Dolar (USD)
32.40
Euro (EUR)
34.73
Gram Altın
2435.59
BIST 100
10082.77
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

25 Ağustos 2023

Kendine bir şey söyle

İçinde yaşadığımız toplumda İslam’ı temsil ve tebliğ etme durumunda olan bizlerin yüzleşmekten çekindiğimiz ve geciktiğimiz bir gerçeğimiz var; okurken,anlatırken,düşünerken,değerlendirirken hep ötekiler üzerinden hareket ediyoruz…

Kendimizden başlayarak güzel bir örnekliği yeterince sunamadığımız için sorunlarımız bir türlü bitmek bilmiyor…

Bunca ders, seminer, sohbet, vaaz, hutbe, nasihat, tebliğ, tavsiye, eğitim, irşad, basın-yayın, gayret devam ederken acaba bu toplumun rengi niçin değişmiyor? Yoksa bir usül hatası içinde miyiz? Sözü önce kendimize yöneltmemiz gerekmiyor mu? Hep üçüncü şahıslar üzerinden mi söylemlerimizi sürdürmemiz icap ediyor. Sanki nasihata , ıslaha, irşada, uyarılmaya, terbiye edilmeye muhtaç olanlar hep başkaları…

Kendinizi unutmadan, atlamadan, ihmal etmeden, içe yönelik dokunuşlarla bir davet dili yakalayamadık…

Üstümüze almadan konuşursak sonuçta üstenci bir dile mahkûm oluruz…

Eleştirilmesi, sorgulanması, suçlanması, yargılanması, cezalandırılması gerekenler hep başkaları olmaya başlar…

Hedef kitle ile aramızdaki makas gittikçe büyüyor…

Mürşidler müstağnileşmeye hatta ermiş, kurtulmuş, müjdelenmiş psikolojisine girmekten kurtulamazlar…

Sanki kendimizi unutuyoruz… Kendini unutanın helak olacağını hesaba katmıyoruz…İddialarımız ile uygulamalarımız arasında ki tutarsızlığı farketmiyoruz…

Yapmayacağımız şeyleri söylemenin yaman çelişkisinden kurtulamıyoruz…

İnsanlara iyiliği emrederken kendimizi unutuyoruz… Kaldı ki Kitaptan sürekli tefsir dersleri yapıyoruz…

İddia sahibi Müslümanlar olarak iç tutarlılığımızı yitiriyoruz… İnandırı olmaktan uzaklaşıyoruz…

Habire öğüt verirken örnek olamıyorsak sözün gücü kalmıyor…

Temsiliyet gücümüz yoksa tebliğimizde adeta yok hükmünde oluyor…

Söz söyleme sanatını, maharetini, edebiyatını, becerisini öğrendik… Tribünleri coşturabiliyotuz, kendimizi tatmin edebiliyoruz,görece başarılarla kitleleri büyüleyebiliyoruz ancak büyümüyoruz ve geleceğe yürümekte zorlanıyoruz…

Evet, ötekilerle oyalanıyoruz, henüz özümüze yeterince dönemedik… Kendimize neşteri vurabilmiş değiliz… Egolarımıza söz geçirebilme gücümüz yok… Kendimizle yüzleşme cesaretini bulabildiğimizi söyleyecek durumda değiliz…

Nesfimize söz geçiremiyorsak kim sözümüze itibar eder ki?

Herkese söyleyecek sözümüz var, sır kendimize gelince niçin lal kesiliyoruz?

Toplumal ıslah projelerimizi hayata geçirirken, ıslah olacaklar arasında bizler de var mıyız?

Nesilleri terbiye etme telaşında olan bizler, bizatihi nefislerimizinde ciddi bir terbiyeye muhtaç olduğunun ne kadar farkındayız?

Hz. Yusuf (as)’ın:

“ Ben Nefsimi temize çıkarmıyorum.” gerçeğinin neresindeyiz?

Artık kendimize bir şeyler söylemeliyiz… Acı da olsa… Nefsimize ağır da gelse…

Gözümüzdeki merteği görebilmeliyiz… İğneyi kendimize batırabilmeliyiz…

Yunusça bir nedametle;

“Ben kendime zulmedenlerden oldum.” diyebilmeliyiz…

Derbederliğimizi, dağınıklığımızı, dedikoculuğumuzu sonlandıracak bir tevbe ile yeni başlangıçlar yapabilmeliyiz…

Âlemlere rahmet, Hz. Muhammed (sav) geceleri ayakları şişinceye kadar kıyamda durmaya ihtiyaç duyuyordu…

“Şükreden bir kul olmayayım mı ?” diyordu…

Evet, günde yüz defa istiğfar etme ihtiyacı duyan bir peygamberin ümmetiyiz…

Acaba biz kendi adımıza tevbe ve istiğfarı gerektiren kusurlarımızın ne kadar farkındayız?

Âlemi terbiye etmeden önce adam akıllı bir tevbe edelim derim… İstiğfarda bulunalım…

Şayet bugün de gecikirsek, bir ömür elimizden kayıp gidecek… O durumda kaybedenlerden olacağız…

Halis kalmanın, salih olmanın yolu güzel ve gerçekçi bir özeleştiriden geçiyor…

Belki de tevbelerimiz tevbeye muhtaç…

Davetçilerimiz davete muhtaç…

Evet, kendimize bir şey söyleme günlerindeyiz…