Dolar (USD)
32.47
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2440.77
BIST 100
9915.62
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

22 Mart 2016

'Kendimi Somuncu Baba olmaya adadım'

Yazar Mahmut Ulu'nun aynı isimli romanından uyarlanan ve Aksaray Belediyesi'nin öncülüğüyle birçok kurumsal firmanın sponsorluğunda çekimleri gerçekleştirilen "Somuncu Baba Aşkın Sırrı" filmi 1 Nisan 2016'de vizyona giriyor.

Zinciriye Medresesi, Aksaray Ulu Camii, Hasan Dağı, Ihlara Vadisi gibi Aksaray'ın 23 yerinde çekilen filmde, fikirleriyle Selçuklu'dan Osmanlı'ya köprü olmuş Anadolu'nun yetiştirmiş olduğu en önemli erenlerden olan Somuncu Baba'nın hayatı konu ediliyor.

"Somuncu Baba Aşkın Sırrı" filminde genç bir dervişin ilahi aşkı arayışı ve bu uğurdaki zorlu mücadelesi; destansı bir dil ve anlatım ile sevda, ayrılık, sabır ve tevazu gibi temalar üzerinden işleniyor. Film aynı zamanda Somuncu Baba'nın aşkı arama yolunda Hicaz'dan Şam'a ve Bursa'dan Aksaray'a uzanan hikayesiyle bir yol filmi olma özelliği taşıyor.

Yapım ve yönetmenliğini Kürşat Kızbaz'ın yaptığı filmde, Somuncu Baba'yı son dönemlerde yıldızı parlayan genç yetenek Furkan Palalı canlandırıyor. İlk kez bir sinema filminde rol almanın heyecanını yaşayan Furkan Palalı'yla, "Somuncu Baba Aşkın Sırrı" bağlamında "hayat sahnesi"ne dair birçok şeye dokunduk.

- Furkan bey, profesyonel model, basketbolcu, tiyatrocu, oyuncu, eskilerin tabiriyle "bir koltukta iki karpuz" taşımayı seviyorsunuz. Başarınızın sırrı nedir?

- Evet seviyorum. Çünkü; hangi işi yaparsan yap başka mesleklerden öğrendiklerin bir yerde sana mutlaka yardımcı oluyor. Kendi mesleğimi düşündüğümde basketbol, spora karşı her zaman istekli olmamı sağladı ve oyunculukta kendi fiziğine bakmak zorundasın. Yine aynı zamanda modellik kariyerim, oyunculuğa başlarken özgüvenimi yüksek tutmama yardımcı oldu. Bazen istediğin gibi gitmese de vazgeçmeyeceksin, inanacaksın önce kendin inanacaksın ve o negatif havayı ancak daha çok inanarak bozabilirsin. Benim kendimce başarı metodum budur. Çalışmak, çalışmak ve çalışmak.

- Oyunculukta Tuncay Özinel gibi usta bir tiyatrocunun eleğinden geçmenin faydalarını gördünüz mü?

- Ben ilk profesyonel tiyatro deneyimimi Tuncay Özinel Tiyatrosu'nda yaşadım. "Uyan Uyan Gazi Kemal" adlı belgesel oyunu 50'ye yakın sahneledik. Benim için çok güzel bir tecrübe, çok önemli bir okul oldu. Bunu her zaman söylerim. Rahmetli bana hep, "Artist, sen yarın bir gün dizilere başlayacaksın, unutacaksın bizi" derdi. Asla unutmam, unutamam. Mekanı Cennet olsun. Saygıyla anıyorumu2026

BAŞARIMI AİLEME BORÇLUYUM

-Konya gibi bir şehirden çıkıp, Best Model of Turkey ve Best Model of The World birinciliklerini elde etmek nasıl bir duygu? Hem de muhafazakar çevreden gelen biri olarak...

- Çevrem, eşim dostum beni her zaman destekledi ve takdir etti. Onların desteğiyle bugünlere geldim diyebilirim. Öyle olmasaydı, yani destek alamasaydım, arkamda olduklarını bilmeseydim, şu anki durumdan uzak olurdum. Benim memleketim sanata gerçekten saygı gösteriyor ve kendilerini geliştirmeye çok açıklar. Gurur duyuyorum Konya'yla. Desteklerini esirgemesinler hiçbir zaman.

- Önceleri ağabeyini örnek almışsın, fakat bir süre sonra yollarınız ayrılmış. Nasıl bir aileden geliyorsun?

- Hala örnek alıyorum diyebilirim. Kritik kararlarda ailemden mutlaka fikir alırım. O yüzden aile konusunda şanslıyım. Allah onları başımızdan eksik etmesin.

- Hacettepe'de Jeoloji Mühendisliği eğitimi alırken, geleceğe dair ne tür hayallerin vardı? Mesela bir Şener Üşümezsoy olmayı aklından hiç geçirdin mi?

-Hayır yoktu. Lise döneminde yakın arkadaşlarım ısrarcı olsa da benim hayallerim babamın mesleğini sürdürüp ticaret adamı olmaktı. Üniversitedeyken mühendisliği bitirip kendi yerimi açmak istiyordum. Belki bir sondaj şirketi. Benim ekmeğim buradaymış, insanların ısrarı ve desteği beni bambaşka bir yola soktu. İyi ki de öyle olmuş, çünkü işimi severek yapıyorum.

BAZEN AŞIRI İLGİDEN KASILIYORUM

- Mahsun Kırmızıgül'ün "Hayat Devam Ediyor", Osman Sınav'ın "Kızıl Elma" ve Ayhan Özen'in "Son Çıkış" gibi dizi filmleriyle yıldızınız yavaş yavaş parlamaya başladı. "Şöhret afettir"in ağırlığını taşımanın zorluklarından bahseder misiniz?

- Gerçekten kolay olduğunu söyleyemem. İnsanlara karşı, seni izleyenlere karşı sorumluluğunun farkında olman gerekiyor bir kere. Onları yanlış yönlendirmek, kötü şeylere özendirmek yerine onlara örnek olmak zorundasın. O yüzden hata yapma lüksün neredeyse yok. Bu bence büyük bir çaba gerektiriyor; çünkü bizler de insanız ve hata yapabiliriz. Adı üzerinde 'özel hayat' ama maalesef öyle bir özel durum kalmıyor; çünkü her yerde sizi tanıyanlar olabiliyor. Bir yerde otururken, bir yerde gezerken rahat olmak istiyorsun bazen. Kimse olmasın diyorsun, ama olmuyor işte... Bu durum, yapım gereği biraz kasıyor beni.

- Çağımızın olmazsa olmazı(!) "sosyal medya"yla aranız nasıl? Etkin kullanıyor musunuz? Hastalık derecesinde kullanılmasına ne diyorsunuz?

-Fena sayılmaz instagram ve twitter kullanıyorum. Zaman zaman paylaşım yapıyorum. Elinden düşürmeyenlere kızıyorum. Bazen hayatın içindekileri, yaşadığımız özel veya güzel anları paylaşıyoruz. Fakat aşırılığa kaçanlar, sürekli başkalarının paylaştıklarına bakmaktan o anı kaçırıyorlar.

HATASIZ KUL OLMADIĞINI BİLMEMİZ GEREK

- Madem ki, zararlı alışkanlıklar mevzuuna girdik. Sizin de dizilerde rol konusu olarak karşılaştığınız, geçtiğimiz Aralık ayında biten "Son Çıkış"ta işlediğiniz uyuşturucu konusunda neler söylemek istersiniz?

-Uyuşturucu yalnız ülkemizi değil, dünyayı etkisi altına almış en önemli problemlerden biri. Ben o dizide oynadığım mahallenin kahramanı "Kenan" karakteriyle gençlere örnek bir model çizmeye çalıştım. Daha önce uyuşturucu kullanmış, hapis yatmış, fakat tövbe edip artık kendini uyuşturucuya karşı mücadeleye adamış bir adam. Uyuşturucu kullananların başına neler gelebileceğini, vazgeçmeleri gerektiğini kendi hikayemizle anlatmaya çalıştık. İçenin, satanın başına gelecekleri de Kenan kendi yöntemleriyle gösterdi. Bu anlamda her türlü kötülüğe zemin hazırlayan uyuşturucu illetinden uzak durmak, uzak tutmak, gençlere destek vermek için her türlü sosyal sorumluluğa hazırım.

- Topluma örnek insanların, bu anlamda iyi bir sınav vermediğini medyadan takip ediyoruz. Sebebi "manevi" boşluk mu?

-Bazen hatalar yapılıyor olabilir. Hepimiz hata yapıyoruz. Kaldı ki, eğer inanıyorsak yani maneviyattan bahsediyorsak hatasız kul olmadığını da bilmemiz gerek. Bence hata yapmaktan çok tekrar etmemek önemli. Ben kendime göre inançlı bir insanım, fakat zaman zaman herkes gibi ben de hata yapabiliyorum. Eskiden daha agresiftim ama zamanla belki de yaşanmışlıklarla daha dingin, daha sakin olduğumu söyleyebilirim. Çok gürültülü yerlerden, çok kalabalıktan hoşlanmıyorum. Set dışında bana kalan boş zamanlarımda; ya spor salonunda hocam Gürcan Uğurlu'nun yanında alıyorum soluğu, ya kuaförüm ve dostum Adem Terzi de oluyorum, ya da arkadaşlarımla sakin ortamlarda vakit geçiriyorum. Genelde seçim yaptıktan sonra keşkeleri sevmem, arkama bakmamaya gayret ederim. Geçmişimin bazı dönemleri için, 'daha sakin olabilirdim, daha anlayışlı olabilirdim' dediğim oluyor.

- Mahsun Kırmızıgül, Osman Sınav, Ayhan Özen ve Kürşat Kızbaz gibi yönetmenlerle çalışmak sizi hangi yönde geliştirdi? Mesela Mahsun Kırmızıgül "Hayat Devam Ediyor" dizisi çekilirken sizi "Türkiye'nin yeni jönü" olarak lanse etmişti?.. Bu iddialı söze dair ne söylemek istersiniz?

- Hayat Devam Ediyor dizisi benim televizyonda ilk projem. O dönemde başka bir yapımla anlaşmama rağmen son anda Mahsun Kırmızıgül'ün dizisine transfer oldum. İlk çıktığım dönem olduğu için piyasaya yeni girdiğim dönemde bana güvenip öyle bir şey söylemiş sağolsun. Elimden geleni yapmaya çalışıyorum. Takdir her zaman seyircinin.

SENARYOYU OKUYUNCA BÜYÜK ŞAŞKINLIK YAŞADIM

-İlk sinema filminiz olan "Somuncu Baba Aşkın Sırrı" projesine nasıl dahil oldunuz?

-Kızılelma dizisi yeni bitmişti ve aslında öylesine oynamaktan keyif aldığım, gurur duyduğum bir projeden sonra doğru bir adım atmak istiyordum. Belki inandığım, istediğim bir proje gelene kadar yeni sezonu bekleyebilirim diye karar almıştım. O süre zarfında 'Somuncu Baba' diye bir projenin senaryosu geldi okumam için. Dedim ki, 'İnşaallah bir komedi değildir. Yani mutasavvıf olan Somuncu Baba'nın isminden yola çıkıp, onun kimliğinden, kişisel özelliklerinden bağımsız, günümüzde geçen bir hikaye olmaz umarım' dedim. Sonra Kürşat Kızbaz'ın ismini duydum ve rahatladım işin açığı. Zaten aynı gün de senaryoyu bitirdim ve dedim ki, 'Somuncu Baba'yı ben oynamalıyım'. Beğendiğimi söyledim senaryoyu, sonra ilk fırsatta bir araya geldik ve o gün anlaştık zaten.

8 AY BOYUNCU SOMUNCU BABA'YI ARADIM

- Profesyonel bir oyuncu ve Furkan Palalı olarak "Somuncu Baba" karakteri sizde ne gibi bir iz bıraktı?

-Yaklaşık 8 ay belirli aralıklarla Somuncu Baba kostümlerini üzerimde taşıdım, sakal bıraktım, yaşlandırıldım ve her zaman karakterle ilgili yapmam gereken veya yapmamam gereken jestler, hareketler nedir diye sorguladım. Kendimi uzun bir süre Somuncu Baba olmaya çalışmaya adadım. Bu süre zarfında hoşgörüyü, tevazuyu, insanı sevmenin önemini bir kere daha fark ettim. Bizi biz yapan değerleri, sevgi ateşini o dönemden bugünlere getiren insanlardan birinin hayatını oynamak gerçekten etkileyiciydi.

-Çekimler sırasında ilginç olaylar yaşadınız mı?

- Eksi 15 derecedeki Hasan Dağı çekimleri diyebilirim. Çekimi dağda yaptığımız için kardan dolayı ufak tepeleri fark edemiyordum. Her yerde kar seviyesi aynı gibi gözüküyordu, ama adımımı atmadan önce asamla kontrol ediyordum ve öyle hareket ediyordum. Defalarca kara battım, gerçekten çok zor sahnelerdi. Tipi altında yılmadan çalışan bütün ekibe teşekkür ediyorum. Tipi ve soğuk altında yürürken yapmam gereken bazı ufak oyunlar vardı. Kürşat Kızbaz'ın sesini duyamıyordum hem mesafeden, hem de rüzgardan. Fakat o kadar uzun zaman beraberdik ki, istediği şeyleri tahmin edebiliyordum.

EN YÜKSEK BÜTÇELİ TASAVVUFİ FİLM

-Filmle ilgili olarak "Bu film Türk sinema tarihinin 100 sene boyunca yapmadığı ama bundan sonra da Somuncu Baba'nın uzun yıllar bir filminin yapılamayacağı kadar özel bir proje"dir şeklinde iddialı bir açıklama yaptınız. Bunu neye dayandırıyorsunuz?

- Ben 100 senedir Somuncu Baba'nın hayatı beyazperdeye taşınmadı, dedim. Bir 100 sene daha yapılmayabilir, diyorum. O yüzden birbirini tekrar eden film senaryolarından biri değil. Bu da projeyi yeterince özel yapmıyor mu?

- Kürşat Kızbaz son dönemlerde ortaya koyduğu işlerle dikkat çeken yönetmenlerimizden. Dolayısı ile onun isminin geçtiği bir proje ister istemez heyecan uyandırıyor. Sizin başrolünü oynadığınız bu filmde kimler yer aldı?

-Yönetmenimiz Kürşat Kızbaz senaryosundan tutun da oyuncu kadrosuna kadar her şeyi sabırla adeta ilmek ilmek işledi. Aksaray Belediyesi'nin öncülüğünde yılın dört mevsiminde yapılan çekimlerde, filme 14'üncü yüzyıla uygun dekor ve kıyafetlerle birlikte yaşanan yol hikayesinin ruhu giydirildi. Tabi bunlar yapılırken ekipte yer alan Gürkan Uygun, Suna Selen, Emin Olcay, Ali Sürmeli, Sinan Albayrak ve Fırat Tanış gibi kendini oyunculukta kanıtlamış isimlerin de büyük katkısı oldu. Ayrıca Mustafa Ceceli de müziğiyle filme farklı bir renk kattı.

- Anladığım kadarıyla projeniz, bu envalde çekilen filmler için bir milat olma misyonunu da yüklenmiş gözüküyor.

-Somuncu Baba bu coğrafyada, kültür dünyasında çok değerli bir insan. Onu engin dünyasını büyük bir projeyle dünyaya anlatmak için bir yolculuğa çıktık. Seyirci bu filmle günümüz yaşamını sorgulayacak. Somuncu Baba Aşkın Sırrı şu ana kadar çekilmiş en yüksek bütçeli tasavvufi film özelliğini taşıyor aynı zamanda. Ayrıca 50 ülkede Almanca, İngilizce, İspanyolca, Fransızca, İtalyanca, Japonca, Çince ve Rusça altyazılı versiyonlarıyla da servis edilecek.

FİLM İÇİN AKSARAY VE İSTANBUL'DA GALA YAPILACAK

- Film çekimlerinin uzun bir süre önce tamamlanmasına rağmen vizyona girişi bir hayli gecikti. Hangi tarihte vizyona girecek?

--Somuncu Baba Aşkın Sırrı için 2 büyük gala yapılacak. 22 Mart'ta Aksaray'da, 30 Mart'ta ise İstanbul'da gerçekleştirilecek galaya siyaset, iş ve sanat camiasından bir çok isim katılacak. Bu etkinliklerin ardından film 1 Nisan'da vizyona gererek seyirciyle buluşacak inşallah. Seyirciyi derinden etkileyeceğini umduğumuz bu filme 7'den 70'e herkesi bekliyoruz.

- Samimi açıklamalarınız ve bize ayırdığınız zaman için teşekkür ediyorum. Umarım bu film, gönül coğrafyamızdaki kışa son verip, baharı müjdelemeye vesile olur. 1 Nisan'ı hasretle bekliyoruz.

***

SOMUNCU BABA KİMDİR?

Miladi 1331 tarihinde Kayseri'nin Akçakaya köyünde doğan Hamid Hamidüddin (asıl adı), Anadolu'ya manevi fetih için gelen Horasan erenlerinden Şemseddin Musa Kayseri'nin oğludur. Peygamber Efendimiz (sav)'in 24'üncü kuşaktan torunudur. İlk tahsilini babasından alan Şeyh Hamid-i Veli, ilim alanındaki çalışmalarını Şam, Tebriz ve Erdebil'de sürdürür.

Dinu00ee ve dünyevu00ee ilimlerle ilgili icazet alarak, irşad vazifesi için Bursa'ya yerleşir. Bursa'da çilehanesinin yanında yaptırdığı ekmek fırınında somun pişirip, "somun, müminler somun..." diye seslenerek halka dağıtmaya başlar. Bu haliyle Bursa halkının büyük sevgisini kazanarak, Somuncu Baba ve Ekmekçi Koca olarak tanınmaya başlar.

Zamanın Padişahı Yıldırım Bayezid Han Niğbolu Zaferi'ni (25 Eylül 1396) kazanınca Allah'a şükür nişanesi olarak Bursa Ulu Camii'ni (1396-1399) yaptırır. Yıldırım Bayezid, caminin açılışında ilk hutbeyi okuma görevini damadı Emir Sultan Hazretleri'ne (Muhammed Şemseddin) tevdi eder. Emir Sultan, "Zamanımızın kutbu aramızdayken bu vazifeyi kabul etmem münasip olmaz" der. Ve Somuncu Baba, "Diriyiz daim, ölmeyiz..." dedirtecek yolculuğuna bu merhaleden sonra başlar...

***

PAYLAŞILAMAYAN ALLAH DOSTU: ŞEYH HAMİD-İ VELİ

16 Eylül 2015 tarihinde kaleme aldığım "Şöhreti Çağları Aşan Allah Dostu: Şeyh Hamid-i Veli" başlıklı yazımda "Malatya daha Adıyaman'la 'Dünyanın 8. Harikası' olarak nitelendirilen Nemrut Dağı meselesini çözememişken, şimdi de Somuncu Baba'nın hayatını "Somuncu Baba Aşkın Sırrı" filmiyle beyazperdeye aktaran Aksaray'la polemiğe girecek gibi gözüküyor..." ifadesini kullanmıştım. Yazı yayımlanır yayımlanmaz, tepkiler hem telefon, hem de e-mail yoluyla sağanak gibi yağmaya başladı. Malatyalılar memnuniyetlerini dile getirirken, Aksaraylıların "teessüfleri" arka arkaya geldi. Yazar Mahmut Ulu, Aksaray Belediyesi Özel Kalem Müdürü Bahtiyar Bakar ve Aksaray İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü Tarih-Kültür Danışmanı Yrd. Doç. Dr. Kürşat Solak bunlardan hatırımda kalanlar. Kürşat Solak bey, bir tarihçi olarak gerçeğin peşinde olduklarını ifade ederek; Prof. Dr. İsmail Erünsal'ın, Prof. Dr. Ahmet Akgündüz'e (Somuncu Baba kitabına) reddiye olarak yazdığı makaleyi, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. Dr. H. Kamil Yılmaz'ın Aziz Mahmud Hüdayu00ee kitabında düştüğü notları, Diyanet İslam Ansiklopedisi'nde yer alan Somuncu Baba bahsi, Başbakanlık Osmanlı Arşivi Uzmanı Orhan Özdil'in ulaştığı belgeleri, Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Araştırma Görevlisi Mefail Hızlı'nın Somuncu Baba hakkındaki araştırmalarına dikkatimi çekti. Belgeler ışığında ittifakla Somuncu Baba'nın Aksaray'da medfun olduğunu ifade etti. Bir yönüyle de bu tartışmanın ortasında kalmak hoşuma gitti. Malatya ile Aksaray arasında paylaşılamayan bir Allah dostunun bütün dünyada tanınacak olması beni ziyadesiyle memnun etti. Gerisi tarihçilerin işi; tartışıp gerçeği gelecek nesillere teslim etsinler...