepsi cari ve doğruluk payı da yadsınamaz
elbette. Fakat ortada kesin olan şeyi, Netanyahu’nun
eteğindeki taşları dökmesiyle idrak ettiğimiz şüphe kaldırmaz. Tıpkı “YEŞAYA
KEHANETİNİ” dünya kamuoyunun gözüne baka baka, alenen dile getirmesi gibi. Yani
her ne kadar Hamas’ı hedef gösterseler de, Gazze’den başlayarak bölgede ŞEYTANİ
PLANLAR yaptıkları artık sır değil. Kaldı ki Yeşaya Kehanetinde; “Mısır
Irmağı’ndan Fırat’a kadar uzanan topraklar" işaret edilerek, “Büyük İsrail
Devletinin” kurulacağın dan söz edilmesi, sanırım yapılmak isteneni özetlemeye
yeter de artar bile…
Hülasa İsrail’in, savaşı Lübnan ve Suriye’ye sıçratma
ihtimali hiçte abartılı sayılamaz anlayacağınız üzere. Lakin ABD’de yaklaşan
seçimler, Ukrayna'da savaşın kaybedilmesi ve devamında Çin'in Afrika'dan
Körfez'e engellenemez yükselişinin, Biden yönetimini tam bir AÇMAZA SÜRÜKLEDİĞİ
de net. Tüm bu meseleler çözüm beklerken, ABD İsrail'in barbarlığına ne kadar
tahammül edecek hep beraber göreceğiz. Blinken’in EZİKLİĞİ, gerçi bir ipucu
veriyor. Ama ne olursa olsun Sn. Cumhurbaşkanımızın; “Türkiye hayatta kalmak
için, savunma sanayiinde güçlü olmak ve sürekli kendini yenilemek zorundadır.
Diğer türlü mevcut vatan topraklarını bile bize çok göreceklerini gayet iyi
biliyoruz” ifadelerini iyi anlamak elzem. O yüzden coğrafyada tüm bunlar
cereyan ederken, PKK/YPG işgali altında bulunan Suriye ve Irak sınırındaki yerlere
indirilecek KALICI BİR DARBEYLE, tüm bu planların suya düşürülmesi hayati öneme
sahip. Yoksa terörle mücadelede atılacak böylesine bir adımın, hem milli
güvenlik tehdidini bertaraf etmesini, hem kalkınmamıza etkisini, hem de de
Siyonist çetenin sözde "YEŞAYA KEHANETİNİ" TARİHE GÖMECEĞİNİ kim inkâr
edebilir ki?