Dolar (USD)
32.34
Euro (EUR)
34.79
Gram Altın
2389.78
BIST 100
10276.88
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

18 Şubat 2021

Kendimiz ile ne zaman yüzleşeceğiz?

Salgın nedeni ile okulların kapalı olduğu ve kapalılığı büyük oranda halen devam eden şu dönemlerde, uzaktan eğitim aracılığı ile eğitim öğretim faaliyetlerine devam edilmesi büyük sıkıntı olarak görülse de esas büyük sıkıntı ‘normalleşme’ sonrasında yaşanacağa benziyor.

Herhangi bir okulda görev yapan bir öğretmenin rapor aldığı günde bile o okuldaki öğretim faaliyetlerin aksamaması için emek sarf edilir, öğrenme eksikliklerinin telafisi için çalışma başlatıldığı sırada kimi zaman istenmeyen sorunların ortaya çıkmasına neden olunduğu ve krizi yönetmek gerektiği durumu oluştuğunu göz önünde bulundurursak; olağanüstü şu dönemde koşulları elverişsiz olan öğrencilere dair ortaya çıkan öğrenme eksikliklerinin telafisi için yapılacak çalışmanın boyutunu ve büyüklüğünü, ortaya çıkacak sorunların büyüklüğünü ve eğitimciler ile yöneticilere düşecek sorumluluğun ne denli büyük olacağını herhalde hepimiz hayal edebilir.

Geçtiğimiz günlerde veya farklı zamanlarda ortaya çıkıp çığırtkanlık yaparak ‘öğretmenler yatıyor’ diyenler, normalleşme sonrası demin bahsettiğim öğrenme eksikliklerinin telafisi için geceli gündüzlü, hafta içi hafta sonu, yaz kış demeden, aç susuz koşturacak olan, çalışacak olan öğretmenlerin ve yöneticilerin bu gayretini görmezden gelecekler mi, haklarını mı teslim edecekler bekleyip göreceğiz. Ayrıca bu dönemde de öğretmenler yatmadığı ülkelerarası istatistiklerin ortaya çıkmasından sonra daha net bir şekilde görülse de hesabına geldiği gibi ahkâm kesenler için bu verilerin pek bir önemi olmadığını da biliyoruz.

Her ne kadar MEB, Bakanlık teşkilatı nezdinde uzaktan eğitim üzerinde çalışıyor görünse de esas büyük çalışmayı demin bahsettiğim sorunların minimum düzeye indirilmesi için, salgın dönemi sonrasındaki normalleşme dönemine ait eğitim öğretim faaliyetleri üzerinde profesyonel bir ekip ile geceli gündüzlü çalışıyor.

Başarılı olduğumuzu söylemiyorum, evet daha çok çalışmalıyız ve doğrudur, kat etmemiz gereken daha çok yol var; yalnız uzaktan eğitim sürecinde kelli felli birçok ülkeden daha başarılı olduğumuz konusunda da yetkililerin hakkını teslim etmemiz gerekiyor. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olmasaydı, yani teknokrat bakanlar olmasaydı belki şu an ‘başarısız’ diye eleştirilen birçok başarılı çalışmalar şu salgın günlerinde ortaya çıkmayacak, bugüne nazaran çok daha başarısız bir durum ortaya çıkacaktı. Bugün gerek Sağlık Bakanlığı gerek Milli Eğitim Bakanlığı nezdinde işin ehli olan kişilerin göreve getirildiğini çok rahat bir şekilde görebiliyoruz. Her iki bakanın da işlerini ciddiye aldıkları, geceli gündüzlü çalıştıkları ve çalışma temposunu diri tuttuklarını konuştuklarında heyecanlandıklarını ve heyecandan seslerinin titrediğini görürsünüz.

Üstelik ikisi de siyaseten yetişip gelen kişiler değil; alanlarındaki uzmanlıklarıyla bilinen ve bu göreve getirilen kişiler... İşin ehli olan kişiler. Siyaseten neredeyse hiç tecrübeleri olmamasına rağmen devasa eğitim sorununu ve sağlık sorununu omuzlayıp buralara kadar getirdiler; milyonların gönlünü kazandılar. Ülkemizdeki alanında uzman ender insanlardan olan Sayın Selçuk ve Sayın Koca’yı kolay yıpratmak isteyenler var; ama ben tam aksine sahiplenmemiz ve alkışlamamız ve onlarında bizler gibi birer beşer, birer insan olduklarını onların da morale desteğe ihtiyacı olduklarını düşünüyorum. Elbette eksikliklerimiz olacak; bu, insan olmamızın bir gerekliliğidir. Mükemmel olmak sadece Allah’a mahsustur. Önemli olan iyi niyet, çalışmak, milletin yararına olan işler üretmektir.

Bir bireyi, makamı, yetkiliyi elbette eleştireceğiz; ama istifa et diyerek, karalayarak değil. Eleştiride temel ölçüt şu olmalı diye düşünüyorum; ben o kişinin yerinde olsaydım neleri daha iyi yapabilirdim? Bu, daha iyi yapabilirdim dediklerimi gerçekleştirme yolunda önüme engel koyan kişilere, STK’lara, iş adamlarına, siyasetçilere, bürokrasiye nasıl direnirdim? Onlara rağmen istediklerimi yapabilir, çalışmalarımı hayata geçirebilir miydim? Zorlanır mıydım?

Demem o ki, empati yapıp kendimize sorular yöneltince, esasında eleştirdiklerimiz kişileri veya makamları da daha iyi analiz edebiliriz, daha iyi anlamaya da çalışmış oluruz. Aksi türde ahkam kesmek, çamur atmak, yaftalamak, istifa et demek en kolayı…

Ve en kolayını tercih edip kendimize dönüp bakmadığımız, kendimizle yüzleşmediğimiz, kendimize sorular sormadığımız için de ülke olarak ilerlemiyor, yol kat etmiyoruz ne yazık ki…

Bu ülkeyi başkalarını eleştirenler değil, kendi ile yüzleşenler ileriye götürecektir.